'Bayrak' şairinin eski payitahta duygu yüklü armağanı: Edirne kasidesi

4 Ocak 2021 Pazartesi 13:51

EDİRNE(AA) – Arif Nihat Asya’nın “Edirne kasidesi” adlı şiirinde bahsettiği Osmanlı payitahtlarından Edirne, güzelliğiyle edebiyat dünyasının dikkatini çeken kentler arasında yer alıyor.

AA muhabirinin, Asya’nın ölümünün 46. yılı dolayısıyla derlediği bilgilere göre, Tokatlı Ziver Efendi ile Tırnovalı Zehra Hanım’ın tek çocuğu olarak 7 Şubat 1904’te Çatalca’da dünyaya gelen, asıl adı Mehmet Arif olan şair, küçük yaşta babasını kaybetti.

Annesinin yeni bir evlilik yapıp Filistin’e gitmesiyle akrabalarının yanında hayatına devam eden Asya, İstanbul Yüksek Öğretmen Okulunu edebiyat öğretmeni olarak bitirdi.

Anadolu Ajansında mübeyyiz (yazıları temize çeken kimse) görevinde bulunan Asya; Adana, Malatya, Edirne, Eskişehir ve Lefkoşa’da öğretmen ve yöneticilik yaptı.

Demokrat Parti saflarında Adana milletvekilliği yapan şair, 71 yaşındayken 5 Ocak 1975’te Ankara Numune Hastanesinde hayatını kaybetti.

Edirne Lisesi edebiyat öğretmenliği yaptı, kasideyi armağan bıraktı

Osmanlı’ya bir asra yakın başkentlik eden, İstanbul’un fethinin planlarının yapıldığı, her dönem hem stratejik önemi hem de güzellikleriyle ön planda olan, şair ve yazarların eserlerinde işlediği Edirne, Arif Nihat Asya’nın da şiirlerine mısra oldu.

Kentte kısa bir süre kalan Arif Nihat Asya, hayran kaldığı şehre bir kaside armağan ederek ayrıldı.

“Mahya olmak için Sultan Selim’e / Göklerden yıldızlar ordusu gelir”

Türk edebiyat tarihinde “Bayrak şairi” olarak bilinen Arif Nihat Asya’nın tarih şuuru ile kaleme aldığı kaside, kenti en iyi tasvir eden şiirler arasında yer alıyor.

Arif Nihat Asya, “Selimiye derler ‘Edirne’ derler / Tatlı bir gariplik duygusu gelir” diye başladığı 99 mısralık kasidesinde, kentin tarihi güzelliklerine de yer verdi.

1. Murat döneminde, 1361 yılında fethiyle Trakya’nın tapusunun alındığına atıfta bulunan şair, kenti şiirinde şu dizelerle tasvir etti:

“Dünyanın en güzel minareleri / Ve kubbelerin en ulusu gelir / Türk’ün Trakya’da tapusu gelir / Mihrabında bir teravi kılmaya / Denizler ardından yolcusu gelir.

Bilsen ki bağrında kanar bir yara / Yarasını sarmak arzusu gelir. / Mahya olmak için Sultan Selim’e / Göklerden yıldızlar ordusu gelir/ Kubbeler menekşe, şerefeler gül… / Mermerlerinden çiğdem kokusu gelir.”

“Mahzun Edirne”

Balkan ve 1. Dünya savaşlarında Edirne’nin yaşadığı acıları da mısralarına taşıyan Arif Nihat Asya, şehrin mahzunluğunu şu mısralarla anlatır:

“Yazık ki yıkılmış Karaağaç’tan / Bugün, artık, ağıt kokusu gelir. / Edirne’ye ‘mahzun Edirne’ sözü / Şimdi sözlerin en doğrusu gelir.

‘Şu köprü, köprümdür… geçeyim!’ dersin… Önüne yabanın namlusu gelir. / Şimalde bahçene çıkmak istesen / Yolunu bekleyen bir pusu gelir. / Ve hıyanetlerin kuyusu gelir.

‘Neredesin ey tarih?’ desen, gözüne / Serdengeçtilerin koşusu gelir. / ‘Hani torunum?’ der şehit ruhları / Sana bir imtihan kaygusu gelir… / Cevap verememek korkusu gelir…”

Şair, kasidesinde dünyanın en uzun soluklu geleneksel sporlarından Kırkpınar Yağlı Güreşleri’ne de yiğitlik ve cesaret payeleriyle yer verdi.

Güreşlerin yapıldığı Sarayiçi’nden ve bölgedeki Tavuk Ormanı’ndan söz eden Asya’nın dizeleri şöyle:

“Şurda ‘Sarayiçi’ derler, yoluna / Dünyanın en güzel korusu gelir. Şimdi ışıkların köpük gibisi / Şimdi gölgelerin koyusu gelir. Kırkpınar’dır: birbirini tartmaya / ‘Benim’ diyenlerin pazusu gelir. Kar kalabalık, adaya kol kol.. / Yolcusu, izcisi, avcısı gelir.”