Jet Sosyete'nin yeni bölümünü 'evde kalan' oyuncular çekti
30 Mart 2020 Pazartesi 16:06
İSTANBUL (AA) – Yeni tip koronavirüsün (Kovid-19) yayılmasını önlemek amacıyla dünyanın birçok ülkesinde iş hayatına ara verildi ve insanlar evde zaman geçirmeye başladı.
Bu gelişmeden etkilenen sektörler arasında merakla takip edilen dizilerin setleri de yer alıyor. Türkiye’nin sevilen kadın komedyenlerinden Gülse Birsel bir sitkom dizisi olan Jet Sosyete için korona özel bölümü hazırlayarak oyuncuların evlerinden telefonlarıyla çektikleri görüntülerden oluşan bölümü izleyiciyle buluşturacak.
Yapımcılığını BKM’nin üstlendiği dizinin senaristi ve başrol oyuncusu Gülse Birsel ile oyuncular Cengiz Bozkurt ve Hasibe Eren, özel bölüme dair deneyimlerini AA muhabirlerine anlattı.
Fikir nasıl ortaya çıktı?
GÜLSE BİRSEL: Aslında biz normal çekimlere devam ederken, son bölümden 6-7 sayfa kalmıştı çekilmemiş. Tam o sırada koronavirüs ortaya çıktı. Biz de hemen sete ara verdik. İlk önce ‘Hay Allah, koskoca bölüm çöpe gitti’ diye düşündük. Çünkü o sahneler eksik. Sonra ben ‘Zaten sitcom (durum komedisi) formatı, konuşan kafalardır. Kalan kısmı görüntülü konuşmaya çevirebilir miyiz?’ diye düşünmeye başladım. Ona göre senaryoyu biraz değiştirdim, herkese yolladım. O, 6-7 sayfayı arkadaşlarımız telefon konuşması olarak çekip gönderdi bize. Montajlandığında sonuca baktık ve gayet güzel olmuştu. O güzel olunca, benim aklıma ‘Jet Sosyete Korona’ özel bölümü çekmek geldi.
Zor bir dönemden geçiyoruz ve bu şartlarda bile üretmeye devam ediyorsunuz. Motivasyonunuz nedir?
GÜLSE BİRSEL: Aslında mizahçılar için trajik de olsa çok müthiş bir malzemenin içerisindeyiz ve bizzat o malzemeyi hep birlikte yaşıyoruz. Bu durum pek çok çatışmayı, problemi barındırmakla birlikte aynı zamanda fazlasıyla mizah ögesi de taşıyor. Buna sosyal medyada yahut kendi aramızda sık sık rastlıyoruz. İnsanların da şu an biraz daha umuda, neşeye ve morallerinin düzelmesine ihtiyaçları var diye düşünüyorum. Jet Sosyete’nin bu bölümü, aslında biraz da bu yaşadıklarımızı paylaşmak için yazdığımız bir bölüm oldu. Yavaş yavaş, çekilen sahnelerin montajlanmış halleri de gelmeye başladı. Galiba güzel bir sonuç alacağız gibi görünüyor.
“Ekip olarak online bir şekilde çalışmaya devam ediyoruz”
Bu tarz bir format için senaryo yazarken zorlandınız mı?
GÜLSE BİRSEL: Bu durum tabii bana bazı şeyler öğretti. Böyle bir format bir kere senaristin silahlarından birkaç tanesini elinden alıyor. Yani aksiyon, fiziksel komedi, yürüme, koşma hiçbir şey yapamıyorsunuz. Sadece tek açılı hareketsiz bir görüntüyle çalışmak zorundayız. O zaman da elimizde şunlar kalıyor: karakterler, çatışmalar, iyi diyaloglar ve iyi durumlar. Bunların üzerine yüklenmek gerekiyor. Sahneyi ve replikleri çok daha kısa yazmak gerekiyor ki dinamik olsun. Oyuncu olarak daha da zor, çünkü herkes kendi kendisinin kuaförü, makyözü, ışıkçısı, kameramanı, yönetmeni aynı zamanda bir de karşınızda oyuncu olmadan oynamanız gerektiği için hakikaten zor yani.
İlginç bir tecrübe yaşıyoruz. Ben yazdıkça gönderiyorum sahneleri. Bir yandan sahneler çekiliyor bir yandan ben de biraz ona göre yazıyorum. Böyle uzun uzun hikayenin gittiği bir formattan ziyade çok daha kısa kısa skeçler gibi olacak aslında. Korona zamanında, hepimizin yaşadıkları gibi bir şey olacak. İnşallah güzel bir şey çıkar ve insanlara biraz neşe ve moral verebiliriz.
