Dolar 7 lirayı aştı, peki bu yükseliş nereye kadar devam edebilir?
29 Aralık 2020 Salı 13:58
Para Ajansı(PA) İstanbul,
Bir ülkenin para birimi, eğer dünyanın rezerv para birimi haline gelmişse, o ülke tüm uluslararası bankacılık sistemini kendi elektronik sistemine bağlamış (Swift), kendi yargı sistemi içinde tüm dünya ülkelerine ceza kesebilecek ve yaptırım uygulayabilecek bir duruma gelmişse, piyasaya sürdüğü para miktarını arttırdığı halde bile parası değer kazanabilir. Bunu da yakından görmüş olduk. Yani aslında ABD piyasaya yağmur gibi dolar yağdırsa da, bu yağmura ihtiyacı olan, dolar borcu olan bir çok ülkenin talebi, bu arz fazlasını yok ediyor. Çünkü üretmeden borçlanarak tüketmeyi seven, bizim gibi çok fazla ülke var. Bunların da çok fazla dolar borcu var.
İşte bu noktada koronavirüsü ile beraber sıkıntıya giren bu ülkeler, ülkelerinden çıkan parayı yerine koyabilmek ve yüksek borçlarını döndürebilmek için FED’ in kapısında kuyruk oldular. Swap yoluyla FED tarafından kendilerine dolar verilmesini talep ediyorlar. Bunların daha fakir olanları da İMF kapısında bekliyor.
FED SWAP KANALINA BAŞVURDUK
Türkiye de İMF yerine FED’i tercih etti ve swap kanalına alınmayı talep etti. ABD’nin Ankara Büyükelçisi David Satterfield, dün yaptığı açıklamada, Türkiye’nin Fed ile dolar takas hattı hakkında görüştüğünü ancak verilip verilmeyeceğine dair kararın siyasetle ilişkisi olmayacağını söyledi.
Türkiye‘den ABD‘ye giden yardım uçakları, muhalif Amerikan medyasında “Mısır’ın yardımları sonrasında, artık Türkiye’den de yardım geliyor, kimlere muhtaç kaldık?” şeklinde eleştirilerle, Trump hükümeti karşıtı propogandaya kurban ediliyor. Bu yüzden yapılan bu yardımlar ile Trump tarafında bir sempati kazanmak mümkün mü? Emin değilim. Diğer taraftan S400 konusunda atılan geri adımlar, ABD’yi memnun etmiş görünüyor. Peki FED bizi acil swap hattına dahil eder mi? Yoksa bazı talepleri mi olacak?
Şu an ABD merkez bankası FED bize swap hattı açsın istiyoruz.Onlar da bizde tuttuğun tüm fiziki altını çekmişsin, Londra’da veya dünyanın başka bir yerinde teminat olarak altın bırakmamışsın, sisteme güvenmiyorsun. Bizim bastığımız dolarları ve hazine kağıtlarımızı da satıp geçen sene ve bu sene dünyadaki en çok altını sen almışsın diyor. Rakamlar ortada ,TCMB yılın ilk 3 ayında 72,7 ton altın alımı yaparak dünyanın en fazla altın alan merkez bankası olmuş. Türkiye’yi 28 tonla Rusya takip etmiş. Geçen senede en fazla altını alan Türkiye olmuştu ve fiziki altının nerdeyse tamamı Türkiye’ye çekildi.
Elimizde tuttuğumuz Amerikan hazine bonoları ve devlet tahvilleri ortalaması 2010 yılından beri yaklaşık 50 milyar dolar seviyesindeydi. Bunu 2018 yılında Rahip Brunson krizi sonrasında 7,8 milyar dolara indirdik.Şubat ayı itibari ile 2 milyar dolar seviyelerine indi. Aynı şekilde yabancıların da elinde tuttukları Türkiye kağıtları 50 milyar dolar civarından, 8 milyar dolar seviyesine indi.
MERKEZ BANKASI NEREDE DOĞRU, NEREDE YANLIŞ YAPTI ?
Yani Türkiye sanki bu tür bir dünya krizine hazırlanmış gibiydi. Peki o zaman nerde yanlış yapıldı ki dolar 7 lira seviyelerini aştı ve Türk borsası diğer borsalara göre geride kaldı. Merkez bankası yaptığı bu hareketlerin çoğunda doğru yapmamış mıydı? Evet aslında dünyada yeni bir yapının kurulmaya çalışıldığı ve sistemin tıkandığının açıkça ortada olduğu bir dönemde, uluslararası değil, ulusal bazda düşünmek, kendini koruma anlayışı ile tedbir alma çok iyi. Ama yanlışı doları 5 liranın altına getirme hırsı yapıp, ucuza dolar kaptırması ve elinde olmayanı swap yoluyla ucuza satması oldu. Geçen iki senede cari fazla verirken döviz toplamadı, hatta ucuza satarak, rezervleri eritti. Bunu da yalaka basının baskısı ve coşturması ile yaptı. Geçen yaz swap işlemleri başladığında buralara geleceği belliydi. Bu yılın ilk üç ayı itibariyle swap yükümlülüğü 30 milyar dolara çıktı ve şimdi de altın swapları ile elindeki altın stoğunu ortaya koydu. Gelinen noktada TCMB kullanılabilir rezervinin swapları karşılama problemi konuşulur oldu.
