ABD'deki siyahiler devletle yeni bir sosyal sözleşme talep ediyor

3 Haziran 2020 Çarşamba 18:06

İSTANBUL (AA) – Türkiye Maarif Vakfı ABD Direktörü Doç. Dr. Mehmet Özkan, ABD’de siyahi George Floyd’un polis şiddetiyle ölmesinin ardından çıkan olaylara ilişkin, “ABD’deki siyahiler devletle yeni bir sosyal sözleşme talep ediyor. Bu talebe ne devlet hazır ne de beyazlar. Çünkü toplumda yükselen ciddi bir beyaz milliyetçiliği var. Beyaz Amerikalılarla siyahilerin aynı sosyal sözleşmede buluşmaları şu aşamada çok zor.” dedi.

ABD’de 26 Mayıs’ta başlayan Floyd gösterileri, şiddetini artırarak sürüyor. Eyalet meydanlarını dolduran binlerce gösterici, “Floyd için adalet, adalet yoksa huzur yok, nefes alamıyorum, siyahilerin hayatı önemlidir.” gibi sloganlar eşliğinde polis şiddetini protesto ediyor. Bazı eyaletlerde yağma olayları yaşanırken, göstericilerle polis arasında yaşanan çatışmalarda yaralananlar da oluyor.

Washington DC Belediye Başkanı Muriel Bowser, yerel saatle pazar 23.00’ten pazartesi 06.00’ya kadar kent genelinde sokağa çıkma yasağı ilan ettiğini duyurdu. Ayrıca Bowser, gösterilerde güvenliğin sağlanması için Ulusal Muhafızları da görevlendirdiğini bildirdi.

New York Times gazetesi ABD Başkanı Donald Trump’ın cuma gecesi Beyaz Saray önündeki protestolar sırasında yeraltı sığınağa saklandığını yazdı. Gazete, cuma akşamı Beyaz Saray çevresinde protestoların patlak vermesi üzerine “gizli servis ajanlarının Trump ve ailesini geçmişte terör saldırılarında kullanılan yeraltı sığınağına götürdüğünü” belirtti. 2001’deki 11 Eylül saldırılarında dönemin Başkan Yardımcısı Dick Cheney de bu sığınağa saklanmıştı. Sığınağın bir yolcu uçağının Beyaz Saray’a çakılmasına dayanabilecek kadar sağlam olduğu belirtiliyor.

“Siyasal sistemden dışlandığını hisseden vatandaşların isyanı”

Türkiye Maarif Vakfı ABD Direktörü Doç. Dr. Mehmet Özkan, Afro- Amerikanlara (siyahi) yönelik polis şiddeti üzerine ABD’de yaşanan olayları, “polisi en üst düzeyde koruyan ve devletin bekçisi gibi sahip çıkan siyasal sistemden dışlandığını hisseden vatandaşların isyanı” olarak görmek gerektiğini söyledi.

Olayları bu düzeye taşıyan, tetikleyen birkaç önemli faktör olduğuna vurgu yapan Doç. Dr. Özkan, şu görüşleri dile getirdi:

“Yıllardır süren polislerin siyahilere yönelik haksızlıkları, Trump’ın dışlayıcı söylemi, kendilerine siyasal ve sosyal anlamda sahip çıkılmadığını düşünen siyahiler dahil kitleleri harekete geçirdi. Protestocular Amerikan iç siyasetinde kurumsallaşmış olarak normal görülen dışlayıcı yapının değişmesini istiyor, ama bu mümkün değil. ABD’de polis reformu yapmak için öncelikle silahlanma konusuna el atılması lazım. Herkesin rahat silahlandığı bir yerde polis zayıf olursa, içeride muhtemelen sistem çöker; herkes kendisini savunmaya kalkar. Bu anlamda protestocuların haklı isteklerinin kolay bir çözümü yok, doğrudan Amerika’daki iç sistemi dönüştürmek çok da kolay değil. Sırf bu yüzden ümitsizlik içerisinde hayal kırıklığıyla hareket ediyorlar. Kendileri bile değişim olacağına inanmıyor.”

