CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu: Yapmamız gereken bütün sağlıkçıları alkışlamaktır
7 Aralık 2020 Pazartesi 23:12
TBMM (AA) – CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kovid-19’la mücadeleye ilişkin, “Doktorların, sağlık çalışanlarının başarısını kendinize mal etmeyin. Onlar kim ne derse desin bu ülkenin aydınlık insanlarıdır. Onlar günün 24 saatinde çalıştılar.” dedi.
Kılıçdaroğlu, TBMM Genel Kurulu’nda 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi üzerinde konuştu.
“Kovid-19 salgınından ve başarıdan söz edildiğini” söyleyen Kılıçdaroğlu, “Başarı kime ait? Sağlıkçılara. Sağlıkçılar kim? Cumhuriyet’in yetiştirdiği, en başarılı öğrencilerin gittiği tıp fakültelerinden mezun olanlar. Başarı var. 24 saat çalıştılar. Çocuklarını bile görmediler, ailelerine bile rahatlıkla gidip görüşemediler, konuşamadılar. Sağlıkçıların başarısını hep beraber alkışladık. Onlar başarılıydı.” diye konuştu.
“Sağlıkçıların önüne hastaları gönderen, önlemi almayan, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına yanlış, eksik bilgileri verenin kim olduğunu” soran Kılıçdaroğlu, “Defalarca söyledim, saygın bir devlet vatandaşına yalan söylemez. Doğru bilgiler vermediniz. Israr ettiler. Türk Tabipleri Birliği söyledi, ‘ölümler daha fazla.’ Türk Tabipleri Birliği’ni neredeyse linç edecektiniz. Ne oldu, kim doğruyu söyledi? Türk Tabipleri Birliği.” ifadelerini kullandı.
Salgını önlemek için önlem almanın siyaset kurumunun, hastayı iyileştirmenin de sağlık kurumunun görevi olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, sağlık kurumunun üzerine düşeni yaptığını, siyaset kurumunun serbest bıraktığını savundu.
“Neden önlem almadınız, hangi gerekçeyle mitingler düzenlediniz, hangi haklı gerekçeyle Avrupa’da birinci olduk?” sorularını yönelten Kılıçdaroğlu, “Doktorların, sağlık çalışanlarının başarısını kendinize mal etmeyin. Onlar kim ne derse desin bu ülkenin aydınlık insanlarıdır. Onlar günün 24 saatinde çalıştılar.” dedi.
Kılıçdaroğlu, sağlıkçıların hiçbirinin AK Parti’li olmadığını, tamamının devlet memuru olduğunu belirterek, “Sağlıkçıların içinde her partiye oy veren insanımız var. Yapmamız gereken bütün sağlıkçıları alkışlamaktır. 24 saat çalıştılar.” diye konuştu.
“Gerçeği görmek istemiyorsunuz”
“Siyaset kurumu olarak sağlıkçılara birer aylık maaş ikramiye verelim.” önerisinde bulunduklarını hatırlatan Kılıçdaroğlu, ancak sağlıkçılara birer maaş ikramiye verilmediğini ifade etti.
Bir yoğun bakım hemşiresi ve sağlık çalışanlarıyla video konferans yöntemiyle konuştuğunu hatırlatan Kılıçdaroğlu, “Yoğun bakım hemşiresinin geçen ay banka hesabına yatan para kaç lira biliyor musunuz? 7 lira. Bu kadar adaletsizliğin acaba farkında mısınız? Vicdani kanaatinizi ölçün, bir yoğun bakım hemşiresiyle konuşun. Bu bile yapılmadı. Üzgünüm, gerçeği görmek istemiyorsunuz. Acı ama gerçek bu.” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin dünyada en kötü yönetilen 4. ülke olduğunu ileri süren Kılıçdaroğlu, “Ben demiyorum, bütün dünya söylüyor. Siyaset kurumu, siz önlem aldınız da biz karşı mı çıktık? Kovid-19 olayı çıktığında iktidarı 1,5-2 ay asla eleştirmedik. Nelerin yapılması gerekiyorsa tek tek onları saydık. Çünkü sorun parti sorunu değil; sorun Türkiye sorunu, sorun dünyanın sorunu.” değerlendirmelerinde bulundu.
