Azerbaycan hem sahada hem masada kazandı
11 Kasım 2020 Çarşamba 12:33
İSTANBUL(AA) – Uludağ Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Tayyar Arı, Milli Savunma Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Ethem Atnur ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı Dr. Cemil Doğaç İpek, Azerbaycan’ın sahadaki kazanımlarının ardından, masadaki kazanımları, Türkiye’nin bundan sonraki süreçte üstleneceği rolü, Nahçıvan koridorunun açılması ve oluşan yeni dengenin bölge ülkelerine yansımalarını AA muhabirine değerlendirdi.
Prof. Arı, Azerbaycan’ın meşru bir amaç için savaşıyor olmasının Karabağ harekatında sonucu belirlediğini söyledi.
Ermenistan’ın en büyük yanlışının, Rusya ile arasını açıp Fransa ile yakınlaşması olduğunu kaydeden Arı, “Son süreçte de Paris ve Atina’nın cesaretlendirmesiyle Azerbaycan mevzilerine uzun bir süredir görülmemiş bir şekilde saldırı düzenledi. Erivan, Dağlık Karabağ savaşını başlatan saldırıları Moskova’nın bilgisi ve inisiyatifi dışında gerçekleştirdi. Dolayısıyla Rusya’yı kendi başlattığı bir savaşın içine çekmek istedi.” diye konuştu.
“Nahçıvan koridoru en önemli kazanımdır”
Arı, Rus Barış Gücü’nün tarafların taahhütlerini gözlem maksadıyla tampon bölgeye yerleştirildiğini ifade ederek, Ermenistan’ın Karabağ’ın tamamından çekilme sürecini başlatacağını, yeniden bir saldırıda bulunursa Azerbaycan’ın savaşa kaldığı yerden devam edeceğini aktardı.
Türkiye’nin Orta Doğu’da, Kuzey Afrika’da ve Kafkaslar’da dengeyi ciddi anlamda değiştirebilecek bir kapasiteye sahip olduğunu gösterdiğini vurgulayan Arı, “Türkiye, bölgesinde etkinliğini çok ciddi arttırdı. Oyun kurucu ve sonuç belirleyici olarak destek verdiği aktörlerle kazanıyor. Suriye, Libya ve Karabağ kazanımları, hem Türkiye’nin geldiği noktayı hem de bundan sonra nereye gittiğini gösteren bir durumdur. Son birkaç yılda elde ettiği askeri teknoloji ve başarılı operasyonlarıyla artık farklı bir sınıfta yarışan Türkiye, küresel aktör olma yolunda ilerliyor. Dağlık Karabağ’da ateşkesin masada da sahada da en büyük garantörü Türkiye’dir.” şeklinde konuştu.
Arı, Azerbaycan ile Nahçıvan arasında bir koridorun açılacak olmasının bu savaşın en önemli kazanımlarından biri olduğuna dikkat çekerek, Rusya’nın engel olmaması durumunda Azerbaycan’ın o koridoru zaten açacağını ifade etti.
El altından Ermenistan’ı destekleyen İran’ın güçlü bir Azerbaycan istemediğini aktaran Arı, “Tahran yönetimi, Türkiye ve Azerbaycan’ın askeri üstünlüğü ve Moskova’nın da Ermenistan’ı desteklememesi üzerine, son haftalarda geri adım attı. İran nüfusunun yüzde 40’ı Türk’tür. Eğer Ermenistan’ı destekleme politikasını terk etmemiş olsaydı artan protestolarla kendi ülke bütünlüğü de tehlikeye girmiş olacaktı. Ayrıca İslam dünyasının tepkisinden de çekinmiş olmalılar.” değerlendirmesinde bulundu.
Arı, Türk dünyasının Ermenistan karşısında yeterince organize olamadığını savunarak, şunları söyledi:
“Geleneksel Rusya korkusu bölgede hala hakim. Sonucun ne olacağı konusunda endişeliydiler. Bu nedenlerle hareketsiz kalmayı, bekleyip görmeyi tercih ettiler ama Türkiye’nin yeni kazanımları, oyun değiştirmesi, destek verdiği aktörün kazanması, gelecekte yeni alanlar açılmasına yeni müttefikler kazanmasına sebep olacaktır. Türk Keneşi, Türk Konseyi, Türkçe Konuşan Devletler Topluluğu gibi organizasyonların daha aktif hale gelmesi de mümkün. Bu, Orta Asya ülkelerine bir güven kazandıracaktır.”