Teknik sürecin yönetimi nasıl oluyor? Biraz detay verebilir misiniz?
GÜLSE BİRSEL: Teknik olarak rejimiz bir havuz oluşturdu, herkesin görüntü paylaşabildiği ve görüntülere erişebildiği bir sistem yaptı. Herkes kendisini çektikçe kaydı oraya atıyor, diğerleri izliyor. Mesela bir sahnede 4 oyuncu var. Üç oyuncu çekmiş, biri daha çekmemiş. Çekilenlerin performansına bakıp o tonda oynayabiliyor. Bu tarz avantajlar sağlıyor bize. Ayrıca reji de çekilen sahneleri havuzdan seyrediyor ve düzeltmeler isteyebiliyor. Yani aslında ekip olarak online bir şekilde çalışmaya devam ediyoruz. Kendi evlerimizin küçücük dekorlarında, fonlarımızı birbirimize uydurmaya çalışarak, telefonun sesi ve ışığıyla evde bulduğumuz lambalarla kendi makyaj ve saçlarımızla bir şeyleri bir araya getiriyoruz ve galiba fena da olmuyor.
“Bütün oyunculardan evlerinin görüntülerini çekmelerini istedim”
Dizi setini kendi evlerinizde canlandırmak zor olmadı mı? Bu problemi nasıl aştınız?
GÜLSE BİRSEL: Aslında başlarda bunu yapmak imkansız görünüyordu. Çünkü 11 karakterin 11’i de farklı mekanlarda yaşıyor. Yani hadi bir iki karakteri senaryoda bir yerlere göndersek, geri kalanları nasıl yapacaktık. Sonra bütün oyuncularımızdan ‘Evlerinizde bulabildiğiniz bütün köşelerin, odaların videosunu ve fotoğrafını bana atar mısınız?’ diye bir ricada bulundum. Birkaç güzel tesadüf oldu, biliyorsunuz Jet Sosyete’de 9 karakter bahçeli bir villada oturuyor. Birçok oyuncumuzun bahçe katında oturduğu, bahçeli bir evi ya da yeşillik fonuna uygun ortamları olduğu ortaya çıktı. Dolayısıyla birisi bahçedeyken öbürü sanki balkondaymış gibi birbirlerinden ayrı ayrı telefonda konuşuyorlarmış ama aslında aynı villadaymış gibi bazı sahneleri çok güzel inandırıcı hale getirebildik. Yine başka bir tesadüf oldu. Dizide aynı evde yaşayan iki oyuncumuzun banyoları birbirinin aşağı yukarı aynısı çıktı. Mesela öyle bir sahne yazıyorum. Biri banyodan çıkıp öteki girdiğinde, ‘Burayı niye böyle dağıttın’ diyebilecek. Bu da güzel bir tesadüf oldu. Yani böyle bağlantılar kurup hikayeleri oradan çıkartmaya çabalıyoruz. Hakikaten heyecan verici ve eğlenceli. Bir yandan çok tedirgin edici ama farklı bir deneyim.
“Elimizdeki en büyük silah, hikaye ve oyuncu performansı”
Bu çalışmanın diğer yapımlara ilham olacağını düşünüyor musunuz?
GÜLSE BİRSEL: İnşallah bunun bir standart haline gelmesi mecburiyetinde kalmayız. Umarım kısa bir zaman içerisinde bu korona biter ve setlerde burun buruna kalabalık ekiplerin içerisinde gönül rahatlığıyla oynamaya devam ederiz. Tabii bu sitcom olduğu için biraz daha formatımız uygun böyle yeni bir teknik denemeye. Ama dönüp dolaşıp ‘hikaye ve performans esastır’ konusuna geliyoruz. İstediğiniz kadar uçun, kaçın, özel efektler yapın, inanılmaz kameralar kullanın. Sonuç olarak hikaye ve oyuncu performansı, bir öyküyü anlatırken yine elinizdeki en güçlü silahlar. Hikaye ve oyunculuğun en vazgeçilmez öğeler olduğu, bu bölümle bir kere daha ortaya çıkacak. Yani bu işin kökeninin tiyatro olduğu ortaya çıkıyor.
Bu bölüm dizinin alıştığımız tadını ne kadar yaşatabilecek? Tamamen farklı bir iş mi olacak, yoksa bildiğimiz ‘Jet Sosyete’ ama daha az görsel güce sahip bir bölüm mü izleyeceğiz? İzleyicilerinizin tepkisine dair öngörünüz var mı?