“Sorunu yaşayanı dinlemediniz”
Kovid-19 dolayısıyla hükümetin stratejisini eleştiren Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
“Stratejinin şöyle olması lazım; sağlık dolayısıyla salgını önleyecek önlemler alınacak. Ekonomik sorun çıkacak, ekonomik sorunu giderecek önlemler alınacak. İşsizlik sorunu çıkacak, işsizliği önleyecek önlemler alınacak. Bu stratejiyi uyguladılar mı? Uygulamadılar. Yol da gösterdik. Dedik ki bakın, bunu öğrenmek istiyorsanız Ekonomik Sosyal Konseyi toplayın. O insanların her biri bu sorunla karşılaştılar. Onlardan sorunu ve çözümü de dinleyin. Sonra siyaset kurumu olarak siz yaparsınız veya yapmazsınız. Ama sorunu yaşayanı bir dinleyin. Dinlemediniz.
TOBB’un başkanını, bilmem neyin başkanını çağırdınız. Doktoru var mı? Yok. Çiftçisi var mı? Yok. Esnafı var mı? Yok. Peki bu sorun nasıl çözülecek? ‘156 ülkeye yardım yaptık.’ ‘9’u uluslararası kuruluşa yardım sağladık.’ Allah aşkına kendinize şu soruyu sormadınız mı? İktidar 5 maskeyi dağıtmak için aylarca kendi içinde tartıştı. Biz de dağıtmak istedik. ‘Vay CHP’li belediyeler nasıl dağıtır, engel olalım.’ Siz Kovid’le mücadele edeceğinize CHP’li belediyelerle mücadele etmeye başladınız. Akıl alacak şey değil. Kaldı ki CHP’li belediyeler sadece CHP’lilere yardım yapsa ben de kızarım, sizin de kızma hakkınız var. ‘Herkese eşit davranacaksınız.’ Bunu söyledik.”
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu konuşmasında, pandemi sürecinde CHP’li belediyelerin yardım kampanyası açtığını ancak banka hesaplarına, hatta Eskişehir Büyükşehir Belediyesinin yıllardır devam eden aşevi hesabında biriken paralara bile el konulduğunu söyledi.
“Bu bütçe ne bütçesi Allah aşkına?” sorusunu yönelten Kılıçdaroğlu, 27,5 yıl Maliye Bakanlığında çalışmış biri olarak, bildiği bütçenin, Maliye Bakanlığı tarafından hazırlandığını, Maliye Bakanının da bir basın toplantısı yaparak, bütçenin Türkiye için neler getirdiğini anlattığını söyledi.
Kılıçdaroğlu, “Bu bütçeyle ilgili ne yapıldı? Böyle bir toplantı mı yapıldı, Maliye Bakanı bir açıklama mı yaptı? Maliye Bakanı Allah aşkına kim? Niye açıklama yapmıyor? Bütçe işçiye, çiftçiye, emekliye ne getiriyor? Bu bütçe faiz bütçesidir, bu bütçe açık ve net söylüyorum; haramzadelerin bütçesidir, haramzadelere hizmet edenlerin bütçesidir.” diye konuştu.
Orta Vadeli Program’ın, Orta Vadeli Mali Plan’ın, Bütçe Çağrısı ve eki Hazırlama Rehberi, Yatırım Genelgesi, Yatırım Programı Hazırlama Genelgesi’nin zamanında yayınlanmadığını ifade eden Kılıçdaroğlu, bütçenin eklerinin bütçe verildikten sonra Meclis’e geldiğini öne sürdü. Kılıçdaroğlu, bütçenin gece yarısı verildiğinin söylendiğini, bütçe verilecek mi diye beklediklerini ancak gelmediğini belirtti.
Kılıçdaroğlu, çıkarılan kanuna uyulmasını istedi.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın sunumunda, “Milli iradenin tecelligahı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi.” ifadesini kullandığını anımsatan Kılıçdaroğlu, milletvekillerinin soru önergelerine, Anayasa’ya göre 15 gün içinde cevap verilmesi gerekirken, 13 bin 606 soru önergesine bir buçuk-iki yıldır cevap gelmediğini savundu.
Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Hangi Meclis’i savunuyoruz biz? On beş gün içinde cevap veren Meclis’i ve yürütme organını savunuyoruz biz. Niye itiraz etmiyorsunuz? Çünkü siz soru önergesi vermiyorsunuz. Biz gerçekleri öğrenmek istiyoruz, soru önergesi veriyoruz. Sizin şunu söylemeniz lazım: Ey Hükümet, sana oy verdik, geldin seçildin, neden soru önergelerine on beş gün içinde cevap vermezsin? Ve Sayın Başkana da bir sözüm var, Sayın Başkan da yürütme organını uyarmak zorundadır, neden on beş gün içinde milletvekilinin soru önergesine cevap vermiyorsun diye. Yürütme organı buna, Anayasa’ya uymuyor. Siz, kalkıp da Anayasa’ya uymayan, parlamentonun saygınlığına gölge düşüren, milletvekilinin soru önergesine cevap vermeye değmez diyen bir yürütme organını kabul ediyorsunuz ses çıkarmayarak. Biz bunu kabul etmiyoruz, hangi yürütme organı olursa olsun anayasanın gereğini yapmak zorundadır. Bu yapılmıyor.
