Garip akımının yıldız şairi: Orhan Veli Kanık

13 Kasım 2020 Cuma 13:32

İSTANBUL (AA) – Klarnet ustası Mehmet Veli Kanık ile Fatma Nigar Hanım’ın ilk çocukları olarak 13 Nisan 1914’te İstanbul Beykoz’da dünyaya gelen Kanık, çocukluk yıllarını İstanbul’da geçirdi.

Şair, eğitim hayatına 1921’de Akaretler’deki Anafartalar İlkokulu’nun ana sınıfında başladı ve sonra Galatasaray Lisesi’nin ilk kısmına geçti.

Babasının Cumhurbaşkanlığı Bando Şefliği’ne tayini nedeniyle 1925’te ailesiyle birlikte Ankara’ya taşınan Orhan Veli, burada Gazi İlkokulu’na yazıldı ve bu yaşlarda edebiyata ilgi duymaya başladı.

İlk öyküsü “Çocuk Dünyası”

Kanık’ın bu ilgisini fark eden öğretmeni Sedat Bey’in sürekli yazmaya teşvik ettiği Kanık’ın o yıllarda kaleme aldığı “Çocuk Dünyası” adlı ilk öyküsü, bir dergide yayımlandı.

“Anneme” adlı ilk şiiri ise Balıkesir’de çıkan “Gençler Yolu” dergisinin, 15 Mayıs 1929 tarihli 6’ncı sayısında yer alan Kanık, orta öğrenimini 1932’de yatılı olarak okuduğu Ankara Gazi Lisesi’nde tamamladı.

Gençlik yıllarında Ankara Erkek Lisesi’nin yayın organı “Sesimiz” dergisinde de çalışmaları yayımlanan Kanık’ın, lise yıllarında şair Melih Cevdet Anday ve Oktay Rifat ile arkadaş olması edebiyat hayatının başlangıcı oldu. Aynı tarzda şiirler yazan Kanık, Anday ve Rifat’ın bu tarzlarının “garip” bulunması üzerine, ortaya koydukları yeni şiir anlayışlarına “Garip” adını verdiler.

“Garip” akımını 1939’da açıkladılar

Bu süreçte öğretmenleri arasında yer alan ünlü şair Ahmet Hamdi Tanpınar başta olmak üzere, Halil Vedat Fıratlı ve Yahya Saim Sinanoğlu’nun desteğini alan grup, yeni tarzlarını “Garip” başlığı altındaki bir bildiri ile “Varlık” dergisinin 1 Aralık 1939 tarihli 154’üncü sayısında açıkladı.

Daha sonra grubun 1941’de okuyucuyla buluşturdukları “Garip” adlı şiir kitabında Orhan Veli’nin 24, Oktay Rıfat’ın 21, Melih Cevdet Anday’ın ise 16 şiiri yer aldı.

Farklı görevlerde çalıştı

İlk şiirlerinde Mehmet Ali Sel imzasını kullanan ve aşk, özlem, çocukluk anıları gibi temaları ele alan Kanık, 1933’te İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’ne kaydoldu. Buradaki öğrenimini yarıda bırakan usta şair, 1935’te bir süre yardımcı öğretmenlik, 1936-1941’de PTT Genel Müdürlüğü Telgraf İşleri Reisliği Milletlerarası Nizamlar Bürosu’nda memurluk yaptı.

Orhan Veli, 1942’de başladığı vatani görevini Gelibolu’nun Kavak köyünde piyade yedek subayı olarak tamamladı ve terhisinin ardından 1944’te Ankara’ya döndü.

Milli Eğitim Bakanlığı Tercüme Bürosu’nda memur olarak kısa bir süre görev alan ve bu görevi sırasında “MEB Dünya Edebiyatlarından Tercümeler” serisinde Fransızcadan çeviriler yapan Kanık, daha sonra dönemin Milli Eğitim Bakanı Reşat Şemsettin Sirer’in yönetimine uyum sağlayamayarak 1947’de memurluktan istifa etti.

36 yaşında vefat etti

Kanık, sonraki yıllarda geçimini yazarlık ve çevirmenlik yaparak sağlayarak “İnsan”, “Ses”, “Gençlik”, “Küllük”, “İnkılapçı Gençlik”, “Demet”, “İşte ve Aile” gibi dönemin popüler kültür sanat dergilerinde manzume ve düz yazılar kaleme aldı.

Mehmet Ali Aybar’ın çıkardığı “Hür” ve “Zincirli Hürriyet” gazetelerinde yarı siyasal değinmeler ve eleştiriler de kaleme alan Kanık, 1948’de bir süre “Ulus” gazetesinde, “Yolcu Notları” başlığı altında makaleler kaleme aldı, 1949’da Ankara’da “Yaprak” dergisini, vefatına kadar 28 sayı boyunca çıkardı.

Orhan Veli Kanık, geçirdiği beyin kanaması sebebiyle 14 Kasım 1950’de Cerrahpaşa Hastanesi’nde vefat etti ve Aşiyan Mezarlığı’na defnedildi.

Halk dilini kullanmayı benimsedi

Türk edebiyatı tarihinde yenilikçi fikirlerin ilk savunucularından biri kabul edilen Kanık, şiirin ölçü, uyak gibi kalıplardan ve kurallardan bağımsızlaşarak yazılabileceğini savundu.

Kanık, bu düşüncesini, “Şiir kafiyeli de kafiyesiz de vezinli de vezinsiz de bol resimli, hiç resimsiz de bağırarak da fısıldayarak da yazılabilir. Yeter ki yazılacak şey olsun.” sözleriyle ifade etti.

Hayatın bağlarına, sorumluluklarına boş vermiş, kendisini günün akışına bırakmış biri olan Orhan Veli’nin dış görünüşü, Sait Faik Abasıyanık tarafından, “İki incecik bacak, kısa bir trençkot, kanarya sarısı bir kaşkol, müselles bir yüz. Şişirilmiş bir göğse benzeyen bir sırt -denebilirse-ergenlik bozuğu bir yüz.” şeklinde tarif edildi.

Kimilerine göre “bağımsız”, kimilerine göre “yıkıcı” olan Kanık için Cemal Süreya ise “Yeni şiirimizin, işlev olarak kurucusu olan bu adam kuramını yazılarıyla değil, başka iki şeyiyle yaptı: Hayatıyla ve şiirleriyle…” değerlendirmesinde bulundu.

Yazı ve şiirlerinde hicivsel bir üslupla mizah ögelerinden yararlanan, daha basit ve yalın olan halk dili kullanmayı benimseyen Kanık, şiirlerinde özellikle İstanbul’a olan hayranlığını dile getirdi.

Düzyazı, eleştiri ve hikayeler de yazan usta şairin, aralarında “Bir Kapı Ya Açık Durmalı Ya Kapalı”, “La Fontaine’in Masalları”, “Scapin’in Dolapları” ve “Fransız Şiiri Antolojisi” olmak üzere toplam 12 çeviri kitabı bulunuyor.