Merkez Bankası Finansal İstikrar Raporu yayımlandı
26 Kasım 2021 Cuma 15:01
Raporda, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınını sınırlamaya yönelik önlemlerin gevşetilmesi, aşılamanın hız kazanması ve destekleyici ekonomi politikalarının katkısıyla küresel iktisadi faaliyetteki toparlanmanın sürdüğü, küresel tedarik zincirlerinde yaşanan aksaklıkların yol açtığı arz kısıtları, açılmaya bağlı artan talep ve emtia fiyatlarının etkisi ile küresel ölçekte enflasyon oranlarının yükselmekte olduğu belirtildi.
Gelişmiş ülke para politikalarına ilişkin olası değişim sinyallerinin, gelişmekte olan ülkelere (GOÜ) yönelen fon akımları üzerinde etkili olduğu anımsatılan raporda, reel sektör ve kamu borçluluğu başta olmak üzere küresel borçluluktaki yüksek seyir, salgının yeni varyantlar ile devam ediyor olması ve iklim değişikliğinin finansal sistem üzerindeki etkilerinin küresel finansal istikrar açısından başlıca belirsizlik unsurları arasında yer aldığı ifade edildi.
Raporda, yurt içi iktisadi faaliyette 2020 yılının üçüncü çeyreğinden itibaren görülen güçlü toparlanma eğiliminin, 2021 yılının üçüncü çeyreğinde dış talebin desteği ve hizmet sektörlerindeki canlanma ile birlikte devam ettiği bildirildi.
İktisadi faaliyetin yılın ikinci çeyreğinde salgın kısıtlamaları ve finansal koşullardaki sıkılaşmayla birlikte bir miktar ivme kaybettiği aktarılan raporda, “Bu dönemde iç talebin yanı sıra net ihracatın da yıllık büyümeye belirgin katkısı olmuştur. Öncü göstergelere göre iktisadi faaliyet, yılın üçüncü çeyreğinde salgın kısıtlamalarının kaldırılması ve dış talebin de etkisiyle, sektörel olarak geniş yayılımlı güçlü bir seyir izlemiştir.” ifadelerine yer verildi.
“Enflasyon görünümü üzerinde büyük ölçüde arz yönlü unsurlar etkili olmaktadır”
Finansal İstikrar Raporu’nda ihracattaki canlı seyir başta turizm olmak üzere hizmet gelirlerindeki toparlanma ve altın ithalatındaki düşüşün katkısıyla cari işlemler dengesinde belirgin bir iyileşme eğilimi görüldüğü belirtildi.
Cari işlemler dengesinin, geçmiş öngörülerle uyumlu şekilde ağustos ve eylül aylarında fazla verdiği, mevsimsellikten arındırılmış verilerin de dış dengedeki iyileşmeyi teyit ettiği ifade edilen raporda, eylül ayında 18,4 milyar dolara gerileyen on iki aylık birikimli cari işlemler açığındaki bu eğilimin devam edeceğinin öngörüldüğü bildirildi.
Raporda, finansman ihtiyacının azalması ve diğer yatırımlardaki artış sonrasında TCMB rezervlerinin 2021 yılı başından itibaren 35,1 milyar dolar artış kaydederek 19 Kasım itibarıyla 128,4 milyar dolara ulaştığı aktarıldı.
Enflasyon görünümü üzerinde büyük ölçüde arz yönlü unsurların etkili olduğu belirtilen raporda, “Enflasyonda son dönemde gözlenen yükselişte; gıda ve başta enerji olmak üzere ithalat fiyatlarındaki artışlar ile tedarik süreçlerindeki aksaklıklar gibi arz yönlü unsurlar, yönetilen/yönlendirilen fiyatlardaki artışlar ve açılma kaynaklı talep gelişmeleri etkili olmaktadır. Enflasyon üzerinde kısa vadede etkili olan geçici unsurların 2022 yılının ilk yarısında da etkisini sürdürmesi beklenmektedir.” değerlendirmesinde bulunuldu.
“Reel sektörün salgınla birlikte artan borçluluk oranı salgın öncesi seviyelere geriledi”
Raporda, hanehalkının finansal borcunun varlıklara oranının, yükümlülüklerindeki artış hızının yavaşlaması ve finansal varlıklarındaki yükselişin devam etmesi ile tarihi düşük seviyelere gerilediği belirtildi.
Türkiye’de hanehalkı borçluluğunun salgın döneminde emsal ülkelere kıyasla daha sınırlı düzeyde arttığı, seviye olarak GOÜ ortalamasının oldukça altında bulunduğu ifade edilen raporda, şu değerlendirmelere yer verildi:
“Tüketici kredisi borcu olan kişi sayısı salgın öncesine göre artarken, kişi başına borçluluktaki iyileşme devam etmektedir. Bununla birlikte, borçlanmanın artan oranda sabit gelirli kesim tarafından yapılması borcun sürdürülebilirliğini desteklemektedir. Hanehalkı finansal varlıklarındaki artış eğilimi, TL mevduat ve diğer alternatif finansal varlıklardaki güçlü büyüme ile devam etmektedir. TL mevduat tercihi mevduat tutar kırılımlarına göre tüm müşteri gruplarında gözlenmektedir. 2021 yılında hanehalkının YP mevduat tercihinde durağan bir seyir izlenmektedir. Bu dönemde, hanehalkının yatırım fonları gibi mevduat dışı TL finansal varlıklara yönelimi de dikkat çekmektedir.”
