El yıkama takıntılı bir hale dönüşmemeli

17 Haziran 2020 Çarşamba 10:07

İSTANBUL (AA) – Medicana Kadıköy Hastanesi Klinik Psikoloğu Selin Küçük, “Çok sık el yıkama, kolonya kullanma davranışı bulaş riskini ortadan kaldırıp anlık rahatlama sağlasa bile bakıldığında 5 dakikada bir el hijyeni temizlik hastalığını beraberinde getirebilir. El yıkama bizi hastalıklardan korur bu doğru ancak bu el yıkama rutinin çok üzerine çıkıp takıntılı bir hale dönüşmemelidir.” uyarısında bulundu.

Küçük, AA muhabirine koronavirüsle mücadele eden bireyleri bekleyen “hijyen takıntısına” ilişkin açıklamalarda bulundu.

Salgının hayatımızda pek çok değişikliği beraberinde getirdiğini anlatan Küçük, alınan tedbirlerle beraber vaka sayısında düşüşler görüldüğünü hatırlattı.

Normalleşme sürecine geçişin başladığını anımsatan Küçük, bu durumun ise uzun süredir virüsle mücadeleye ilişkin kısıtlamalarla yaşayan vatandaşların kaygı seviyesinin arttığını söyledi.

Küçük şunları kaydetti:

“Kendi sağlığımız ve çevremizdekilerin sağlığı ile ilgili yoğun endişe duyuyoruz. Günlük rutinlerimizin değişmesi, sevdiklerimizden uzak kalmak, yeni bir düzene geçilmesi, belirsizliğin getirmiş olduklarıyla birlikte kaygı seviyesinin artmış olması oldukça doğaldır. Bunun yanı sıra koronavirüse yakalanan ve sevdiklerini kaybeden insanlar oldu. Yas sürecini atlamaya yardımcı olan toplu merasimler, sevdiklerimiz ile yan yana olup destek olmak gibi durumların da yapılamaması yaşanılan duygu yoğunluğunu artırdı.”

“Sosyal mesafe ile yaşamayı kabul etmeliyiz”

Küçük, karantina sürecinden çıkılması ve normalleşme adımlarının atılması ile kişide var olan kaygı seviyesinin bir nebze de olsa azaldığını ifade ederek, “Bunun yanında bilimsel günlük verilerin somut şekilde açıklanıp düşüşe geçilmesi insanların biraz daha rahatlamasını sağlamaktadır. Bir süredir benimsemiş olduğumuz Dünya Sağlık Örgütü’nün açıkladığı dikkat edilmesi gereken kurallar normalleşme süreci ile birlikte aksaklığa uğramamalıdır.” dedi.

Normalleşme sürecinin getirmiş olduklarıyla birlikte değer verilen insanlarla kısıtlama olmadan görüşmenin psikolojik açıdan iyi geldiğini ifade eden Küçük, ancak sosyal mesafeye dikkat edilmesi gerektiğini söyledi.

Küçük, “Sevdiklerimizden uzak kalmak ve onları görünce sarılma, dokunma gibi rahatlama sağlayan davranışlardan belli bir süre daha kaçınmak gerekmektedir. Sosyal mesafe kuralları ile yaşamayı kabul etmeliyiz. Bu durumun ne kadar süre devam edeceği zamanla kendini gösterip şekillenecektir.” diye konuştu.

Salgın sonrası hijyen takıntıları

Selin Küçük, tüm dünyayı sarsan ve etkisi devam eden koronavirüsle mücadelenin hala devam ettiğini ifade ederek, bir süredir devam eden ve ne zaman biteceği bilinmeyen kaygının, insanların plan yapmasını engellediğini söyledi.

Küçük, şunları kaydetti:

“Virüse alışmanın getirmiş olduğu kaygının da etkisi hala devam etmektedir. Koronavirüse karşı gerekli önlemler alınması oldukça önemlidir. Fakat bu önlemlerin getirmiş olduğu hijyenin hangi boyutta olduğuna odaklanmak gerekir. Pandemiyle birlikte abartılmış hijyenin, obsesif kompülsif bozukluğun (OKB) bir türü olan temizlik takıntısını beraberinde getirdiği vakalar görülüyor.

