Dünya serbest dalış rekortmeni Şahika Ercümen: Dünyamızı kurtaracak son nesiliz

17 Haziran 2020 Çarşamba 09:06

ANKARA (AA) – Dünya serbest dalış rekortmeni milli sporcu Şahika Ercümen, dünyaya son 150 yılda çok büyük zararlar verildiğini belirterek, “Biz dünyamızı kurtaracak son nesiliz, hemen şimdi harekete geçmezsek yaşanılabilir bir dünyamız olmayabilir.” dedi.

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Türkiye tarafından “Sudaki Yaşam Savunucusu” ilan edilen Şahika Ercümen, AA muhabirine yaptığı açıklamada, su sporlarına başladığı ilk günden itibaren suya olan tutkusu ve minnettarlık duygusuyla dünyaya iyi gelebilecek projeler içinde yer almaktan mutluluk duyduğunu belirtti.

Kariyerinde 10 dünya rekoru bulunan milli sporcu Şahika Ercümen, dünyanın korunmasına yönelik küresel bir amacın parçası olmanın gururunu yaşadığını söyledi.

Ercümen, kırdığı her rekoru bir sosyal sorumluluk projesine adadığını vurgulayarak, “Risk altında olan canlı türleri, plastik sorunu, sıfır atık projesi, denizlerin korunmasına dikkat çekmek için birbirinden güzel sularda keşif ve rekor dalışları yaptım. Denizlerimizi ve denizdeki canlıları korumak için pek çok proje gerçekleştirdim. En büyük amacım sudaki yaşamı tanıtmak ve korumak için ilham vermekti. UNDP Türkiye’nin kamu, özel sektör, akademi ve sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte yürüttüğü çalışmaları da kitlelere duyurmak, yeni projelerle sudaki yaşamı korumak için çok daha büyük bir motivasyonla çalışacağım.” diye konuştu.

Son 150 yılda dünyaya çok büyük zararlar verildiğinin altını çizen Şahika Ercümen, şunları kaydetti:

“Dünyamız, asit yağmurları, çölleşme, plastik, toksik atıklar, istilacı türler gibi bir çok zarara maruz kalıyor. Biz dünyamızı kurtaracak son nesiliz, hemen şimdi harekete geçmezsek başka yaşanılabilir bir dünyamız olmayabilir. Ekolojinin bütünsellik ilkesi açısından baktığımızda bunlar küresel sorunlar. Dünyanın öbür ucunda denize atılan plastik bir atık Türkiye sularında karaya vurabiliyor, iklim değişikliği hem okyanus ve denizlerimizi olumsuz etkiliyor hem de yerli türleri tehdit ediyor. Küresel amaçlarımıza yerel ve küresel çözümler üretmenin önemli olduğuna inanıyorum. Umarım gezegenimiz biraz nefes alabilir.”

Ercümen, UNDP Türkiye ile ortak amaç ve hedeflerinin olduğunu aktararak, “UNDP ile yollarımız kesişti, yıllardır gönüllü ve içten bir şekilde yaptığım tüm projelerin fark edilerek, bana görev verilmesi çok anlamlı. Bu projelerimizi tek tek hayata geçirerek, herkese aktaracağız, su altından mesajlar vermeye devam edeceğiz. Su altında karşılaştığımız iyi ya da kötü her şeyi, sansürlemeden belki bir belgesel ya da su altı fotoğraf sergisiyle paylaşacağız. Dünyamızın 3/4 ünü sular oluşturuyor. Dünyamızın eksik yaşanmaması için herkesin yaşamında en az birkaç kez su altını deneyimlemesini çok isterim. İnsanlara su altını tanıtabilmek için yaz dönemlerinde bazı workshoplar yapıyoruz.” ifadelerini kullandı.

Sürdürülebilir küresel amaçlar doğrultusunda çocuklar için de bir projesinin olduğunu dile getiren Ercümen, “Benim kişisel bir projem vardı; daha iyi bir dünya için çocuklarımıza da çok erkenden doğayı ve çevreyi öğretmemiz gerektiği düşüncesiyle bir çocuk kitabı yazmıştım, UNDP’nin de projemi sahiplenmesi ve desteğiyle yakın zamanda, bir macera üzerinden su altını tanıtan eğlenceli kitabımızı minik okuyucularıyla buluşturmak istiyoruz. Birçok çalışmamız için de nefesimizi tutmaya devam edeceğiz.” şeklinde görüş belirtti.

“Birkaç dakika süren rekor içim 25 senedir çalışıyorum”

Her rekor denemesinin hazırlığında çok büyük emek ve çalışma olduğunu vurgulayan Ercümen, “Her dünya rekor denemesine aylarca hatta yıllarca hazırlanıyorum. Nefes tutarak daldığım o 3-4 dakika için 25 sene artı 3 dakika çalıştım. Rekor kırmak başından beri çok önemli bir hedefti ama o yeri muhafaza edebilmek ve limitli yaşanan insan hayatı bittiğinde bu dünyaya bir iz bırakabilmek de çok önemli. Ülkemizin tanıtımına katkı sağlamak, keşfedebilmek ve daha çok insanla paylaşabilmek için dünya rekorlarını biraz daha sıra dışı yerlerde kırdım. Tarih, ilkleri gerçekten unutmuyor; Salda Gölü’nde serbest dalış yaparak o derinliklere inen, Gilindere Mağarası’nda paletsiz, 90 metre sınırını aşarak kadınlar dünya rekorunu kıran ilk sporcuyum.” diye konuştu.