Raporda, reel sektörün salgın ile birlikte artan borçluluk oranının (Finansal Borç/GSYİH) salgın öncesi seviyelere gerilediği, bu gelişmede iktisadi faaliyetteki canlanma ve TL ticari kredi büyümesinin geçen yıla göre yavaşlamasının etkili olduğu aktarıldı.
Reel sektörün YP finansal borcunun, yurt dışından temin edilen krediler kaynaklı bir miktar arttığı ve net YP pozisyonundaki iyileşmenin devam ettiği belirtilen raporda, “Firmalar 2021 yılında yurt dışından önemli ölçüde finansman sağlamış ve dış borçlarını yüzde 130 oranında yenilemiştir. Kısa vadeli net YP pozisyonu da, kısa vadeli YP varlıklardaki yükseliş nedeniyle olumlu görünümünü korumuştur.” ifadelerine yer verildi.
Raporda, reel sektörün finansal varlıkları arasında önemli paya sahip olan ticari mevduattaki artış eğiliminin devam ettiği bildirildi.
TL ticari mevduatın, açılma sonrasında canlı iktisadi faaliyetle birlikte sağlanan nakit girişleriyle arttığı aktarılan raporda, “YP mevduat artışında ise yaz sezonunda turizm faaliyetlerinin canlanması, artan ihracat gelirleri ve yurt dışında yaşayan Türklerin ziyaretleri ile sisteme giren efektiflerin önemli rolü olmuştur.” değerlendirmesi yapıldı.
“Ticari kredi büyümesinde toparlanma eğilimi gözlenmektedir”
Finansal İstikrar Raporu’nda iktisadi faaliyetteki canlı seyrin reel sektör firmalarının kârlılık, likidite ve borç ödeme göstergelerine olumlu yansıdığı ifade edildi.
Borsa İstanbul’da işlem gören reel sektör firmalarının nakit oranlarının ihtiyat saikiyle tutulan hazır değerlerdeki artışa bağlı olarak yükseldiği aktarılan raporda, bu durumun, reel sektör firmalarının yeni varyant kaynaklı riskler veya küresel finans piyasalarına yönelik belirsizliklere karşı hazırlıklı olmaları açısından olumlu değerlendirildiği bildirildi.
Raporda, “Firma kârlılıkları ve borç ödeme kabiliyetleri de güçlü iç ve dış talebin etkisiyle salgın öncesi seviyelerin üzerine çıkarken kârlılıktaki iyileşme BİST firmaları geneline yayılmıştır. Kârlılıktaki iyileşmenin bankacılık sektörünün aktif kalitesine olumlu yönde yansıyacağı değerlendirilmektedir.” değerlendirmesinde bulunuldu.
2021 yılında kredi büyümesinin ticari krediler kaynaklı olarak yavaşladığı, bireysel kredi büyümesinin güçlü bir seyir izlediği vurgulanan raporda, şu ifadelere yer verildi:
“Eylül ayından itibaren para politikası duruşunda yapılan güncellemeler sonrasında ticari kredi büyümesinde toparlanma eğilimi gözlenmektedir. Öte yandan, bireysel kredilerde gözlenen canlılık, 2021 yılı mayıs ayı sonundan itibaren tam açılma ile birlikte güçlü ertelenmiş talebin devreye girmesinin yanı sıra bankaların bu kredi türündeki büyüme motivasyonu ile ilişkilidir. Bireysel kredi büyümesinin ılımlı seyre dönmesi için güçlendirilen makroihtiyati çerçevenin etkileri takip edilmektedir. Bireysel kredi büyümesinin ılımlı düzeylere gerilemesi, dış denge ve enflasyon görünümüne yönelik risklerin sınırlanması açısından önem taşımaktadır.”
“Sektörünün toplam ve YP likidite karşılama oranları tarihi yüksek seviyelere yakın”
Raporda, bankacılık sektörü aktif kalitesinin, salgının başlangıcındaki beklentilerin ötesinde güçlü görünümünü koruduğu belirtilerek, iktisadi faaliyetteki canlılığın sürmesi ve kredi sınıflama esnekliklerinin eylül ayı sonuna kadar devam etmesinin etkisiyle tahsili gecikmiş alacak (TGA) oranının nispeten yatay bir patikada hareket ettiği ifade edildi.
