Midilli Adası'ndaki Osmanlı eserlerine UNESCO koruması talebi

29 Eylül 2020 Salı 13:05

Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmet tarafından 1462 yılında fethedilen Midilli Adası’nda bulunan kitabeden yola çıkarak Barbaros Hayreddin Paşa’nın soyağacına ulaşan Tütüncü, adaya giderek Osmanlı eserlerini yerinde gözlemledi.

Hollanda’daki Türk ve Arap Dünyası Araştırma Merkezi Başkanı Dr. Mehmet Tütüncü, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Midilli Adası’nda araştırma yapan Mısırlı akademisyen Dr. Ahmed Ameen’in, 2016 yılında bir kitabenin fotoğrafını kendisine göndermesi üzerine adaya gittiğini söyledi.

Araştırmaları sonucunda kitabenin 534 yıl önce Barbaros Hayreddin Paşa’nın babası tarafından yaptırıldığı bilgisine ulaştığını belirten Tütüncü, kitabenin Ege’deki en eski Türk eseri olduğunu vurguladı.

Mehmet Tütüncü, kitabede Osmanlıca “Bu muhteşem burcun yapılmasını fetihler babası Büyük Sultan ve Ulu Hakan, Sultan Mehmed Han oğlu, Sultan Bayezid emretti. Allah sultanlığını ve de devletini ebedi kılsın. Bunu Adem oğlu Emir Yakup 890 senesinde yapmıştır.” ifadelerinin yer aldığını aktardı.

Kitabede Barbaros Hayreddin Paşa’nın dedesinin isminin de yer aldığını ifade eden Tütüncü, “Buradaki önemli olan bir başka husus da Barbaros Hayreddin Paşa’nın dedesi, yani Yakup Ağa’nın babası Adem adında bir Osmanlı sipahisinin adını ilk defa vermesidir. Daha önce Barbaros’un dedesi hakkında elimizde hiçbir veri yoktu.” dedi.

“Bulduğumuz kitabe Yakup Ağa’nın yazdırdığı kitabedir”

Mehmet Tütüncü, kitabenin tarihini şöyle anlattı:

“Barbaros Hayreddin Paşa’nın babası Yakup, 1462’de Midilli Kalesi’nin fethine katılıyor. Yakup Ağa, fetihten sonra Fatih Sultan Mehmet tarafından adaya yerleştiriliyor. Daha sonra Yakup Ağa, Midilli’de sancak beyi oluyor. Ada, özellikle tarım açısından çok zengin. Yakup Ağa’nın oğulları Barbaros Hayreddin Paşa ve Oruç Reis, bu adada doğuyor. Yakup Ağa, Barbaros Hayreddin Paşa ve Oruç Reis’e birer gemi yaptırarak onların Akdeniz’de ticaret yapmalarını sağlıyor. Adada, Cenevizlilerden kalma bir kale var ama yıkık biçimde. 2. Bayezid, kaleyi tamir etme emri veriyor, Yakup Ağa da tamir edip kendi ve babasının adına bir kitabe yazdırıyor. Bulduğumuz kitabe Yakup Ağa’nın yazdırdığı kitabedir. Ege adalarındaki bizim en eski kitabemiz bu şekildi ortaya çıkıyor.”

Midilli Adası’ndaki eserlere tarih kitaplarında yeterince yer verilmediğini ifade eden Tütüncü, adadaki zenginliklerin bu yüzden bilinmediğini dile getirdi.

“Osmanlı döneminde yapılmış Yunanca yazılı çeşmeler bulunuyor”

Midilli’nin, Osmanlı tarihi eserleri bakımından çok zengin bir ada olduğunu belirten Tütüncü, şu bilgileri verdi:

“Midilli Adası’nda 100’e yakın Osmanlı eseri var. Bunların 76’sı Midilli şehrinde, diğer 24’ü ise adanın başka yerlerinde. 14 yapı kitabesi, Valide Camisi, Yalı Camisi, Hacı Mehmed Ağa Medresesi, 4 çeşme, 7 kale kitabesi bulunuyor. Ayrıca Osmanlı döneminde yapılmış Yunanca yazılı 54 çeşme de bulunuyor. Midilli şehri dışındaki 24 kitabenin 4’ü Sigri, 6’sı Molivos, 4’ü Mesagros, 3’ü Skalochori, 4’ü Lscopeloo ve birer tanesi de Moria, Mithymna ve Pamfila köylerinde bulunuyor. Yakup Ağa’nın onardığı adadaki kale çok önemli. Zaten Ayvalık’tan bakınca direkt karşısı. Kale, Çanakkale Boğazı’na giden önemli bir koruma mekanizması.”

Rodos Adası’nda az da olsa Müslüman’ın yaşadığı için bazı eserlere dokunulmadığını aktaran Tütüncü, ancak Midilli’de birçok Türk eserin harabe şeklinde olduğunu belirtti.

“Çeşmelerden hala su akıyor”

Adadaki camilerin yıkılmak üzere olduğunu, kapılarının kilitli, ahşap bölümlerinin ise çürümüş halde bulunduğunu anlatan Tütüncü, şöyle devam etti:

“Terk edilmiş bir izlenim var. Ayakta kalan camilerin çoğu malzeme deposu veya kilise olarak kullanılıyor. Günümüzde turistler için kaleye önem verilmiş. Camiler, hamamlar, medreseler perişan durumda. Kalenin haricinde Osmanlı’nın yaptırdığı çeşmelerden hala sular akıyor. Çeşmeler hala kullanıldığı için bakımlılar.

Özellikle Midilli Kalesi kadar eski kitabelerle donatılmış başka bir kale bölgede bulunmuyor. Bu tarihi eserler korunmalı. Ortak bir geçmişin ortak mirasıdır. UNESCO çerçevesinde bir koruma yapılabilir. Harabe şeklindeki eserler bir şekilde restore edilmeli.”