Dalışlarında tuttuğu her nefesin kıymetini daha çok anladığını anlatan Ercümen, şunları kaydetti:

“Benden önce kimse tarafından yapılmamış, hiç bilinmeyen, ilk kez keşfedilen bir suya dalışım, uzayın hiç gidilmemiş, dokunulmamış yerlerine gitmek gibi. Bu psikolojik olarak zor ama bir o kadar da özel. İlksiniz…sizden sonra gelenlere bir yol belirliyor, o yolu açıyorsunuz. Zorluklarının yanında manevi açıdan tatmin edici duyguları da çok önemli olduğu için sıra dışı dalışlarımı ‘her zaman yapılabilir’ bir deneyim olarak görüyorum. Astım rahatsızlığım var ve dalış için büyük bir dezavantaj, dünyadaki rakiplerime göre hep 1-0 geriden başlasam da yapamadığını zannettiğin bir şeyi yapabildiğinde o aldığın, tuttuğun her nefeste her saniye daha kıymetli oluyor ve onun hakkını vererek yapmaya çalışıyorsun. Beni başlarda çok zorlasa da astım gibi dezavantajlar, şu an bana bir anlamda güç veriyor.”

Ercümen, kendisine çok fazla şey kazandırdığını söylediği Antarktika dalışının zorlu şartlarına ilişkin şunları söyledi:

“Sanayi ve Teknoloji Bakanımız Mustafa Varank ve Spor Bakanlığımınızın destekleriyle, geçen sene şubat ayında gerçekleştirdiğimiz bilim seferinde Antarktika Kıtası’nda dalış yapan ilk Türk kadını oldum, yaptığım en zor ama bir o kadar önemli ve özel bir dalıştı. Hava şartları çok sert, kuvvetli ve insanın orda hiçbir gücü yok. Su -5 dereceye kadar soğuktu. Dışarısı da o kadar soğuktu ki dalışlarımda nefes bile alamadan dalıyordum. Kıtanın insanın müdahale edemeyeceği, insanın yaşamadığı bir doğa yapısı var, yunus, balina, penguen ve foklara ait. Örneğin bir fırtına çıktığında, bir hafta dışarı çıkamadığınız oluyor. Belki koronavirüs salgın süreciyle ortak bir nokta kurulabilir, pandemi de herkesin yaşadığı bir süreç olduğu için evden dışarı çıkamamayı, kısıtlamanın ne olduğunu çok daha iyi anlatabilmiş oluyorum.”

“Denizdeki canlılar benim arkadaşım, insanlar köpekbalıklarından daha tehlikeli”

Deniz yaşamına çocukluğundan beri merakı olduğunu aktaran Ercümen, “Denizdeki canlılar bir nevi arkadaşım, o canlılar hakkında ne kadar çok bilgimiz varsa o habitatlar bize o kadar yakın geliyor. Bir yunusun, köpekbalığının, caretta carettanın doğada var olma sebebi hiçbir zaman insana zarar vermek değil, bir insan baskısı altında kalırsa, yaptığı en fazla kendini korumak olur. Bunları bildikten sonra su altından korkmanın hiçbir anlamı yok. İnsanların yaptıklarına bakılırsa onların bizden korkması lazım. Ayşegül Dinçkök’le birlikte bir su altı çalışmamızda, köpekbalıklarıyla yaptığımız dalışları ‘Yanılgı’ sergisinde toplamıştık. Orda bize ‘korkuyor musunuz köpek balıklarından’ diye sorulmuştu. ‘İnsanlardan, köpekbalıklarıyla dalmaktan daha çok korkuyoruz’ demiştik. Bir senede en fazla 4-5 köpekbalığı saldırısı olurken, her yıl yüzbinlerce köpekbalığı sadece yüzgeçleri için, köpekbalığı çorbası için katlediliyor. ” şeklinde görüş belirtti.

“Dalış yapmayı ve suda olmayı çok özledim”

Yeni tip koronavirüs salgını nedeniyle ocak ayından beri dalış yapamadığını aktaran milli sporcu Ercümen, “Denizler benim yaşam alanım, suda kendimi çok daha rahat hissediyorum, su bana sağlığımı verdi ben de ona çok büyük minnet borçluyum. Her dalış başka bir yolculuk, başka bir öğreti. Su altında çok keyif alıyorum, mutluyum. Haziran ayındayız, halen dalış yapamadım, bu pandemi sürecinde en çok yapmayı özlediğim şey suda olmak ve dalış yapmaktı. Evde kalmak çok zorlu geçmedi, ben sürekli seyahat halinde veya antrenmanda olduğum için evde hiç vakit geçiremezdim. Ailemle kaliteli zaman geçirdiğim, kişisel anlamda da kendimi çok geliştirdiğim verimli bir süreçti, umarım güçlü çıkarız ve tekrarı yaşanmaz.” diyerek sözlerini tamamladı.

Muhabir: Sinem Er