TGA’lardan yapılan tahsilatlar geçmiş yıllara kıyasla güçlü seyrettiğine işaret edilen raporda, “Kredi sınıflama esnekliğinin 2021 yılı eylül ayı sonundan itibaren kademeli bir şekilde kaldırılmasıyla TGA’ya ilavelerin başladığı görülse de, net etkinin sınırlı olması beklenmektedir. Ayrıca, bankaların salgın döneminde ihtiyatlı bir şekilde kredi karşılığı ayırmış olmaları, kredi sınıflandırma esnekliklerinin kaldırılması sonrasında oluşabilecek TGA ilaveleri kaynaklı banka kârlılıkları üzerindeki baskının sınırlı kalmasına neden olacaktır.” değerlendirmesi yapıldı.
Raporda, bankacılık sektörünün fonlama ve likidite kaynaklı riskleri yönetebilecek güçlü likidite tamponlarının bulunduğu ve bankaların toplam ve YP cinsi likit aktiflerinde görülen artışın, sektörün likidite görünümünü desteklemeye devam ettiği vurgulandı.
Sektörün toplam ve YP likidite karşılama oranlarının tarihi yüksek seviyelere yakın olduğu aktarılan raporda, “Krediler, istikrarlı fonlama aracı olan mevduat ile fonlanmaktadır. 2021 yılında kredi büyümesinin yavaşlaması ile birlikte kredi mevduat oranının son dönemdeki en düşük değerine ulaştığı gözlenmektedir. Mevduattaki yüksek YP payı ve firmaların zayıf seyreden YP kredi talebi nedeniyle bankaların yurt dışı fonlama ihtiyacı azalmış olup, dış borç yenileme oranı yüzde 93 seviyesinde gerçekleşmiştir.” ifadelerine yer verildi.
Bankaların 2021 yılında gerçekleştirdiği sendikasyon kredisi yenilemelerinin yüzde 100 oranının üzerinde gerçekleştiği, yılın ikinci döneminde yapılan sendikasyon kredisi faizlerinde iyileşme gözlendiği belirtilen raporda,”Sektörün, YP likit aktif portföyü kısa vadeli YP cinsi yurt dışı borcunu karşılayabilecek seviyededir. Bankacılık sektörünün uluslararası kaynaklara güçlü erişim kabiliyetinin yanı sıra, bulundurmuş olduğu likidite tamponları, fonlama ve likidite kaynaklı muhtemel risklerin önümüzdeki dönemde yönetilebilir seviyede olmaya devam edeceğine işaret etmektedir.” değerlendirmesi yapıldı.
“Bankacılık sektörü TL ve YP cinsinden faiz riskine karşı güçlü bilanço yapısına sahiptir”
Finansal İstikrar Raporu’nda bankacılık sektörü TL ve YP cinsinden faiz riskine karşı güçlü bilanço yapısına sahip olduğu ve mevcut rapor döneminde sektörün vade uyumsuzluğunun gerilemeye devam ettiği ifade edildi.
Bankacılık sektörün aktif ve pasifleri arasındaki vade farkının sınırlı düzeyde gerilediği; değişken faizli kredi ve menkul kıymetlerin bilanço içerisindeki payının yükseldiği aktarılan raporda, “Buna bağlı olarak uygulanan faiz şoku senaryosunda oluşabilecek muhtemel kaybın yasal öz kaynaklara oranı bankaların tamamında yasal sınırın (öz kaynakların yüzde 20’si) altında kalmaktadır. Öte yandan, 2020 yılı son çeyreğinden itibaren YP pozisyon fazlasına geçen sektörün bu eğilimini 2021 yılı süresince koruduğu gözlenmektedir.” değerlendirmesinde bulunuldu.
Raporda, salgının olumsuz etkilerinin belirgin şekilde hissedildiği 2020 yılı ile 2021 yılının ilk yarısında gerileyen bankacılık sektörü kârlılığının, 2021 yılının ikinci yarısından itibaren toparlanma eğilimine girdiğine işaret edilerek, şu değerlendirmelere yer verildi:
“Kârlılık performansının iyileşmesinde en önemli unsur, kredilerin yeniden fiyatlanması ve ılımlı seyreden mevduat faizlerinin etkisiyle net faiz gelirinin artmasıdır. Öte yandan, TGA ilavelerindeki ılımlı seyrin etkisi ve karşılık iptalleri sonrasında kredi karşılık giderlerindeki azalış da kâr performansına destek vermektedir. Sektör kârlılığındaki iyileşme, öz kaynak kanalından sermaye yeterliliğini desteklemektedir.
Bankacılık sektörünün sermaye yeterliliğindeki güçlü görünüm korunmakta, sektörün sermaye yeterlilik oranları yasal sınırların üzerinde kalmaya devam etmektedir. Ülkemizde bankalar yasal sermaye tamponlarının üzerinde ilave sermayeye sahiptir. Bankaların yasal öz kaynakları, zarar karşılama kapasitesi yüksek kalemlerden oluşmaktadır. Bankaların mevcut sermaye stokunun olası kayıpları karşılayabilecek seviyede olduğu görülmektedir.”