Kanun çıkarmışız. Merkez Bankası gelecek Plan ve Bütçe Komisyonuna yılın belli dönemlerinde açıklama yapacak. Sosyal Güvenlik Kurumu, Sayıştay, Hazine ve Maliye Bakanı, Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı, Doğal Afet Sigortaları Kurumu Başkanı, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Başkanı, Sigortacılık ve Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu, TÜİK ve Türkiye Varlık Fonu gelecek TBMM’ye bilgi verecek. Verdi mi? O zaman siz bu kanunlara niye evet dediniz? Kendi vicdanınıza sorun. Bunlar gelmiyorlar, zamanında bilgi vermiyorlar, canlarının istediği zaman geliyorlar. Kanuna uymamak suçsa bunlar uymuyorlar, ne yapacağız şimdi? Bu parlamento, neydi, milli iradenin tecelligahıydı. Milli iradeyi takmıyor bunlar.”
“Tüyü bitmemiş yetimin hakkına sahip çıkmak zorundayız”
Kılıçdaroğlu, TBMM Genel Kurulunda geçen hafta bir araştırma önergesinin, 128 milyar doların kime satıldığı konusunun tartışıldığını anımsatarak, “Buna niye hayır dediniz, evde çocuklarınız sorarsa ne cevap vereceksiniz? 128 milyar doları köylü, emekli, çiftçi, simit satan, çaycı, kuaför mü aldı, kim aldı? Bu soru havada. Milli iradenin tecelligahı olan bu kurum ‘Bunu araştırmayın, malı götürene de dokunmayın’ dediği andan itibaren buranın saygınlığı törpülenir. Tüyü bitmemiş yetimin hakkına sahip çıkmak zorundayız. Tüyü bitmemiş yetimin hakkına sahip çıkmayı bir tarafa bıraktınız, dolar lordlarının arkasında kale gibi durmaya başladınız. Bu kabul edilir mi?” değerlendirmesinde bulundu.
Merkez Bankasının kasasının, 47 milyar dolar ekside olduğunu öne süren Kılıçdaroğlu, “128 milyar doları araştıralım, araştırmayın. 47 milyar dolar eksimiz var, araştırmayın. Neyi araştıracak milli iradenin tecelligâhı olan bu kurum? O zaman arkadaşlar, kanaryalar ne kadar yaşar diye bir önerge verin, belki arkadaşlar buna evet derler, biz de kanaryaları öğrenmiş oluruz, ne olduğunu.” dedi.
Kılıçdaroğlu, bankalarda mevduatın yüzde 56,3’ünün ABD dolarında tutulduğunu ifade ederek, bunun nasıl bir millilik olduğunu sordu. Kılıçdaroğlu, kararnameyle döviz geliri olmayan şirketlerin, döviz üzerinden borçlanmasına imkan sağlandığını söyledi.
AK Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan’ın, “İstanbul Belediyesi de borçlandı.” demesi üzerine Kılıçdaroğlu, “Açtınız yolu tabii, İstanbul Belediyesi de…” ifadesini kullandı.
“Türk lirasını itibarsız hale getiren, 18 yıldır bu ülkeyi yönetenlerdir.” diyen Kılıçdaroğlu, kötü paranın, iyi parayı kovduğunu, şu anda Türk lirasının kötü para, dövizin iyi para olduğunu, bankalardaki mevduatın yüzde 56’sının dövizde bulunduğunu kaydetti.
Kılıçdaroğlu, Iğdır’daki berber İhsan Salman’ın, “250 doları kim gider bozdurursa onu üç kez bedava tıraş edeceğim.” dediğini anımsatarak, “O daha milliyetçi, daha vatansever. Siz onun hakkına bile sahip çıkmadınız.” dedi.
“İki yılda eriyen milli gelir 156 milyar dolar”
Yılbaşından bu yana Türk lirasının dolar karşısında yüzde 23,6; avro karşısında yüzde 29,7 değer kaybettiğini belirten Kılıçdaroğlu, “Bu ne anlama geliyor: Şu anda İstanbul Menkul Kıymetler Borsasında Türkiye’yi taşıyan 30 büyük şirket var. 2017’deki piyasa değeri 150 milyar dolardı. Bugünkü değeri 60 milyar dolar. Kim bu hale getirdi? 2018’de ülkenin milli geliri 892 milyar dolardı, şimdi 736 milyar dolar. İki yılda eriyen milli gelir 156 milyar dolar. Bunu kim aldı, kim götürdü, milletin cebinden kim çekip, kime verdi? Hiç merak ettiniz mi? Buraya gelip Alis Harikalar Diyarı’nda masalını dinlediniz, arada bir de alkışladınız. Heyecan yoktu. Millet oy verdi, milletin burnundan getirdiniz.” ifadelerini kullandı.
