1 Bardak Latte için Kaç Saat Çalışıyorsunuz? Asgari Ücretli, 82 Dakikada Bir Latte Parası Kazanıyor
Zürih'te yarım saatte kazanılan bir latte, Türkiye'de 1 saat 22 dakika emek istiyor. Asgari ücret alan kişi için ayda 4 kahve, neredeyse bir iş günü!
14 Ağustos 2025 Perşembe 15:00
Eskiden “kaç bardak kahve içiyorsun?” sorusu sorulurdu. Bugün ise asıl soru şu: “Bir kahve için kaç saat çalışıyorsun?”. Bu basit değişim bile ekonomik tabloyu ve günlük yaşam alışkanlıklarımızın evrimini yansıtıyor.
Farklı ülkelerdeki yemek sipariş uygulamalarından elde edilen verilerle hazırlanan grafiğe göre, uluslararası kahve zinciri Starbucks'ta 2025 yılı itibarıyla küçük boy bir latte'nin en pahalı olduğu şehir, Zürih. Burada bir bardak latte 9.91 dolara satılıyor. Zürih'i sırasıyla 7.28 dolarla Kopenhag ve 6.35 dolarla New York izliyor.
Dolar cinsinden elde edilen fiyatların Türk Lirası karşılıklarıyla oluşturulan grafiğe göre, fiyat skalasının en ucunda Kahire yer alıyor. Burada küçük boy bir latte yalnızca 72,80 TL'ye satılıyor. Onu 134 lirayla İstanbul izliyor. Bu tablo, Türkiye'de kahve fiyatlarının “nispeten ucuz” olduğunu düşündürebilir. Ancak bu mutlak fiyatlar, alım gücünü ve bireysel refah seviyesini yansıtmada yetersiz kalıyor. Çünkü asıl mesele, o kahveyi satın alabilmek için bir kişinin kaç saat çalışmak zorunda olduğu.
Türkiye'de bir latte içmenin maliyeti ne?
2025 yılı itibarıyla Türkiye'de net asgari ücret saatlik 98,24 TL. Starbucks'ta 1 küçük boy latte'nin fiyatı ise 134 TL. Bu, asgari ücret alan kişinin 1 latte içebilmek için yaklaşık 1 saat 22 dakika çalışması gerektiği anlamına geliyor.
Haftada 1 gün kahve içmek isteyen bir kişi, ayda 4 bardak latteye toplam 536 TL harcıyor. Bu harcamayı karşılayabilmek için 5,5 saatlik bir mesaiye ihtiyaç var. Yani ayda yalnızca 4 kahve için neredeyse 1 iş günü kadar çalışmak gerekiyor.
Bu oran, Zürih ya da New York'taki bir asgari ücretlinin çalışması gereken süreyle kıyaslandığında ciddi bir eşitsizliği gözler önüne seriyor.
Örneğin Zürih'te saatlik asgari ücret alan kişi, yaşadığı ülkede 1 bardak latte içmek için yalnızca 24 dakika çalışması gerekiyor. Cenevre kantonunda 2025 yılı itibarıyla saatlik brüt asgari ücret 24,48 İsviçre Frangı (CHF) olarak uygulanıyor. Haftalık 40 saatlik çalışma süresi baz alındığında, Ocak 2025 itibarıyla bir işçinin aylık brüt geliri yaklaşık 4.236 CHF düzeyine ulaşıyor.
Zürih'teki Starbucks şubelerinde 1 latte fiyatı ortalama 7,90 CHF yani 9.91 dolar. Bu da bir kişinin yalnızca 24 dakika çalışarak bu harcamayı karşılayabileceği anlamına geliyor.
Aylık 4 latte tüketen bir çalışan için bu harcama toplamda yaklaşık 1 saat 37 dakikalık emeğe denk geliyor. Bu miktar, aylık toplam brüt maaşın yalnızca %0,94'ünü oluşturuyor. Diğer bir ifadeyle, İsviçre'de asgari ücret alan kişi, ayda dört kez kahve içtiğinde gelirinin %1'inden azını bu harcamaya ayırmış oluyor.
Türkiye'de bir saatlik çalışma, bir bardak latte etmiyor
Türkiye'de ise durum oldukça farklı. 2025 yılı itibarıyla net saatlik asgari ücret 98,24 TL, günlük asgari ücret ise 736,80 TL seviyesinde. Bu şartlarda, bir bardağı 134 TL'ye satılan 1 latte, asgari ücret alan kişinin saatlik kazancının %136,4'üne karşılık geliyor.