GÜLSE BİRSEL: Görsel şenlik, şölen, festival gibi çok iddialı beklentileriniz olmasın ama inşallah seyircilerimiz gülüp eğlenecek. Yani mizahı, hikayesi, çatışması ve performansıyla tatlı bir bölüm olacak diye ümit ediyorum. Aynı tadı verecek mi? Bunu hep birlikte göreceğiz. Büyük bir kısmı bizim telefon konuşmalarımızdan oluşsa da aralarda flashback’ler (geriye dönüş) de olacak, eski bölümlerden komik sahnelerin yer aldığı. Bu da biraz kurgusal anlamda izleyiciyi alışık olduğu tattan çok uzaklaştırmayacak diye düşünüyorum. İlk defa yapılan bir şey bildiğim kadarıyla. Şu ana kadar bir tek ‘Modern Family’ dizisinin 3-4 yıl önce yaptığı bir özel bölümü vardı, telefon, tablet markası için çektikleri, benim bildiğim. Bütün bölüm boyunca bir laptop ekranından karakteri gösteriyorlardı. Bizimkisi tamamen görüntülü konuşma üzerine bir sitcom. Bakalım, göreceğiz ne olacak.
“Bu tarz pratik fikirler ancak bizim ülkemizden çıkabilir”
Cengiz Bey bir oyuncu olarak sizin için nasıl bir tecrübe oldu, biraz bahseder misiniz?
CENGİZ BOZKURT: İlginç bir deneyim tabii. Ancak ben biraz da okuduğum okuldan alışkınım, kamera da kullandım, boom da tuttum… Oyunculuk okurken her şeyi yaptırdılar bize. Onların getirdiği bir tecrübe de var diyebilirim. Onun için çok da zorlanmadım. Aslında Gülse’nin de söylediği gibi ilk önce çektiğimiz son bölümün kalan kısmını evlerde çekelim diye düşünüldü. Daha sonra Gülse evlerden ‘Jet Sosyete Karantina’ bölümü çekelim gibi bir fikirle geldi. Ben de kendi kendime dedim ki, ‘Böyle bir fikir ancak bizim gibi bir ülkeden, son dakikayı kurtarmak üzerine uzmanlaşmış, pratik fikirler bulma konusunda erbab olan bir milletten çıkabilir. Başka da bir yerden çıkmaz herhalde. Çıkacağını çok zannetmiyorum açıkçası. Gururluyuz, böyle bir şey yaptığımız için. En azından boş oturmuyoruz. Evlerimizden bir bölüm daha çekmiş oluyoruz. Benim ve dizide oğlumu oynayan Sarp Apak’ın bahçesi benzer olduğu için bir köşesini aynı dekorla tasarlamaya çalıştık. Gülse benim çadırım olduğunu biliyordu. Bahçeye çadır kurdum yaşam alanı olarak onu kullanmaya başladım. Benimki de biraz aslında elimizdeki imkanlarla pratik bir çözüm oldu. Evde boş oturmaktan çok daha iyi bir meşgale olarak geldi bize. İyi de bir bölüm çıkacak diye düşünüyorum.
“Cesur senaristimiz sayesinde bir ilke imza attığımız için mutluyum”
Hasibe Hanım siz neler söylemek istersiniz?
HASİBE EREN: “Ben henüz bu deneyime eşlik etmedim. Benim ‘Şennur’ karakterine hazırlanmam biraz daha zor olduğu için benim sahnelerimi daha çekmedik. Ama değişik bir heyecan var. Çünkü koronavirüsün bizi evlere bağladığı bu günlerde, normal rutinimizin dışına çıktık. Tam da gündelik hareket düzeyimizi yukarıda tutmak için sporumuzu yapmaya çalışalım, düzenli ve sağlık beslemeye gayret edelim, kitaplarımızı okuyalım, kendimizi geliştirebileceğimiz alanlara odaklanalım falan diye düşünürken birden Gülse’nin teklifi gelince çok mutlu oldum. Hemen evin görüntülerini çektim, gönderdim. Aileme, arkadaşlarıma ‘Aman pazar, pazartesi günleri beni aramayın. Benim evde setim var.’ diye haber gönderdim. Güzel bir şey olacak herhalde. İlk kez kendi kendime hazırlanacağım ve o süreci de çekeceğim. Sonra onunla ilgili bir kamera arkası oluşturacağız falan. Heyecanlıyım ve bir ilke imza atılacağı için mutluyum, bu kadar cesur bir senaristimiz olduğu ve böylesi zorlukta bunun üstesinden gelebildiği için. Umarım bu heyecan seyircimize de geçer. Koronavirüs karantinasını zaten insanlar günlerdir yaşadığı için kendilerinden çok şey bulacak ve bence çok eğlenecekler. Yeter ki çok karanlık bir tablo bizi bekliyor olmasın. Tüm dualarımız ve iyi dileklerimiz bununla ilgili.”