Doç. Dr. Özkan, birçok şehirde yaşanan yağmalama olaylarıyla ilgili şu değerlendirmede bulundu:

“Yağmalamalar, yılların bıraktığı hayal kırıklığıyla doğrudan bağlantılı. Protestocular devletten alacakları olduğunu düşünüyorlar. Ama yağmalama başlayınca meşru taleplerine yönelik desteği kaybediyorlar. ABD’deki siyahiler devletle yeni bir sosyal sözleşme talep ediyor. Bu talebe ne devlet hazır ne de beyazlar. Çünkü toplumda yükselen ciddi bir beyaz milliyetçiliği var. Beyaz Amerikalılarla siyahilerin aynı sosyal sözleşmede buluşmaları şu aşamada çok zor. Olay yayıldı birçok şehre ama her şehirde şiddetli değil, dolayısıyla ciddi bir sorun olmasına rağmen ben yine de ABD için küçük bir kriz olduğunu düşünüyorum.”

Yağmalama yaptıkları için protestoculara siyasilerin hiç sahip çıkmadığını belirten Özkan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Gösterilere sol gruplar da dahil olduğu için ne Demokrat Başkan adayı Joe Biden ne de Cumhuriyetçiler buna sahip çıkıyor. Yani protestocular siyaseten şu an sahipsiz, çünkü olay meşru hak talebinden çıkıp suç işlemeye döndü. Eski Başkan Barack Obama bile sahip çıkamıyor.
Obama ilk başta suskundu, sonradan sakinleştirici bir açıklama yaptı. Son olarak da ‘Siyaset ve protesto arasında seçim yapmak zorunda değiliz, ikisi de lazım.’ şeklinde bir açıklama yaptı.
Senatör Bernie Sanders ise ortalıkta hiç görünmedi bile. Çünkü zaten kendisi demokratlar içinde bile sol eğiliminden dolayı eleştiriliyor. Eğer öne çıksaydı millet faturayı ona ve demokrat partiye keserdi.”

“Trump’ın açıklamaları olayları körükledi”

Bahçeşehir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Burak Küntay, ABD’de siyahilere karşı polis şiddetinin mütemadiyen yaşandığını belirterek, daha önceki yıllara oranla olayların bu kadar büyümesinin dikkati çekici olduğunu söyledi.

ABD’deki polis şiddetinin sadece siyahilere karşı değil, aynı şekilde Asya kökenlilere yönelik de sergilendiğini dile getiren Küntay, “Peki son dönemde yaşananlar neden bu boyuta vardı? Trump’ın seçimlere giderken yaptığı körükleyici açıklamaların olayların bu boyuta varmasında büyük bir etkisi olduğunu düşünüyorum. Olaylar sadece ırkçı bir polis şiddeti ile açıklanmayacak kadar ciddi bir sürece sürükleniyor. Eski liberal düzen ile daha ırkçı bir politika arasında bir kayma yaşanıyor. Son olaylar bu heyelanın dile gelmesi oldu.” diye konuştu.

Doç. Dr. Küntay, 3 Kasım’da yapılacak başkanlık seçimlerinin ABD’nin aslında nereye yöneleceğini, nasıl bir hareket içinde olacağını göstereceğini anlatarak, şunları kaydetti:

“Bakın iş nerelere doğru kayacak? Çok basit bir örnek vereyim. Hillary Clinton seçimleri kesin kazanıyor diyorduk. Dünyada bunun aksini iddia eden bilim insanı yoktu. Neden? Çünkü elimizde veriler vardı. Ama Clinton kazanamadı. Bunun en büyük sebebi, bizlerin de ön göremediği şey, Hillary Clinton, eski Başkan Barack Obama’yı iktidara iki kere taşıdı. Üstelik ikincide ekonomi çok kötüydü. Clinton’un yaşadığı hezimet aslında siyahi seçmenin oyunu alma başarısızlığıydı. ABD’de Demokrat Parti’nin iktidara gelebilmesi için Latinler, siyahiler, Asya kökenlilerden oy alması gerekiyor. Bu kitleler oy vermediği zaman Demokrat Parti’nin başkan çıkarması mümkün değil. Bugüne gelelim, enteresan şeyler oluyor aslında. Demokrat aday Joe Biden, Obama’nın yardımcısı olması sebebiyle arkasında Clinton ile kıyaslanmayacak kadar fazla siyahi seçmen var. Bunu da ön seçimlerde de gördük, yani bütün demokrat rakiplerine göre siyahi seçmen desteği Biden’da Trump’a göre fazlaydı. Ama Amerika’daki siyahiler, Asyalılar veya diğer azınlıklar tam anlamıyla Trump’a karşı bir blok oluşturup Biden’ın yanında yer alıyor mu? Cevap hayır. Hala tam anlamıyla yer almıyorlar. Yani hala sandığa gitmiyorlar. Bu olay, önümüzdeki günlerde daha da büyür ve daha büyük bir hezeyana dönüşürse, Amerika seçimlerini etkileyecek bir noktaya gelebilir. Bu sadece bir ırkçılık olayı veya bir polis şiddeti değildir. Belli bir ivme yakalarsa bu süreç Amerika’da ciddi anlamda Biden’ı başkan yapar. Hele Biden yardımcısını azınlık, bilhassa da siyahi bir azınlık kadın seçerse durum çok daha farklı bir noktaya gelir.”

“ABD’de Trump gibi düşünen milyonlar var”

Doç. Dr. Burak Küntay, Amerika için Trump’ın bir sebep değil, sonuç olduğunu belirterek, Trump’ın seçim söylemlerinin halkın belli kesimleri tarafından zaten dillendirildiğini, bu söylemin de ilk defa Trump’ta vücut bulduğunu kaydetti.

ABD’de hala bu söylemlerin en üst seviyede dillendirildiğine vurgu yapan Burak Küntay, şunları aktardı:

“Trump’ın bu üslubu ile aynı kanaatte olan milyonlar var. Yine de şu anda yaşanan gerilim Biden’ı başkanlığa taşıyabilir. Trump’a seçmen desteği ocak, şubatta yüzde 65-70 iken şimdi birdenbire yüzde 55’e düştü. Ama Trump yine bunu yüzde 70’e çıkarabilir. Parayı nasıl kullanacağına, salgın sürecinde daralan ekonomi ve 30 milyona yaklaşan işsizliğe ne tür destek paketleri açıklayacağına bağlı. Farkındaysanız seçimlere yaklaşırken Trump yine Çin’i ve İran’ı kendisine hedefe aldı. Öyle görülüyor ki seçimlere yaklaştıkça Hong Kong, Venezuela ve İran meselelerindeki çıkışları orada kalmaz daha da artar.”

Doç. Dr. Küntay, iç ve dış politikadaki bu sert tepkilerin, “seçmeni dinamik tutmak için başkanın klasik düşman oluşturma manevrası” olduğu değerlendirmesinde bulunarak, şöyle devam etti:

“Trump içerideki o düşmanı zaten demokratlar ve Temsilciler Meclisi Üyesi Nancy Pelosi üzerinden yarattı. Trump ayrıca ‘Demokratlar, işimizi, ekmeğimizi elimizden alıyor.’ söylemini çokça kullanmaya başladı. Yani uzun lafın kısası seçimlerin sonuçları için ABD’deki şu an yaşanan olaydan kaynaklı ayrışmanın ne kadar büyüyeceği çok önemli. Eğer ciddi anlamda büyür ve toplumsal olarak bir insiyatif haline gelirse o zaman Trump’ın şansı daha da azalır. Ama bu nerede biter, nerede başlar, birinde vücut bulur mu? Bunlar önemli şeyler. Size çok basit bir şey söyleyeyim, şu an Afro-Amerikan kökenli Demokrat bir kadın siyasetçi bu konuda söylem oluşturacak bir liderlik rolü üstlenirse ve başkan yardımcısı olursa ‘yandı gülüm keten helva’ olur Trump için.”