AK Partili milletvekillerinin, “Size niye vermedi?” diye sorması üzerine Kılıçdaroğlu, “Oyu geri alacak, meraklanmayın. Allah’ın izniyle göreceksiniz, ilk seçimde bu milletin nasıl tıpış tıpış yolcu edeceğini göreceksiniz.” diye karşılık verdi.
Kılıçdaroğlu, 18 yılda bütçeden yapılan faiz ödemesinin 492 milyar dolar olduğunu, her gün 75 milyon 573 bin 63 dolar faiz ödediğini ifade ederek, “Bu bütçe haramzadelere hizmet eden bütçedir” derken, bunu kastettiğini kaydetti.
Türkiye Varlık Fonu diyerek, ikinci bütçe oluşturulduğunu, milli iradenin tecelligahı Meclis’in bunu denetlemediğini, 177 milyarın denetlenmesi gerektiğini kaydeden Kılıçdaroğlu, fonun kısa vadeli borçlarının 2017’de 26 milyar liradan, 2019’da 951 milyar liraya çıktığını savundu. Kılıçdaroğlu, uzun vadeli borçların ise 32 milyar liradan 271 milyar liraya ulaştığını söyledi.
Çöp konteynırlarından, pazar artıklarından beslenen aileler olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, “Bu para nereye gidiyor?” diye sordu.
“Aklını kiraya verenler gerçekleri göremezler”
Kılıçdaroğlu, Türkiye Varlık Fonu içinde yer alan Borsa İstanbul’un yüzde 10’unun, 200 milyon dolara Katarlılara satıldığını belirterek, “Borsa İstanbul’un karlılık oranı yüzde 52. Yüzde 52’lik karı 15-20 ay sonra çıkaracaklar. Böyle ballı bir satış olur mu? Gene iyi satmış, 1 liraya da satabilirdi çünkü tek yetkili. İhale Kanunu’na tabi değil. Katar Emiri, nasıl bedava uçak verdiyse Borsa İstanbul’un da yüzde 10’unu bedava verebilir, hiçbir engel yok. Nasıl bir düzen oluşturduğunuzun farkında mısınız?” dedi.
Kamu özel iş birliği projelerine işaret eden Kılıçdaroğlu, “Sizin saygıdeğer Genel Başkanınız, çıkıp milletin önüne bir değil, yüz değil, binlerce kez ‘Ey Kılıçdaroğlu, buradan, milletin cebinden 5 kuruş para çıkmayacak’ dedi. Milletin cebinden milyonlar çıkıyor. Bir genel başkan konuşurken veriye, bilgiye dayanması lazım.” diye konuştu.
AK Parti sıralarından, “Neden siz dayanmıyorsunuz” diye laf atılmasına Kılıçdaroğlu, “Söylediğim her cümle doğrudur ama sorun şurada: aklını kiraya verenler gerçekleri göremezler.” diye karşılık verdi.
“Bütün bu yatırımları kamulaştıracağız”
Kılıçdaroğlu, “Yerli ve milliyim” söylemine dikkati çekerek, gayrimilli bir ittifak bulunduğunu öne sürdü. Kılıçdaroğlu, ihaleyi yapanın Türkiye, ihaleyi alanın Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, ihale konusunun Türkiye’de olduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Niye Türk lirası değil de Amerikan doları? Hadi ABD dolarını kabul ettik. İhtilaf çıktı, Türk mahkemeleri değil Londra mahkemeleri. Sizin yerliliğiniz, milliliğiniz bu mudur? Bu insanlara, 5’li çete diyoruz. Bunlara sadece dolar vermiyorsunuz, aynı zamanda Türk lirası eridikçe, kur farkı veriyorsunuz. 2014-2019 kaç lira kur farkı ödendi? Sayıştay raporuna göre 61 milyar 719 milyon 322 bin lira kur farkı ödendi. Çitfçiye, kahveciye, esnafa ne verdiniz? Borç verdiniz. Sonra da gırtlağına bineceksiniz, ‘borcunu ver’ diye. Esnafa, kahveciye ‘dükkanı kapat’ dediniz, kağıt oynamasını bile yasakladınız. Bu kürsüden, bütün vatandaşlarıma sesleniyorum; Allah’ın izniyle iktidarda olacağız, bu soygun düzenine son vereceğiz, 5’li çetenin, bizim torunlarımızı dahil sömürecek olan bütün bu yatırımları kamulaştıracağız ve alacağız.”