“Azerbaycan bileğinin gücüyle kazandı”
Milli Savunma Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Ethem Atnur ise daha önceki ateşkes anlaşmalarında olduğu gibi benzer bir şekilde bu sürecin de sıkıntılara gebe olduğunu söyledi.
Ermenistan’ın, Dağlık Karabağ’da bulunan çetecileri tamamen çıkarmaması durumunda savaşın devam edeceğine dikkat çeken Atnur, “Savaşın devam etmesi Azerbaycan lehine olur. Azerbaycan sahada bileğinin gücü ile kazandı, zafer elde etti.” dedi.
Atnur, Türkiye’nin Azerbaycan’a verdiği desteğin Bakü yönetiminin kararlılığını arttırdığını ve bunun Rusya’nın önünü kestiğini söyledi.
Türkiye’nin bölgedeki varlığını sürdürmesinin önemine dikkati çeken Atnur, “Azerbaycan’ın bir garantörlüğe ihtiyacı yok ama başka bir kardeş ülke olarak Türkiye orada kalmak zorunda ve kalmaya devam edecektir.” diye konuştu.
Atnur, “Nahçıvan koridorunun açılmasının Türk dünyasına psikolojik olarak olumlu bir etkisi olacağını düşünüyorum. Ayrıca Azerbaycan’ın 1919 yılından beri planlandığı demiryolu rüyası vardı. Şimdi bu rüya gerçekleşirse bu Türkiye’nin Kafkasya ve Orta Asya’ya ticaret yapması açısından büyük bir gelişme olur.” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin Kafkasya’daki varlığını arttırdığını, İran’ın ise eski gücünü kaybettiğini aktaran Atnur, şöyle devam etti:
“Rusya burada Batı’yı diskalifiye etmekle kazanan taraf oldu ama Türkiye’nin de gücünü gördü. Minsk grubunun tuttuğu taraf belliydi. Bu masada Türkiye, Azerbaycan, Rusya ve Ermenistan olması Ankara ve Bakü açısından çok daha faydalı bir gelişme oldu.”
“Artık statüko değişti”
Uluslararası İlişkiler Uzmanı Dr. Cemil Doğaç İpek de Azerbaycan’ın sahadaki kazanımlarının tamamını masada koruduğunu hatta diplomasi aracılığıyla Gazah, Kelbecer ve Ağdam bölgelerini savaşmadan geri aldığını söyledi.
İpek, Rusya’nın bölgeye girişini ilk etapta olumsuz olarak değerlendirilmesine rağmen bölgedeki varlığının 5 yıl ile sınırlı kalacak olmasının olumlu olduğunu kaydetti.
Suriye’de verilen sözlerin ve yapılan anlaşmaların tam manasıyla uygulanmadığına tanık olunduğunu hatırlatan İpek, “Karabağ sahasında böyle bir şeye izin verilmemesi gerekiyor. Bu nedenle Rusya’nın bölgede devlet ciddiyetini göstererek tarafsızlığını muhafaza etmesi elzemdir.” diye konuştu.
İpek, Azerbaycan’ın Karabağ zaferinde Türkiye’nin katkısının su götürmez bir gerçek olduğunu, Türkiye’nin İHA ve SİHA desteği sayesinde sahada hava hakimiyeti kazanıldığını ve Azerbaycan’ın tüm milli güç unsurlarının iradesini ortaya koyması ile birlikte işgalci Ermeni unsurlarının tüm cephelerde hezimete uğratıldığını anlattı.
İpek, bundan sonraki süreçte Türkiye’nin bölge üzerindeki etkisinin artacağını düşündüğünü belirterek, “Her ne kadar bölgeye Rus askeri konuşlansa da Türkiye’nin sağlamış olduğu destek ve bu desteğin yönetim ve halk nezdinde bulduğu karşılık önemli bir kazançtır. İlerleyen dönemde Türkiye son çatışma ile arttırdığı etkisini korumaya, Azerbaycan ile yalnızca askeri değil farklı veçhelerde de iş birliğini güçlendirmeyi hedefleyecektir.” değerlendirmesinde bulundu.