Salgın sürecine bakıldığında insanlarda genellikle görülen takıntıların başında; virüs, mikrop bulaşacak, bulaşırsa sonu bilinmez bir yol düşüncesi hakimdir. Bu kaygı ve takıntılı düşüncenin getirmiş olduğu temizlik takıntısının görülme sıklığının artması kaçınılmazdır.”

“Sürekli kolonya tüketimi gibi davranışları beraberinde getiriyor”

Küçük, ‘Bana virüs bulaşacak.’ düşüncesinin getirmiş olduğu negatiflikle insanların bir eyleme geçme ihtiyacı duyduğunu ifade ederek, “Sürekli el yıkama, dezenfektan ya da kolonya tüketimi, giyindikleri kıyafetleri tekrar tekrar yıkama gibi davranışları beraberinde getiriyor. Çünkü negatif düşünce dediğimiz bulaş düşüncesi ile baş edebilmek adına bireyler sürekli el yıkama ya da kolonya tüketme davranışına yönelmektedir. Ve bu süreç onlarda alışılmış davranış ya da takıntılı düşünceden kaçmak için bir çözüm yöntemi haline gelebilir.” diye konuştu.

“Çok sık el yıkama, kolonya kullanma davranışı bulaş riskini ortadan kaldırıp anlık rahatlama sağlasa bile bakıldığında 5 dakikada bir el hijyeni temizlik hastalığını beraberinde getirebilir. El yıkama bizi hastalıklardan korur doğru ancak bu, el yıkama rutinin çok üzerine çıkıp takıntılı bir hale dönüşmemelidir.” uyarısında bulunan Küçük, bu tür evhamlı davranışların aslında kaygıyı azaltmaya yönelik başlamasına rağmen zaman içerisinde abartıldığını söyledi.

“Bu kadar çok yıkamasan mı?’ şeklinde geri bildirimler alınabilir”

Selin Küçük, hijyen kaygısını abartan hastaların takıntı seviyesinde değerlendirilebilmesi için temizlik konusunda aşırıya kaçan davranışlar sergilemeleri gerektiğini belirterek, “Ellerin hijyenine dikkat edilmesi çok gereklidir. Ellerin yıkanması ya da kolonya ile dezenfekte edilmesi bulaş riskini ortadan kaldırmaktadır ve bu davranış oldukça doğrudur. Fakat eller temizlendikten sonra hiçbir yere dokunulmamasına rağmen hemen yine el dezenfektan işlemine gidilmemesi gerekmektedir. Bu durum takıntıya dönüşebilir ve pandemi süreci bittikten sonra farklı ruhsal sorunların oluşmasına neden olabilir.” değerlendirmesini yaptı.

Daha önce tanı almış kişilerin ilaç kullanımı varsa onları düzenli şekilde kullanmaya devam etmesi gerektiğini anlatan Küçük, terapi alan hastaların da bu süreçte aktif şekilde terapi almaya devam etmesi gerektiğini kaydetti.

Kişinin içinde bulunduğu durumun titizlik mi yoksa takıntılı davranış mı olduğunu aslında kendi kendine anlayabileceğini aktaran Küçük, sözlerini şöyle tamamladı:

“Kişi yaptığı el yıkama ya da dezenfekte işleminin aşırı ve gereksiz olduğunu düşündüğünde farkına varabilir. Diğer bir etken ise dışarıdan gelen uyaranlar bu durumun takıntı olup olmadığını anlamasına yardımcı olabilir. Dışarıdaki kişilerden ‘acaba abartıyor musun?’, ‘bu kadar çok yıkamasan mı?’ şeklinde geri bildirimler de alabilir. Ya da ciltte fiziksel acı yanma, soyulma gibi semptomlar belirgin şekilde olduğunda durumunu değerlendirebilir.

Bu durumun takıntı olduğunu düşünen bireylerin uzman desteği alması oldukça önemlidir. Daha fazla bu düşünce tarzı farklı alanlara yayılmadan psikoterapi desteği alması çok daha sağlıklı olacaktır. Daha önceden tanı almış ve ilaç tedavisi uygulanan kişilerin tedavilerini aksatmaması gerekmektedir.”