Dünyanın beklediği Cemal Kaşıkçı davasında adalet karartıldı
8 Eylül 2020 Salı 18:05
ANKARA (AA) – Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu’nda vahşice öldürülen Cemal Kaşıkçı cinayetine ilişkin görülen davada, cinayetten 2 yıl sonra çıkan kararla Suudi yargısı bir kez daha sınıfta kaldı.
Suudi Arabistan resmi ajansı SPA’ya göre Başsavcılık, Kaşıkçı cinayeti davasında yargılanan 8 sanık hakkında nihai hükmün açıklandığını duyurdu. Buna göre, Riyad Ceza Mahkemesi, sanıklardan 5’ine 20’şer, 1’ine 10, diğer 2’sine 7’şer yıl hapis cezası verdi.
Ülkesinin başkonsolosluğunda Ekim 2018’de aralarında üst düzey yetkililerin de bulunduğu bir suikasta kurban giden Kaşıkçı’nın öldürülmesine ilişkin görülen davanın nihai hükmüne ilişkin yapılan açıklamada sanıkların kimlikleri ve kimin hangi cezayı aldığı açıklanmayarak adalet karartıldı.
Açıklamada, maktulun yakınlarının bireysel davalarından feragat etmesi ve kamu dava dosyasının söz konusu hükümle kapanmış olduğu belirtildi.
Suud devletinin en üst düzey isimlerinin adının şüpheli olarak geçtiği Kaşıkçı cinayeti davasında daha önce delillerin yok edilme çabasına benzer şekilde örtbas niteliğinde bir karar daha çıktı.
Nihai karar şaşırtmadı
Riyad Ceza Mahkemesi’nin davaya ilişkin kararı aslında cinayetin işlendiği günden bugüne Suudi Arabistan yetkililerinin takındığı gayriciddi tavrın beklenen bir sonucuydu.
Tüm dünyanın ilgiyle takip ettiği Kaşıkçı cinayetinin aydınlatılmasına ilişkin yönetilen süreçte cinayetin işleniş şekli ve ortaya çıkan birçok delile rağmen Suudi yargısının cinayete karışan kişiler hakkındaki bilgileri örtbas ettiği görüldü.
Organize bir şekilde işlenen cinayette Riyad’dan İstanbul’a gelen 15 kişilik infaz timi, time lojistik destek verenler ve cinayeti yöneten kişilerin tamamının yargılanması beklenirken, davada yalnızca 8 kişi hakkında hüküm verilmesi bu kişilerin aklanmaya çalışıldığının bir göstergesi oldu.
İnfaz timinin akıbeti belirsizliğini koruyor
Bu süreçte ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatının (CIA) Veliaht Prens Muhammed bin Selman’a yakın bazı isimlerin cinayette parmağı olduğuna dair bulguları dünya basınının gündemini uzun süre meşgul etmişti.
Bu kişiler arasında yer alan eski Kraliyet Danışmanı Suud el-Kahtani ve eski İstihbarat Yardımcısı Ahmed Asiri ve Başkonsolos Muhammed el-Uteybi gibi isimlere davada herhangi bir suçlama yöneltilmedi.
Davada ayrıca daha önce idamla yargılanan 5 kişinin cezalarının hapse çevrilmesi ve diğerlerinin de cezalarında indirime gidilmesi dikkati çekti.
Dünya kamuoyunun merakla beklediği kararda, Kaşıkçı’yı öldürmeye gelen infaz timinin içinde testeresiyle yer alan Adli Tıp Uzmanı Salah Muhammed Abduh et-Tubeyki, Kaşıkçı’nın katledilmesinden sonra onun dublörü olma rolünü üstlenen Mustafa Muhammed M. el-Medeni, cinayet timi ile Riyad’daki yetkililer arasındaki iletişimi sağladığı iddia edilen Kraliyet Muhafızı Albay Mahir Abdulaziz M. Mutrib gibi isimlerin de akıbeti aydınlatılmış değil.
BM raportöründen Suud yargısına sert tepki
Kaşıkçı cinayetine ilişkin özel bir rapor hazırlamakla görevlendirilen BM Yargısız ve Keyfi İnfazlar Özel Raportörü Agnes Callamard, Suudi yargısının cinayete yönelik hükmüne ilişkin, “Kararın hiçbir yasal ve ahlaki meşruiyeti yok. Adil, insaflı ve şeffaf olmayan bir (yargılama) sürecini tamamladılar.” ifadesini kullandı.