Binlerce esnafa bir kuruş verilmeyip, bir Katarlı firmaya, sadece bir seferde 90 milyon dolar indirim yapıldığını savunan Kılıçdaroğlu, vicdan sorgulaması yapılıp yapılmayacağını sordu.
Kılıçdaroğlu, çiftçinin malına göz konulduğunu ileri sürerek, Tarım Kanunu’nun 21. maddesine göre her yıl bütçen milli gelirin en az yüzde 1 oranında çitfçiye destek sağlanması gerekirken, bunun verilmediğini, çiftçinin iktidardan 211 milyar lira alacağı bulunduğunu savundu.
Çöplerden kağıt toplayan vatandaşın perişan vaziyette olduğunu, pazar artıklarından geçinenlerin bulunduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, “Ama sizden bazıları, özür diliyorum sizden derken, sizi kastetmiyorum, bu tarafı kast ediyorum.” diyerek, komisyon sırasını gösterdi. Kılıçdaroğlu, “Onların bazıları ve onların bazı adamları, bir maaş, iki, üç, dört maaş yetmiyor, beş maaş alıyor. Bu kadar işsizlik varken, bir kişinin, dört-beş maaş, üstelik büyük paralar almalarını sizin vicdanınız kabul ediyor mu? Ahlak, vicdan kabul eder mi?” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Fabrikanın Katarlı yatırımcılara satışı gibi bir durum kesinlikle söz konusu değil.” ifadesini kullandığını söyleyen Kılıçdaroğlu, “Bu doğru çünkü bedava verildi. Bir kuruş bile alınmadı. O nedenle biz ‘Tank palet fabrikası peşkeş çekildi.’ diyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.
Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, söz konusu fabrikanın özelleştirilmesine ilişkin kararı okumadan imzaladığını da öne sürerek “Katar sevdası gözlerini kararttı, öyle anlaşılıyor.” sözlerini sarf etti.
Erdoğan’ın, bu konuda bütün vesikaları ortaya koymalarına rağmen ana muhalefetin bu konuyu gündeme getirdiğini belirttiğini aktaran Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın sözünü ettiği vesikaları görmediğini söyledi.
Bu konuda, iktidarın gizlediğini savunduğu ikinci kararnameyi kendisinin ortaya çıkardığını öne süren Kılıçdaroğlu, “Oradaki işçiler ‘Tank palet vatandır, vatan satılmaz.’ diyorlardı. O işçilerin tamamının, tank palet fabrikasına ve vatanlarına sahip çıktıkları için gözlerinden öpüyorum” diye konuştu.
Savunma Sanayii Başkanlığının “Altay tankı” üretimine ilişkin sosyal medyadan paylaşımda bulunduğunu da anlatan Kılıçdaroğlu, söz konusu üretimin gerçekleştirilmediğini belirtti.
Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Nerede tank? 18 ay sonra teslim edilecekti. Bari bir oyuncak tank alsalardı. Bedava verdin, fabrika gitti. Bir de tank yok. 25 yıllığına bedava verdin. Hükümete şunu soruyorum; Şimdi Ethem Sancak dükkanlardan mal topluyor. Topladığı malları bir faturaya yazıyor, yüzde 25 kar koyuyor. Açıklasınlar. Ben faturaları biliyorum, bir örneği de bende. Neden dışardan mal alıyor? Veriyor oraya, yüzde 25 karını alıyor. ‘Bununla tank yapacağım.’ diyor. Nerede tank?”
“Sizin dünyadan haberiniz yok”
Kemal Kılıçdaroğlu, hükümeti işaret ederek 15 Temmuz şehit yakınları ve gazileri ile Beşiktaş’taki terör saldırısındaki şehit yakınları için toplanan paralara el konulduğunu savundu.
Çocuğu şehit olan ailelere aylık 121,96 lira bağlandığını söyleyen Kılıçdaroğlu, kendisine laf atan bir AK Parti’li milletvekiline söz konusu makbuzu iletebileceğini belirterek “Şimdi siz terörle şehit olan bir polisin babasına, 121,96 lira aylık bağlanmasına doğru diyorsanız yerinizde kalın, doğru demiyorsanız görevinizden ayrılın.” ifadesini kullandı.
Kılıçdaroğlu, Türkiye’de kimsenin can ve mal güvenliğinin bulunmadığını savunarak Katar ile imzalanan Borsa İstanbul’un yüzde 10’luk pay devri anlaşması sırasında masada bulunan “Fettah Tamince’nin, hakkında MİT ve MASAK raporları bulunmasına rağmen, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın avukatlarıyla çalıştığı için baş üstünde taşındığını” ileri sürdü. Kılıçdaroğlu, “Bank Asya’nın önünden geçen adamları hapse attınız da nasıl oluyor da bu adam devletin protokol masasında oluyor?” sorusunu yöneltti.