Yani Türkiye'de asgari ücret alan kişi, yalnızca 1 kahve için bir saatten fazla çalışmak zorunda kalıyor. Günlük kazanç üzerinden bakıldığında ise bu tek fincan kahve, günlük gelirin %18,2'sini tüketiyor.
Kısacası Zürih'te asgari ücret alan kişinin 1 bardak kahve için 24 dakika çalışması yeterli oluyorken, Türkiye'de asgari ücret alan kişi ise yalnızca 1 bardak kahve içebilmek için yaklaşık 1 saat 22 dakika çalışmak zorunda kalıyor.
“Bir kahveye 130 TL vermek, öğrenci için büyük yük”
Ankara'da devlet üniversitesinde lisans eğitimi gören ve devletten aldığı öğrenim kredisiyle geçimini sağlayan Elif A., artık öğrenci olmanın zorlaştığını, öğrencilerin hem geçim sıkıntısıyla hem de sınavlarıyla aynı anda mücadele etmek zorunda kaldığını aktardı.
“Bazen arkadaşlarım bir kafede buluşalım dediğinde gitmiyorum. Çünkü sadece bir kahveyle kalmıyor, belki bir tatlı, belki saatlerce oturmak… Benim için o gün, haftalık market alışverişinden vazgeçmek anlamına gelebiliyor.” ifadelerini kullanan Elif A., öğrenciler için sosyalleşmenin ne kadar zorlaştığının altını çizdi.
Sosyal hayatında ciddi sınırlamalara gittiğini söyleyen öğrenci, tiyatroya, konsere veya sinemaya ayda en fazla bir kez gidebildiğini, çoğu zaman da gidemediğini anlatıyor. Kitap alışverişi ise ya ikinci el ya da hiç.
“Yemeklerimi çoğu zaman yurtta yiyorum. Hafta sonları dışarı çıktığımda arkadaşlarımla sohbet ederken kahve içmek istiyorum. Kahve içmeyi çok seviyorum fakat en uygun kahve bile artık 3 basamaklı fiyatlara satılıyor. Bir kahveye 130 TL vermek öğrenci için büyük yük.”
“Sadece ekonomik değil, sosyo ekonomik nedenler de önemli”
Bir fincan kahvenin bu kadar farklı fiyatlara satılmasının yalnızca döviz kuru farkıyla açıklanamayacağının altını çizen Finansal Yatırımcılar Derneği Başkanı Uzman Ekonomist Ali Bahçuvan, şunları söyledi:
“Açıkçası aslında bunun döviz kuru ile hiç ilgisi yok. Ülkeler arasında gelir dağılımı ile ilgili olabilir. Ancak burada sadece ekonomik değil, sosyo ekonomik nedenler de önemli. Zürih gibi yüksek gelirli şehirlerde yaşam maliyeti çok yüksektir. İnsanlar daha yüksek maaşlar alır, bu da genel fiyat seviyesini yukarı çeker. Kahire'de maaşlar daha düşüktür, dolayısıyla fiyatlar da düşük kalır. Bu fark, Satın Alma Gücü Paritesi (PPP) ile ölçülür. Aynı ürün farklı ülkelerde farklı fiyatlara satılır çünkü insanların alım gücü farklıdır. Başka bir neden ise girdi maliyetleri ve üretim faktörleridir. Zürih'te kira, işçilik, vergi ve enerji gibi sabit maliyetler çok yüksektir. Kahire'de ise işçilik ve kira çok daha ucuzdur. Bu fark kahve fiyatına doğrudan yansır. Ülkeler arası farklı politikalar uygulanabilir, bu da fiyatlara etki eder. İsviçre gibi gelişmiş ülkelerde katma değer vergisi (KDV), sağlık ve işçi güvenliği gibi standartlar fiyatlara ek yük getirir. Gelişmekte olan ülkelerde bu tür maliyetler daha düşük olabilir veya daha az denetlenebilir.”