TÜFE Bazlı Reel efektif kur olarak baktığımızda, Rahip Brunson krizi yaşandığında 62 leri gördü. 94 krizinde 67 idi. Şu an 69 seviyelerinden aşağı kayıyoruz.Tekrar 62’ler görülebilir diyorsak TL’de de yüzde 15’lik bir değer kaybı demektir ki bu 8.10-8.20 aralığının test edilebileceği bir durum yaratır. Sonrasında ne mi olur? Kediyi fazla sıkıştırmaya devam edersen önce boğaza saldırır.
TÜRKİYE NE YAPMALI, NELER YAPABİLİR?
Türkiye’de dış kaynak finansmanı ile yapılan bir çok proje var. Türkiye tarafında çok fazla sıkışma olursa , devletleştirme gündeme gelecek.Başta Maden sektörü olmak üzere, Altın madenlerinden başlayacak devletleştirme, enerji üretim santralleri ve barajlara, şehir hastaneleri, otoyol ve köprülere varacak şekilde devletleştirilebilir. Bu projelerin finansmanı yapan yabancı bankalar ise verdikleri borç karşılığı çok uzun vadeli Türkiye tahvilleri ile karşı karşıya kalabileceklerdir. Şimdiye kadar Türkiye’den alacakları konusunda hiçbir sıkıntı yaşamayan bu finansörler için karar verme zamanı geldi. Ya yüzdürmeye devam edecekler, ya da çok uzun vadeli bir alacak durumuna dönen, bir yatırımları olacak.
Türkiye bu krizden doğru kararlar alarak, güçlü bir şekilde çıkma potansiyeline sahip bir ülkedir. Ancak devlet kadrolarında siyasi fanatizm, liyakat sistemine dayalı atamaların önüne geçerse kendi içinde güç birliği sağlayamayan bir ulus, dünyada ilk tokadı yiyen millet olarak, diğerlerine de örnek teşkil edecektir.
Önümüzde ciddi bir işsizlik dalgası var. Gıda maddesi ithalatında sıkıntı bekleniyor. Ülkeler kendine yetmek zorunda kalabilir. Öncelikle tarım ve gıdada uluslararası kartellerin baskısı ile tüm partilerin desteğiyle geçmiş bir tohum yasası var. Bu artık değişmeli ve milli, yerel, ata tohumları çiftçiler ve köylüler arasında alınıp satılabilmeli ve teşviklerden faydalanmalıdır. Enerji sektöründe çatı bazlı kendine yeten binalar ve enerji saklama sistemleri üretimi, yerli arabaya eş zamanlı ilerlemeli vs. çok projeler var.
Aynı zamanda yeni dünya düzeninde yer alabilmek için alınması gereken siyasi kararlar da olacak. Bu kararlar hükümet ve muhalefet ayrışması, günlük rutin siyasi çekişmesi içinde alınamaz. Gün muhalefet ile işbirliği ve fikir birliği yapma günüdür. Milli mutabakat içinde tek ses olunması gereken bir döneme girdik. Artık siyaset üstü, fikir birliği ve uyum içinde hareket edilmesi gereken bir dönemdeyiz. Bu dönem içinde toplumu gerecek, milleti bölecek her türlü hareketten uzak durulması gerekmektedir. Toplum üzerinde baskıyı arttıracak her türlü hareket, yasa teklifleri ve açıklamalar, sosyal patlama bekleyenlerin ekmeğine yağ sürecektir. Batı ülkelerinde karantina sırasında uygulanan baskıyı gördük. Bu baskı kısa bir süre sonra o ülkelerde iktidar yıkımlarına ve ülke bölünmelerine yol açacaktır, hep beraber izleyeceğiz. Baskı ve şiddetin tam tersi yönde sevgi, hoşgörü, demokrasi, birlik ve beraberlik duyguları aşılanmalı. Karşı partileri ve mensuplarını tehdit eden bir yaklaşım içinde olanların geçmişi ve bağlantıları araştırılmalıdır.
Türkiye yeni dünya düzeni içinde güçlü bir biçimde yer alacaksa, bu ancak birlik içinde kollektif bir hareket ve yüksek moral ile sağlanır. Gün siyasi çekişmeleri, partizanlığı, adam kayırmayı bir kenara bırakma günüdür.
Ali Bahçuvan / Ekonomist