Kemal Kılıçdaroğlu, Antalya Bilim Üniversitesinin de bu şekilde bir dokunulmazlığı olduğunu iddia etti.
Bir Fransız şirketinin, alacaklısı olan vatandaşların açtığı bir davayı kazanması üzerine, kararın emsal teşkil etmesini önlemek için Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın avukatlarıyla temasa geçtiğini öne süren Kılıçdaroğlu, “İki hakimi de çağırıyorlar, mahkemede değil, dışarıda. Fransız yetkili, onun avukatı, Cumhurbaşkanı’nın avukatı ve ayrıca 2 kişi. Cumhurbaşkanı’nın avukatı, karşısında oturan hakime şunu söylüyor, ‘Gerekçeli karar yayımlanmadan görelim, düzeltelim.’ Mahkemede demiyor, hakime söylüyor.” diye konuştu.
AK Parti’li milletvekillerinin tepki göstermesi üzerine de Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
“Ses kaydı var. Sizin dünyadan haberiniz yok, sizin gözleriniz görmüyor gerçekleri. Adalet kurumunun içini çürüttünüz. Anayasa Mahkemesi kararlarını ben mi uygulamıyorum Allah aşkına. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını kim uygulamıyor? Biriniz çıkıp da ‘Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanması gerekir.’ dediniz mi? Diyemezsiniz. Onu ancak biz söyleriz. Biz devleti severiz ama sizlerin devletin yapısı ile ilgili sorununuz var.”
“Doğru haberi yapan gazeteye ceza veriliyor”
Kılıçdaroğlu, Basın İlan Kurumu ve RTÜK tarafından doğru haber yapan gazete ve televizyonların cezalandırıldığını savunarak, şunları söyledi:
“Fahrettin Altun pergola yaptı mı yaptı. İzin aldı mı? Almadı. Onun pergola yapmasına karşı değiliz. Yapabilir. O da bir vatandaş. Gider başvurur dilekçesini verir. ‘Cumhurbaşkanı’nın İletişim Başkanı’dır’ denir. Gider orada pergolasını yapar. Ama bir ülkenin Cumhurbaşkanı’nın Basın Danışmanı ‘Ben yasaları dinlemem, kimseden izin almam, pergolayı yaparım, hiç kimse de sesini çıkaramaz.’ dediği andan itibaren o zaman orada ‘Dur, yıkmak zorunda kalırım.’ diyeceksin. Ayıp olan, bu doğru haberi yapan gazeteye ceza veriliyor.”
Basın İlan Kurumunun, tirajı yüksek gösterilen ancak satışı olmayan bazı gazetelere ilan verdiğini savunan Kılıçdaroğlu, “Kurumun bu şekilde devleti soyduğunu” öne sürdü.
Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a seslenerek, gazetelerin gerçek tirajlarının objektif belirlenmesini ve Basın İlan Kurumu ödemelerinin doğru şekilde yapılmasını istedi.
Kamu bankalarının sadece belli gazetelere ilan verdiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, “Bu mudur adalet, hak, hukuk? Buna niye itiraz etmiyorsunuz?” sorularını yöneltti.
“Rıza Zarrab için iki ayrı nota verildi”
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kuzey Irak Süleymaniye’de 1’i binbaşı, 11 askerin başına çuval geçirilmesi üzerine iktidara “ABD’ye nota verin.” dediklerini anlattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın buna itiraz ettiğini savunan Kılıçdaroğlu, “Şimdi, ben size soruyorum: Askerin başına çuval geçirildi, nota verilmedi ama Rıza Zarrab için iki ayrı nota verildi. Neden? Rıza Zarrab ordudan daha mı değerli? Hayır, ben de biliyorum, ordudan asla değerli değil ama (Rıza Zarrab konuşursa ne olacak halimiz.)” görüşünü dile getirdi.
İktidarın ülkeyi 18 yıldır istediği şekilde tüm kararları alarak yönettiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, “Devlet, anonim şirket gibi yönetilmez. Anonim şirket iflas ederse kapanır, devletler iflas etmezler. Erdoğan ne diyordu: ‘Devleti bir anonim şirket gibi yönetmemiz lazım.’ Buyurun, anonim şirket gibi yönettiniz, devletin geldiği nokta budur.” sözlerini sarf etti.
Kılıçdaroğlu, işsizliğin, bütün kötülüklerin anası olduğunu vurgulayarak, birçok insanın işsiz kaldığı için intiharın eşiğinde olduğunu söyledi.
