Fransa sokaklarında gerginlik bitmiyor

7 Aralık 2020 Pazartesi 10:54

Fransa’da yeni güvenlik yasa tasarısı görüşülürken hükümet kamuoyunun öfkesini dindirmeye çalışıyor. Halk, polisin ve jandarmanın fotoğraflarının yayınlanmasının suç kapsamına girmesini basın özgürlüğüne yönelik bir saldırı olarak algılıyor.

Kim Willsher

Fransa’da tartışılan güvenlik yasasına karşı patlak veren eylemler barışçıl başladı. Fakat siyah giyimli holiganlar geçen hafta olduğu gibi bu hafta da eylemlerin düzenini bozduğunda, bir kez daha polis şiddetine tanıklık ettik. Kafası kapşonlu gençler araçları ateşe verdi, mağaza vitrinlerini parçaladı ve polise taş ve molotof kokteylleri fırlattı. Polis basınçlı su ve biber gazıyla müdahale etti.

Ülkede yaklaşık 90 ayrı eylem planlanmıştı ve birçoğu olaysız gerçekleşti. Fransa’yı bu noktaya getiren birkaç konu var. Yasa tasarısı halen hararetle tartışılıyor, polis şiddeti sorunu tartışmalı bir hale geliyor, bir okul öğretmeninin öldürülmesinin ardından gündeme gelen terörizm tehdidi insanları ürkütüyor. Tabii bir de süregelen Covid-19 salgını eklendi mi, geçtiğimiz günlerde bir yorumcunun tabiriyle ‘odun, benzin ve kibrit’ misali toplumu ateşe veriyor…

ÖZGÜRLÜĞE SALDIRI

Söz konusu ‘özgürlük yürüyüşleri’ sendikaların ‘işsizlik ve belirsizlik’ karşıtı senelik eylemleriyle aynı zamana denk geldi. İnsanlar yeni güvenlik tasarısının 24’üncü maddesine karşı çıkıyor. Bu maddeye göre polisin ve jandarmanın fotoğraflarını ‘psikolojik ve fiziksel şiddete yol açma’ niyetiyle yayınlamak suç kapsamına girecek. Halk da bunu basın özgürlüğüne yönelik bir saldırı olarak algılıyor.

Hükümet madde 24’ün değiştirileceğinin sözünü verdi fakat Birleşmiş Milletler (BM) uzmanları tasarının farklı maddelerine yönelik endişeleri de gündeme getirdi, maddelerin ‘uluslararası hukukla ve insan haklarıyla’ uyumsuzluğunu ifade etti. Üstelik bu maddelerin bazıları meclis komisyonundan geçirildi bile. BM raporuna göre, kalabalığı insansız hava araçlarıyla ve yüz tanıma cihazlarıyla tarama yetkisi bilhassa endişe konusu.

İYİ POLİS-KÖTÜ POLİS

Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve inatçı İçişleri Bakanı Gerald Darmanin birlik oldular ve klasik ‘iyi polis-kötü polis’ oyununa başvurdular. Macron geçtiğimiz hafta çıkıp Fransa’nın ‘sağa kaymadığını’ söyledi: “Fransa otoriter bir devlet değil. Macaristan değiliz, Türkiye değiliz” dedi.

Fakat ulusal ve uluslararası basın Macron’u “Le Pen’in seçmenine” oynamakla eleştiriyor. Ağırlıklı olarak gençlerin izlediği bir video haber kanalı olan Brut, Macron ile iki saatlik bir röportaj yaptı. Kimi basın mensupları bunu bir ‘yaranma operasyonu’ olarak tanımlasa da Macron ‘polis şiddeti’ tabirini reddettiğini ve bu kavramın ‘siyasi manipülasyon’ için kullanıldığını söyledi. “Bazı polis mensuplarının şiddete başvurduğu doğru, fakat eylemcilerin de şiddete başvurduğu doğru. İkisini de sıfır müsamaha olmalı” diye ekledi.

‘AYRIMCILIK İLE MÜCADELE’ SÖYLEMİ

Ülkenin laik yasalarını güçlendirme ve İslami aşırıcılık ile mücadele etme amacı güden yasa tasarısı da Macron’u eleştiri konusu yapıyor. Tasarının ülkedeki Müslüman kesimi cezalandıran yönleri olduğu eleştirilerine de yanıt verdi. “Ayrımcılık ile mücadele” platformu kuracaklarını söyledi. “Günümüzde beyaz değilseniz polis sizi sokakta daha sık durduruyor ve kimliğinizi kontrol ediyor… Bunu kabullenmek mümkün değil” dedi.

