ABD, 2020'de ırkçılık ve polis şiddetine karşı en büyük toplumsal ayaklanmalardan birini yaşadı
29 Aralık 2020 Salı 12:32
NEW YORK (AA) – Siyahi Amerikalı George Floyd’un ölümüyle başlayan ve haftalar süren protestolardan İngiltere’den ABD’ye köle sahiplerinin heykellerinin yıkılmasına kadar giden toplumsal olaylar küresel bir harekete dönüştü.
ABD’de 2020’de gündeme damgasını vuran en önemli olaylardan biri de polis şiddeti sonucu hayatını kaybeden siyahi Amerikalı George Floyd’un gözaltı sırasındaki “anne” ve “nefes alamıyorum” sözleriyle çığ gibi büyüyen ırkçılık ve polis şiddetine karşı protestolar oldu.
ABD, 2020’de Floyd’un ölümünün ardından ırkçılık ve polis şiddetine karşı başlayan protestolarla tarihinin en büyük toplumsal ayaklanmalarından birini yaşadı.
Minnesota eyaletinin Minneapolis kentinde 25 Mayıs’ta polisin 8 dakika süreyle boynuna diziyle basarak gözaltına alması sonucu hayatını kaybeden Floyd’un son anlarının kameralara yansıması ülke geneline yayılan ve haftalar süren protestolara neden oldu.
Floyd, ABD’de polis şiddeti sonucu ölen ne ilk ne de son kişi olsa da boynu polisinin dizinin altında nefes almaya çalışırken can vermesi yıllardır süre gelen sistematik ırkçılık, eşitsizlik ve adaletsizliğe karşı bardağı taşıran son damla oldu.
Floyd’un son anlarının kameralara yansıdığı görüntüler, sadece Floyd değil her yıl polis şiddeti sonucu hayatını kaybeden Breonna Taylor gibi çok sayıda siyahi için adalet aramak isteyen milyonları harekete geçirdi.
Floyd’un ölümüne neden olan polis memuru Derek Chauvin’in, 29 Mayıs’ta tutuklanması göstericileri sakinleştirmeye yetmedi.
Milyonlarca kişi ABD’yi kasıp kavuran yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınına rağmen ırkçılığa ve polis şiddetine son verilmesi için sokaklara çıktı.
George Floyd’un ölümü, İngiltere’nin Bristol kentinden, ABD’de Virginia’ya köle sahiplerinin heykellerinin yıkıldığı küresel bir hareketi ateşledi.
Floyd’un hayatını kaybetmeden önceki “Nefes alamıyorum” sözleri “Black Lives Matter” (Siyahların Hayatı Değerlidir) hareketinin sloganı haline gelirken, ABD’de yıllardır devam edem sistematik ırkçılık tartışmalarını da yeniden alevlendirdi.
Minneapolis kentinde gösterilerin 3. gününde polis merkezinin ateşe verilmesiyle tansiyonun daha da yükseldiği ABD’de kundaklamalar, şiddet olayları ve yağmalamalar başladı.
Olayların başladığı Minnesota olmak üzere New York ve Washington gibi çok sayıda eyalette acil durum ve sokağa çıkma yasağı ilan edilirken, ulusal muhafızlar sokaklara indi.
ABD’de adalet ve eşitlik arayışının simgesi haline gelen Floyd için Minnesota, North Carolina’da anma törenleri, Texas’ta ise cenaze töreni düzenledi.
Black Lives Matter hareketi sadece ABD değil tüm dünyada destek görse de protestocuların, ABD’de sık sık şiddet olaylarıyla anılan polis teşkilatının tamamen ortadan kaldırılması ve mali kaynaklarının kesilmesi talepleri başkanlık seçimleri öncesi eyleme dönüşmedi.
Reform kapsamında, ABD Başkanı Donald Trump, polisin gözaltı esnasında zanlının boynuna baskı uygulama yöntemini yasaklayan bir kararname imzalarken, New York ve Los Angeles kentleri polis departmanlarının bütçesinde kesintiye gitme, Seattle ise protestolar sırasında 30 gün boyunca polisin biber gazı kullanımını askıya alma gibi birtakım adımlar attı.
Öte yandan ırksal adalet talebi toplumda, iş yerlerinde ve özel sektörde karşılık buldu ve çok sayıda şirket bu yönde taahhütlerde bulundu.
ABD başkanlığına seçilen Joe Biden da başta başkan yardımcılığına ve kabinesine ilk siyahi ve Hint kökenli bir kadın olan Kamala Harris olmak üzere, yerli Amerikalı, siyahi Amerikalı gibi toplumun her kesiminden seçtiği isimlerle ırksal adaletin sağlanmasının ilk adımlarını attı.
Bugün dünyanın her yerinde ses bulan, her renk ve ırktan insanın dayanışma gösterdiği Black Lives Matter hareketinin Amerikan sokaklarına yıllardır yansıyan ırkçılık, adaletsizlik ve eşitsizlik sorununu çözüp çözmeyeceğini ise zaman gösterecek.