Hematolojik kanser tedavisi görenlerde Kovid-19 daha ağır seyredebiliyor

15 Eylül 2020 Salı 19:05

Küresel pandemi yeni tip koronavirüse (Kovid-19) ilişkin çalışmalarda, lösemi, lenfoma, multiple myelom gibi hematolojik kanserleri olup aktif tedavi alan veya tedavilerini kısa süre önce tamamlamış hastaların Kovid-19’a yakalanma ve Kovid-19’un daha ağır seyretme riskinin daha yüksek olduğu belirtildi. Tedavilerini tamamlamalarının üzerinden 1 yıl veya daha fazla geçmiş, bağışıklığı baskılayan ilaçları uzun süre önce kesmiş hastalarda ise Kovid-19’un ağır seyretme riskinin azaldığı ve genellikle hastalığı daha hafif atlattıkları ifade edildi.

Hematoloji Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Çetiner, 5 Eylül Dünya Lenfoma Farkındalık Günü dolayısıyla AA muhabirine yaptığı açıklamada, lenfomanın vücudun savunma hücreleri olarak kabul edilen lenfositlerin kontrolsüz çoğaldığı, “lenf sistemi ve bezlerinin kanseri” olarak tanımlandığını söyledi.

Lenfomaların genellikle lenf bezi kanseri olarak bilindiğini ancak organlarda da lenf bezini tutmadan hastalık görülebildiğini ifade eden Çetiner, “Lenfoma, Hodgkin ve Hodgkin Dışı Lenfoma olmak üzere iki alt gruba ayrılmaktadır. Hodgkin dışı lenfomaların da kendi içinde çok sayıda alt grupları bulunmaktadır ve oldukça karmaşıktır. Hodgkin dışı lenfoma ABD’de en sık görülen 7’nci, Türkiye’de ise en sık görülen 10’uncu kanser tipi olarak belirtilmektedir.” dedi.

Çetiner, hastaların büyük çoğunluğunda lenfomanın nedeninin bilinmediğini ve bulaşıcı bir hastalık olmadığını dile getirerek bazı virüslerle enfekte kişilerde, bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaç kullananlarda, bağışıklık sistemi zayıflayanlarda, ailede Hodgkin dışı lenfoma öyküsü olan hastalarda ve özellikle tarım ilaçları gibi bazı kimyasal maddelerle ilişkisi bulunanlarda Hodgkin dışı lenfoma görülme sıklığında artış olduğunu kaydetti.

“Tedavi ile gerilemeyen, inatçı ve büyüyen lenf bezleri lenfoma habercisi”

Lenfomalarda en sık ve en tipik görülen şikayetin, ele gelen ağrısız bir şişlik olduğuna işaret eden Çetiner, özellikle tedaviyle gerilemeyen, inatçı ve büyüyen lenf bezlerinin hastalık habercisi olduğunu söyledi. Çetiner, fark edilme ihtimali en yüksek olan lenf nodlarının, boyunda, koltuk altında veya kasık bölgesinde olduğunu ve büyüyen lenf bezlerinin nefes darlığı, yüzde, boyunda şişlik, karın ağrısı ve karında şişliğe yol açabildiğini belirtti. Çetiner, ayrıca ateş, gece terlemesi, son 6 ayda vücut ağırlığının yüzde 10’undan fazla kilo kaybı ve şiddetli kaşıntının da görülebildiğini aktardı.

Erken tanının önem taşıdığının altını çizen Çetiner, lenfoma tedavisindeki gelişmelerle son yıllarda sağ kalım oranlarının oldukça arttığını vurguladı. Çetiner, tedavide kemoterapi ajanları, hedefe yönelik akıllı ilaçlar, radyoterapi ve kemik iliği nakli gibi birçok farklı seçenek olduğunu dile getirdi.

“Kovid-19’a yakalanma riski stres yaratıyor”

Prof. Dr. Çetiner, Kovid-19 pandemisinin yaşandığı bu günlerde, lenfoma hastalarının en çok etkilenen hasta gruplarından biri olduğunu anlatarak “Hem Kovid-19’a yakalanma riski hem de tedavilerinin devamı için hastaneye gitme zorunluluğu lenfoma hastalarında oldukça büyük bir stres yaratıyor.” dedi.