Callamard, Suudi savcılık makamının tutumunu “adalet parodisi” şeklinde niteleyerek, cinayetin 5 tetikçisinin 20 yıl hapse mahkum edilmesine rağmen cinayeti organize eden ve sahiplenen Suudi yetkililerin soruşturma ve yargılamadan neredeyse hiç etkilenmeden serbest kaldığına dikkati çekti.
“Devletin tepesindeki kişi olan Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın bireysel sorumluluğuna gelince, ülkesinde her türlü anlamlı incelemeye karşı iyi korundu.” ifadesini kullanan Callamard, başta “Riyad’daki davaları sessizce izleyen” BM Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesi olmak üzere, bugün alınan kararın gerçek suçluların gün ışığına çıkarılması için hükümetler üzerindeki baskıyı hafifletmemesi gerektiğinin altını çizdi.
ABD istihbaratının Kaşıkçı cinayetinde Selman’ın rolüne ilişkin elindeki bilgileri paylaşması çağrısı yapan Callamard, Suudi Arabistan’da adaletin sağlanmadığı bir ortamda gerçeklerin açıklanmasının önemli olduğuna işaret etti.
Callamard, davada idam cezası çıkmamasını olumlu karşıladığı mesajını vererek, idamın keyfi cinayet ve infazın kilit tanıklarının kalıcı olarak susturulması anlamına geleceğini savundu.
Suud yargısı, cinayetin kilit isimlerinden sonra idamları hafifletti
Suudi Arabistan Başsavcı Sözcüsü Şelan eş-Şelan, 23 Aralık 2019’da Kaşıkçı davasında ilk aşamanın tamamlandığını açıklamıştı.
Davada yargılanan 11 sanıktan 5 kişinin idamına, cinayetin üstünü örtmekle suçlanan 3 kişinin ise toplam 24 yıl hapsine hükmedildiğini aktaran Şelan, söz konusu kararın temyize açık olduğunu, sanıkların aldığı cezaya ilişkin net açıklamanın nihai karardan sonra yapılacağını duyurmuştu.
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’a yakın cinayetle ilişkilendirilen üst düzey isimlerin serbest bırakıldığını ifade eden Şelan, Kraliyet Danışmanı Suud el-Kahtani, eski İstihbarat Başkan Yardımcısı Ahmed Asiri ve Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosu Muhammed el-Uteybi’ye herhangi bir suçlama yöneltilmediğini kaydetmişti.
Vahşice öldürülen gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın oğlu Salah Kaşıkçı, 22 Mayıs’ta Suudi Arabistan’da birlikte yaşadığı ailesi adına yaptığı açıklamada, babaları Cemal Kaşıkçı’nın katillerini bağışladıklarını belirtmişti.
İnkardan, itirafa ve sonrasında ört basa uzanan Suud tavrı
Suudi Arabistanlı dünyaca ünlü gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın, bir evrak almak için vatandaşı olduğu Suudi Arabistan’ın İstanbul’daki Başkonsolosluğu’na 2 Ekim 2018’de gitti ve bir daha buradan ayrılamadı. Cemal Kaşıkçı, ülkesinin başkonsolosluğunda Suudi devletine mensup isimler tarafından vahşice öldürüldü ve cesedi parçalandı.
Ancak cinayetin işlendiği noktanın yabancı topraklardaki bir konsolosluk olması, Suud makamlarının işbirliğine karşı isteksizliği sonucu gerçeğin ortaya çıkması uzunca bir süre ertelendi.
Riyad yönetimi cinayetin ilk günlerinden itibaren “inkârdan itirafa” uzanan bir çizgi izledi.
Suudi Arabistan makamları, olayın başından beri çok sayıda çelişkili beyana imza attı. Türkiye’nin sunduğu deliller ve bu deliller ışığında uluslararası toplumun baskısıyla, Riyad yönetimi açıklamalarını geri almak ve her seferinde düzeltmek zorunda kaldı.
Riyad yönetimi ilk başta Kaşıkçı’nın konsolosluktan çıktığı tezini ısrarla savunurken peş peşe ortaya çıkan deliller karşısında, olaydan iki hafta sonra Kaşıkçı’nın emir komuta dışında “konsoloslukta çıkan arbede sırasında öldüğünü” itiraf etmek durumuna geldi.
Akıllardaki soru işaretlerini gideremeyen Suudi Arabistan sonunda”Kaşıkçı’nın getirilmesi için ekip kuruldu, zehir enjekte edilerek öldürüldü, ceset parçalara ayrılarak konsolosluktan çıkarıldı” noktasına ulaştı.