Yarattığı istihdamın, bir iktidarın ekonomideki başarısının ölçüsü olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, “Eğer istihdam yaratmıyorsanız ekonomide sadece belli çevrelere, belli kişilere çalışıyorsunuz demektir. Bugün Türkiye’de 10 milyonun üstünde işsiz varsa bu 18 yıllık iktidar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için değil, bir avuç kişi için çalışmıştır. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti devletini Londra’daki bir avuç tefeciye hizmet eder hale getirdiniz.” ifadelerini kullandı.
Kemal Kılıçdaroğlu, iktidarın bugüne kadar açıkladığı 16 istihdam paketinden sonra işsiz sayısının arttığını savunarak, iktidarın ülkenin nasıl yönetileceğini bilmediğini, Devlet Planlama Teşkilatı, Maliye Teftiş Kurulu ve Hesap Uzmanları Kurulu gibi köklü kurumları kapattığını söyledi.
Hesap uzmanlığı yaptığını anlatan Kılıçdaroğlu, bu sırada üniversitelerdeki en nitelikli gençleri mesleğe kazandırmaya çalıştıklarını belirtti.
Kılıçdaroğlu, “Devlette liyakat yok. Zaten tek adam rejiminde liyakat olmaz. Bir kişi karar veriyor, alttakine gerek yok.” dedi.
“Benim aday olup olamayacağımı size kim söyledi?”
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Akdeniz’de Türk bayraklı geminin basıldığını ancak olayın üzerinden saatler geçmesine rağmen gerçeğin öğrenilemediğini” söyledi. Kılıçdaroğlu, “Beşinci saat geçiyor, gene cevap yok. Niye yok? Çünkü kimse Erdoğan’a ulaşamıyor. Bu ülkenin Dışişleri Bakanı yok mu? Bu ülkenin kaç Dışişleri Bakanı var? İbrahim Kalın mı, Hulusi Akar mı, yoksa Mevlüt Çavuşoğlu mu? Sonra ertesi gün bizim Dışişleri açıklama yapıyor. ‘Sabah böyle oldu, 17.45’te gemiye indiler.’ Hepimiz kınadık. 5 saatte ne oldu?” diye konuştu.
Türkiye’de 4 kişilik bir ailenin açlık sınırının asgari ücretin üzerinde 2 bin 517 lira olarak hesaplandığını ifade eden Kılıçdaroğlu, “Gelin şu kararı alalım. Bir temenni kararı. Asgari ücret 3 bin 100 lira olsun ve vergiden muaf olsun. İşverene de yük olmayalım. 5 yerden maaş alanlar, her bir yerden 3 bin 100 lira almıyor, her bir yerden en az 10 bin lira alıyorlar. Gelin bunu yapalım. İktidar yapmadı, parlamento yapsın. Asgari ücretlileri savunalım, asgari ücret ortalama ücret olsun.” şeklinde konuştu.
Kılıçdaroğlu, bütçeyi tefecilere değil, hak sahipleri olan memur, işçi, emekçiler ile alın teri dökenlere teslim etmek istediklerini ifade ederek, “Londra’daki tefeciler bizim istediğimiz faizi bize dikte ettiriyorlar.” iddiasında bulundu.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin aldığı faizin daha düşüğünü CHP’li belediyelerin aldığını belirten Kılıçdaroğlu, “İzmir Büyükşehir Belediyesi kamu bankalarından daha düşük faizle uluslararası piyasalardan yatırım için para buluyorsa, bize olan güveni düşüneceksin.” sözlerini sarf etti.
Kimsenin ümitsizliğe kapılmamasını isteyen Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin büyük bir ülke olduğunu, bütün sorunlarını aşabilecek kadrolara ve yetkinliğe sahip olduğunu vurguladı.
İktidarlarında emekten, çiftçiden yana olacaklarını; çöp konteynerlerindan beslenen ailelerin ayıbını kaldıracaklarını anlatan Kılıçdaroğlu, “İlk seçimlerde demokrasiyi, adaleti, liyakati getireceğiz. İlk seçimlerde alın terinin ne kadar ne kadar değerli olduğunu bütün dünyaya anlatacağız.” dedi.
Kılıçdaroğlu, bu sırada AK Parti’li milletvekillerinin “aday ol” şeklindeki sözlerine cevaben, “Hangi noktaya geldiniz? Benim aday olup olamayacağımı size kim söyledi?” ifadelerini kullandı.
“Tek adam rejimi istemiyorum”
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, “tek adam rejimi” değil; demokratik, halkçı, parlamenter sistem istediğini söyledi.