Fransız polis sendikaları bu açıklamadan pek hoşlanmadılar. Macron’un açıklaması karşısında, tutuklamaları ve güvenlik kontrollerini tamamen durdurabileceklerini söylediler.

Bu esnada Darmanin, polisi ve jandarmayı desteklemeyi sürdürdü. Onları ‘yalnız bırakmayacağını’ söyledi. Hükümetin 76 camiye yönelik operasyonunu da savunarak bu camilerin “terör yuvaları” olduğunu söyledi. “Fransa’da İslamofobiyle mücadele merkezinin kapatılmasını da “İslami aşırılıkçılığın üreme merkeziydi” diye savundu. Ayrıca 66 ‘radikalleşmiş yabancının’ da sınır dışı edildiğini, daha fazlasının da yolda olduğunu açıkladı.

POLİSE GÜVEN YOK

Fransız kamuoyunun hislerini anlamak için anketlere bakmak mümkün. ‘Polis’e güveniyor musunuz?’ sorusuna yüzde 37 olumlu yanıt veren de var, yüzde 60 olumsuz veren de. İsmini vermek istemeyen bir siyasi, şöyle açıklıyor: “Macron üçgen çiziyor. Yani hem sağdan, hem soldan oy koparmaya çalışıyor. Çok hassas ve güç bir konu. Fakat bugün emekçi kesimi temsil edenler maalesef Fransız sosyalistler değil, Merine Le Pen’i destekleyenler. Zaten sorun da burada.”

“Fransızların otoriteyle ve polisle olan ilişkisi karmaşıktır. Bir anlamda devletin geriye kalan tek fonksiyonu bu. Toplumsal, ekonomik diğer her alanda başarısız olundu. Şiddetin normalleştiği bir topluma dönüştük. Toplumun stres seviyesi öyle yüksek ki, en ufak bir konu bile hızla büyüyebiliyor. Bugün polis şiddetiyle, tartışmalı yasa tasarılarıyla uğraşıyoruz… Covid-19 herkesin dengesini bozdu. Tüm bunlar ateşi besleyen odun, benzin ve kibrit gibi bir arada.”

‘EYLEMLER YATIŞMALI’

“Avrupa’nın Son Cumhurbaşkanı” isimli kitabın yazarı tecrübeli Gazeteci William Drozdiak, Macron’un “siyasette klasikleşmiş taktiklere başvurduğunu” söylüyor. “Seçmenin çoğunun sağda, -merkez sağda ya da aşırı sağda- yer aldığını anlarsanız, asıl güçlüğü bu kesim özelinde yaşıyorsanız çoğunluğun desteklediğini düşündüğünüz politikaların peşine düşeceksiniz. Kanun ve düzen odaklı politikalara yönelmek klasik bir harekettir ve Fransızlar arasında genellikle popüler olmuştur.

“Bana kalırsa polisi koruması amaçlanan bu son yasa tasarısı özensizce yazılmış ve tekrar gözden geçirilecek, doğru olan da bu. Bence eylemleri yatıştıracak hamle de bu…”

TEMEL HAKLAR

Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü danışmanlarından Profesör François Heisbourg ise eylemlerin şaşırtıcı olmadığını, haber niteliği dahi taşımadığını söylüyor.

“Konu polis şiddeti ve iyi düşünülmemiş bir yasa tasarısı ile ilgili. 1980’lerin sandık vergisi ya da Londonderry’deki Kanlı Pazar eylemleri türünden bir şeye tanıklık etmiyoruz. Fransızlar eylem yapmayı severler ve bunu yapıyorlar. Ülkenin krize gittiğini söylemeye gerek yok.”

Heisbourg sözlerini şöyle sürdürüyor: “İngilizler kimlik kartı verince zıvanadan çıkıyor, Fransızlar güvenlik kamerası görünce zıvanadan çıkıyor. Sağcılar mutsuz, solcular mutsuz. Demokrasi dediğiniz budur. Mesele temel haklarla ilgili ve bunda sıra dışı hiçbir şey yok.”

(birgun.net)