“Konsolosluktan çıktı kamera kaydı yok”
Suudi Arabistan’da babasının tahta geçmesinin ardından yönetim basamaklarını hızla tırmanan ve olaya ilişkin basına konuşan en üst düzey isim Veliaht Prens Muhammed bin Selman, olaydan henüz 3 gün sonraki röportajında, “Kaşıkçı’nın konsolosluktan içeri girdikten birkaç dakika, belki de birkaç saat sonra çıktığını ancak emin olmadığını” söyledi.
Veliaht Prens’in kardeşi ve Suudi Arabistan’ın Washington Büyükelçisi Halid bin Selman da Washington Post’a yaptığı açıklamada, Kaşıkçı’nın Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu’nda alıkonulduğu veya öldürüldüğüne ilişkin iddiaları kesin bir dille reddetti.
Ayrıca, Kaşıkçı’nın başkonsolosluk binasından ayrıldığı konusunda ısrar eden ancak güvenlik kameralarının bozuk olduğunu savunan İstanbul’daki Suudi Başkonsolosu da gazetecileri binaya çağırarak Kaşıkçı’nın orada olmadığını ispatlamaya çalıştı.
Türk emniyet yetkilileri, başkonsolosluk binasında Kaşıkçı ile aynı saatlerde 15 Suudi Arabistan vatandaşının da bulunduğunu ortaya çıkardı.
Suudiler soruşturmada ayak sürüyor
Gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın konsoloslukta öldürüldüğünü her fırsatta reddeden Suudi yetkililer, Türk makamlarıyla olayın aydınlatılması için iş birliğine açık oldukları mesajı vermelerine rağmen, soruşturmanın ilerlemesinde ayak sürüdü.
Riyad yönetimi, “saklayacak bir şeyimiz yok” derken, Türkiye ve Suudi Arabistan ortak yetkililerinden oluşan inceleme ekibi cinayetten ancak 2 hafta sonra konsolosluğa girebildi.
İnceleme ekipleri konsolosluğa girerken, Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosu Muhammed el-Uteybi ise aynı saatlerde diplomatik koruma altında Türkiye’den kaçtı.
“Arbede sırasında öldü”
Suudi Arabistan yönetimi, Kaşıkçı’nın kayıplara karışmasından 18 gün sonra, Kral’ın iki oğlu dâhil olmak üzere yönetimin en üst düzeyinden gelen açıklamaların aksine, Türkiye’nin yürüttüğü soruşturmanın gün yüzüne çıkardığı delillerin baskısı sonucunda, Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul Başkonsolosluğu’nda cinayete kurban gittiğini açıklamak zorunda kaldı.
Riyad, Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın planlı bir cinayet ile değil İstanbul’daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’nda yaşanan “arbede” sonucunda öldüğünü itiraf etti, ancak cesedinin akıbetine ilişkin herhangi bir açıklama yapmadı.
Suudi Arabistan yönetimi, olayla ilişkili 18 Suudi vatandaşının gözaltına alındığını duyurdu.
Bunun yanı sıra Suudi Arabistan’da yerel saatle gece yarısı yayımlanan kraliyet kararnameleri sonucunda, Veliaht Prens Bin Selman’ın yakın çevresinden Suudi Arabistan İstihbarat Başkan Yardımcısı Ahmed Asiri ve Prens’in danışmanlarından Suud el-Kahtani’nin de yer aldığı üst düzey 5 isim görevden alındı.
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Adil el-Cubeyr ise, ertesi gün ABD’nin Fox kanalına verdiği röportajında Veliaht Prens’in Kaşıkçı cinayetinden “bilgisi ve sorumluluğu olmadığını” ileri sürdü.
Türkiye’de 20 sanığın yargılandığı Kaşıkçı davası
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı 117 sayfalık iddianame sonucunda İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nce dava görülmeye başlandı. Davada ilk duruşma, 3 Temmuz’da görüldü.
Davada Veliaht Prens Muhammed bin Selman’a en yakın isimlerden Prens’in danışmanlarından Suud el-Kahtani, Suudi Arabistan İstihbarat Başkan Yardımcısı Ahmed el-Asiri, Kraliyet Muhafızı Albay Mahir Abdulaziz M. Mutrib gibi üst düzey isimler de dava dosyasındaki firari 20 sanık arasında yer alıyor.
Davada bir sonraki duruşma da 24 Kasım olarak belirlendi.
Muhabir: Enes Canlı,Tuğçenur Akgün