“Fiyatın içinde hayatın ana unsurları da saklı”
Latte endeksini sosyo ekonomik açıdan değerlendiren Uzman Ekonomist Ali Bahçuvan, “Zürih'teki bir tüketici, kahveye sadece bir içecek değil, aynı zamanda bir “deneyim” olarak para öder. Kahire'de kahve daha çok temel bir tüketim ürünü olarak görülür. Yani kahve fiyatı deyip geçmemek lazım, fiyatın içinde hayatın ana unsurları da saklı.” dedi.
“4 latte'nin 5,5 saat etmesi, emeğin değersizleştiğini gösteriyor”
Bahçuvan, kahvenin sosyal hayattaki yerine ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı:
“Latte Endeksi örneği, tüketim kalıpları açısından asgari ücret alan kişinin hayat standartlarının düşüklüğünü gösteriyor. Türkiye'de kahve gibi basit bir “orta sınıf tüketim ürünü” bile, lüksleşmiş bir harcama kategorisine dönüşmüş durumda. 5,5 saatlik bir emeğin karşılığının yalnızca 4 latte olması, bu emeğin ciddi ölçüde değersizleştiği anlamına gelir ve aslında bunun fiyatlamasında da ciddi bir sıkıntı olduğunu ortaya koyuyor. Yani Kahire örneğinde olduğu gibi olmuyor ne yazık ki. Türkiye'de sınırlı bir talep bile yüksek fiyat artışı yaratabiliyor. Bunun sebebi de ürün ya da hizmeti sunanların aç gözlülüğü, denetim eksikliği, tekel fiyatlaması ve anlaşmalı fiyat artışları yapabilmeleri, tüketici bilinçsizliği, örgütleşme yetersizliği ve tabii ki her şeyin nedeni hukuk, adalet ve hızlı verilemeyen kararlar nedeniyle tıkanmış yapı.”
Türkiye ve Zürih örneğini değerlendiren Ali Bahçuvan, “Bu karşılaştırma, küresel ölçekteki gelir eşitsizliğini rakamsal olarak ortaya koyuyor. Zürih'teki çalışan, kahve için çalışma süresi açısından neredeyse hiç ‘bedel' ödemezken, Türkiye'de bu, ciddi bir zaman ve emek maliyeti taşıyor. Bu sadece döviz kuru farkının değil, aynı zamanda verimlilik farkı, milli gelir dağılımı, ücret politikaları ve sosyal devlet anlayışı gibi sistemsel faktörlerin sonucudur. Zürih'te işçinin emeği daha yüksek ücretle karşılanır çünkü ekonomik yapı yüksek katma değerli sektörlere ve güçlü bir refah sistemine dayanır. Sonuç olarak aynı ürün, iki ülkedeki çalışan için zaman değeri açısından adaletsizce farklılaşır, bu da küresel emeğin eşitsiz değerlenmesini gözler önüne serer.” dedi.
“Boş zamanın adaletsiz dağılımı, sınıfsal ayrışmayı derinleştiriyor”
“Sınıfsal boş zaman” ifadesinin yeniden tanımlanması gerektiğini ifade eden uzman ekonomist, özetle şu değerlendirmeyi yaptı:
“Modern ekonomilerde boş zaman artık sadece “çalışmamak” anlamına gelmiyor; nasıl bir boş zaman olduğu da çok önemli ve artık bu bir sınıf göstergesi haline geldi. Düşük gelirli bireyler artık yalnızca daha az kazanmakla kalmıyor, aynı zamanda nitelikli boş zamana ulaşamıyor. Bu da aslında insanların arasında daha derin bir uçurum yaratıyor. Sosyalleşme, dinlenme, kültürel tüketime katılma gibi faaliyetler; artık birer maliyet unsuru ve bu da onları sadece belirli sınıfların erişebileceği hale getiriyor. Bu durum, bireylerin sadece ekonomik değil, psikolojik ve sosyal sermaye birikimini de engelliyor. Yalnızca gelir dağılımı değil, boş zamanın adaletsiz dağılımı da sınıfsal ayrışmayı derinleştiriyor. Boş zamanın kalitesi artık bir lüks haline geldi.”
Latte Endeksi basit bir fiyat karşılaştırması gibi görünse de, ülkeler arası gelir farklarını ve sosyal eşitsizliği gösteren bir sembole dönüşmüş durumda.
Türkiye'de yalnızca 4 bardak kahve için 5,5 saat çalışan bir vatandaşın hikâyesi, binlerce insanın güncel yaşam mücadelesini yansıtıyor.