Her kuruşun hesabını veren bir siyaset anlayışı istediğini anlatan Kılıçdaroğlu, “Tehdit edildiğim zaman mal varlığımla ‘Aramazsanız, incelemezseniz, şerefsizsiniz.’ diyen bir siyaset istiyorum. Ben siyaseti zenginleşme aracı olarak gören bir kültürden gelmiyorum, ben siyaseti halka ve hakka hizmet eden bir anlayıştan geliyorum. Ben hiçbir zaman, hiçbir yerde haram lokmaya el uzatmadım, kimsenin hakkını, hukukunu çiğnemedim. Her zaman, her yerde adaletten yana oldum, adaleti her yerde savundum. Benim varlığımla beni tehdit edenlerin arkasında selam durmadım.” diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin bugün borçlarını ve faizlerini ödemek için borçlandığını da savundu.
CHP’li belediyelerin arı gibi çalıştığına dikkati çeken Kılıçdaroğlu, “Şu ‘Ankara’yı parsel parsel satan’ diyen siz değil miydiniz? Parsel parsel satan adama hesap sordunuz mu? Ankara’yı parsel parsel satan adamın arkasında duruyorsunuz, nasıl olur bu? Hangi ahlak, hangi din, hangi iman? Allah aşkına, söyler misiniz?” sorularını yöneltti.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Milli Kurtuluş Savaşı’nı verdiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, AK Parti milletvekillerine hitaben “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne, rüşvet alan kişinin büyükelçi olarak atanması yakışır mı? 2 kişi. Rüşvet aldı çikolata kutularında. Öbürünün de rüşvet belgesini mahkemedeki dosyadan çıkarıp açıkladım. Büyükelçi atadınız. Arabasında Türk bayrağı taşıyacak bu adam. Benim ağırıma gidiyor, sizin ağırınıza gitmiyor mu?” sözlerini sarf etti.
AK Parti milletvekilleri içerisinde değerli kişiler bulunduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, “Türkiye’yi en iyi temsil edecek insanlar var. Bu insanlar varken neden rüşvetçiler büyükelçi olarak atanıyor? Benim aklım bunu almıyor ama sizin bir gerekçeniz varsa çıkıp bu kürsüden söylersiniz ‘Şunun için, biz, rüşvetçileri büyükelçi olarak atıyoruz.’ Biz de öğrenmiş oluruz.” dedi.
“Elimizdekilerin sadece cam kırıkları olduğunu görürdük”
AK Parti TBMM Grup Başkanı Naci Bostancı, Kılıçdaroğlu’nu dinlerken hatırladığını söylediği Robert Musil’in, Genç Törless isimli eserinin girişinde “Denizin derinliklerindeki karanlıklarda harikulade hazinelere sahip olduğumuzu zannederdik avuçlarımızda ama denizin üstüne yani aydınlığa çıktığımızda elimizdekilerin sadece cam kırıkları olduğunu görürdük.” ifadelerinin yer aldığını aktardı.
Kılıçdaroğlu’nun 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü dolayısıyla yaptığı konuşmayı televizyondan izlediğini anlatan Bostancı, şöyle devam etti:
“Orada çok haklı olarak, Türkiye’deki nüfusun yarısının, hatta daha fazlasının kadın olduğunu ifade ettiler, cinsiyet kotasından bahsettiler ve Siyasi Partiler Yasası’nın değiştirilmesi gerektiğinden ve bu değişmeyi yapacak olan partilere de oy talep ettiler. Şunu biliyoruz, gerçekliği anlatıyorum: Bugün, CHP’nin milletvekilleri içerisinde kadın oranı yüzde 12’dir. AK Parti’de yüzde 18’dir. Siz bu söylediklerinizi, cinsiyet kotasını, Siyasi Partiler Yasası değişikliği yapmaksızın, Mecliste kanun geçirmeksizin, esasen bahsettiğiniz hususları CHP’de yapabilirdiniz.”
CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, AK Parti’li Bostancı’nın vicdanını takdir ettiğini dile getirerek, “(Oldu gitti, bu Katar’a ekstra peşkeş çekilen 90 milyon dolar içimi acıttı.) deseydi ya da 128 milyar doların kime peşkeş çekildiğini cevaplamasını ya da Merkez Bankası’nın nasıl eksi 47 milyar dolara batırıldığının gerekçesini kendince en azından anlatmasını isterdim. Ya da bu kadar yerlilikle, millilikle övündükten sonra bankalardaki tasarrufun yüzde 56’sı dolarsa, ‘Bizim yerlilikten anladığımız Amerikan yerliliği, yani Kızılderililik.’ demesini beklerdim.” sözlerini sarf etti.