Sizin için ‘Zor diye bir şey yok, imkansız biraz zaman alır’ diyebilir miyiz?
HASİBE EREN: Evet, Gülse için kesinlikle öyle.
GÜLSE BİRSEL: Ya aslında galiba biraz Türkiye için öyle. Muhtemel farklı durumlara en hızlı adapte olabilen ülke olduğumuz için böyle bir şeyi ilk kez bizim deniyor olmamız da çok şaşırtıcı olmadı. Jet Sosyete’nin bir sitcom dizisi olmasının da kolaylığı var tabii ki. Zaten dekorla çekilen, dış mekan ve aksiyon gerektiren sahneler olmadığı için böyle bir formata da en uygun yapım bizimkisi.
Siz bu kabiliyetinizle öyle bir problemin üstesinden de gelebilirsiniz sanki…
GÜRSE BİRSEL: Yani aksiyon, dış mekan gerektiren bir format olsaydık muhtemelen çözüm bulamazdık. Boğazda bir yalıda geçen müthiş manzaraların olduğu hareketli bir dizi falan olsaydı, ona muhtemelen çare bulamazdık.
Ama mesela bir tane ikili sahnemiz olacak. Galiba, o riski alacağız. Enis ve Hasibe birbirlerine çok yakın oturuyor. Üç haftadır ikisi de evlerinden çıkmadı ve ikisinin de sağlıklı olduğunu düşünüyoruz. Biri özel arabasıyla ötekine giderek ikili bir sahne çekebilecek diye düşünüyoruz. Galiba bu riski alacağız. Tabii sosyal mesafelerini koruyarak, tokalaşmadan öpüşmeden olabilir. Kendileri istediler böyle bir şeyi. Bir şey çıkarsa da ben kendimi mesul hissetmeyeceğim.
Cengiz Bey aileniz nasıl karşıladı evden çalışma durumunu?
CENGİZ BOZKURT: Hiçbir tepki göstermediler. Hatta benim kamera arkası görüntülerimi dışarıdan onlar çekti. Kızım ve eşim sağ olsunlar yardımcı oldu, ışık ve dekor konusunda. Dizide mesela benim bir sakalım var. Burak Aksak ve Selçuk Aydemir ile Netflix için çekilen bir proje için onu kesmek zorunda kaldık. Aslında Jet Sosyete’de bir süredir takma sakalla oynuyordum. Bu yüzden evden çekeceğim bölümlerde hazırlık yaparken takma sakalımı da kendim hazırlıyorum.
“Normalde 2 günde bitecek şeyi 5-6 günde çekebiliyoruz”
GÜLSE BİRSEL: Vallahi sakal takıyoruz, makyaj yapıyoruz, peruk takıyoruz. Kostümleri, ışık dekorunu yapıyoruz yani şu an hepimiz şahane çalışıyoruz. Günde 2-3 sayfa çekebiliyoruz en fazla ve bittiğinde ben perişan oluyorum. Sahne bitiyor ve ben de bitiyorum yani. Normalde iki günde çekebileceğimiz bir şeyi zannediyorum 5-6 günde çekeceğiz bu teknikle.
Gülse Birsel sizin evde çalışma durumunuz nasıl acaba aileniz yardımcı olabiliyor mu?
GÜLSE BİRSEL: Hayır, zaten kimsenin de yardım etmesini ve karışmasını açıkçası istemem. Tamamen yalnız kalmaya çalışıyorum. Eşimden mümkün olduğu kadar o esnada etrafta olmamasını rica ediyorum. Çünkü evin içerisinde Gizem olmak gerçekten çok saçma bir duygu. Komşular ne düşünüyor gerçekten bilemiyorum. Gizem’in şarkı söylediği ve dans ettiği bir sahne yazdım kendime. Evde bir tane dönen ışık, bir tane ekolu mikrofon buldum ve perdeye ışığı yansıtarak onun karşına geçip dans edip şarkı söyledim. Bunların hepsi kendi evimde oluyor. Gerçekten şu an komşularımdan o kadar utanıyorum ki. Çünkü bunu 5-6 kere yapmak zorunda kaldım. Şarkıcı da değilim, öyle bir sesim de yok. Komşular 5-6 kere ekolu bir mikrofondan bangır bangır beni dinlemek zorunda kaldı yani. İnşallah parti falan verdiğimi düşünmemişlerdir ama sanatçı olduğumu bildikleri için diziyle alakalı olabileceğini düşündüklerini zannediyorum. Umarım anlayışla karşılamışlardır ve buradan kendilerinden tekrar özür diliyorum.
Jet Sosyete korona özel bölümü 8 Nisan’da Star TV’de izleyiciyle buluşacak.
Salih Şeref, Hilal Uştuk