Bu grup hastada “Benim bu virüse yakalanma riskim herkesten daha mı yüksek ve eğer yakalanırsam benim hastalığım daha mı kötü seyreder?” sorusunun akla geldiğini dile getiren Çetiner, şu değerlendirmede bulundu:

“Kovid-19 ile ilgili tüm bildiklerimiz 9 ay ile sınırlı olsa da şu ana kadar yapılan çalışmalar, lösemi, lenfoma, multiple myelom gibi hematolojik kanserleri olup aktif tedavi alan veya tedavilerini kısa süre önce (1 yıldan daha kısa) tamamlamış hastaların Kovid-19’a yakalanma ve Kovid-19’un daha ağır seyretme riskinin daha yüksek olduğunu gösteriyor. Tedavilerini tamamlamalarının üzerinden 1 yıl veya daha fazla geçmiş, bağışıklığı baskılayan ilaçları uzun süre önce kesmiş hastalarda ise Kovid-19’un ağır seyretme riski azalıyor ve genellikle hastalığı daha hafif atlatıyorlar. Fakat yine de riskin devam ettiğini unutmamak gerekiyor.”

“Hekimin haberi olmadan aniden tedaviler kesilmemeli”

Çetiner, bu dönemde “Pandemi günlerinde tedaviye devam edilmeli mi ya da doktor kontrolleri için hastaneye gidilmeli mi?” sorusunun da sıkça sorulduğuna vurgu yaptı. Bu sorunun tek bir cevabı olmadığını belirten Çetiner, sözlerine şöyle devam etti:

“Her hasta ve hastalığının durumuna göre bireysel olarak karar verilmeli. Kimi zaman özellikle de agresif lenfoma türüne sahip hastalarda pandemi nedeniyle tedaviyi ertelemek oldukça riskli olabilir. Kimi hastalarda ise tedavinin ertelenmesi mümkün olabilir. Tüm tedavi kararları kesinlikle hekim kontrolünde olmalı ve hasta ile ortak karar alınarak bu süreç yönetilmeli. Hekimin haberi olmadan aniden tedaviler kesilmemeli. Özellikle hastalığı kontrol altında olan ve rutin kontrolleri için kliniğe başvuracak hastaların olası Kovid-19 bulaş riski nedeniyle polikliniğe gelmek yerine uzaktan ve görüntülü vizitler yapması hem güvenlik hem de hastaların takipten tamamen uzaklaşmamaları açısından iyi bir yöntem olarak kabul edilebilir.”

“Kovid-19’a karşı bağışıklık sistemimiz gerçekten hayat kurtarıcı”

Lenfoma hastalarının özellikle de aktif ya da yakın zamanda tedavi almış hastaların Kovid-19 semptomları açısından dikkatli olması, takip edildiği merkezlerdeki hekim veya sağlık ekibi ile yakın ilişkide kalması gerektiğinin altını çizen Çetiner, “Özellikle de bağışıklık sistemi baskılanmış ve vücudunun savunma hücreleri olan beyaz kan hücrelerinde düşüklük görülen hastalar oldukça dikkat etmeli. Kuru öksürük, ateş, ishal, nefes darlığı gibi bilinen Kovid-19 bulguları başta olmak üzere oluşabilecek her türlü sıra dışı gelişmenin vakit kaybetmeden sağlık ekibiyle paylaşılması önemli. Hekimin değerlendirmesi sonrası gerekirse ileri tetkik ve tedavi için sağlık kuruluşlarına başvurulmalı.” dedi.

Çetiner, pandemi günlerinde, fiziksel mesafenin korunması, temel hijyen kuralları, fiziksel izolasyon, el yıkama, maske kullanımı, seyahat sınırlamaları gibi temel tüm koruyucu önerilere uyulmasının şart olduğuna dikkati çekerek şunları kaydetti:

“Kovid-19’a karşı bağışıklık sistemimiz gerçekten hayat kurtarıcı. Düzenli uyku ve sağlıklı beslenme bağışıklık sistemini güçlendirmede oldukça etkili. Gökkuşağı renginde özellikle koyu yeşil, kırmızı, sarı ve turuncu renkteki tüm sebze ve meyveler antioksidan ve vitamin kaynağı. Yüzde yüz bilimsel olarak kanıtlanamasa da C vitamini, çinko ve selenyum gibi destekler de bağışıklık sistemimiz üzerinde olumlu etkiye sahip. Tüm bu vitamin ve elementleri ise doğal yollarla besinlerle almak en iyisi.”