Sıcağa ve kuruluğa duyarlı olan Kovid-19'un yayılımı yazın azalabilir
22 Mayıs 2020 Cuma 13:06
İSTANBUL (AA) – Çin’in Vuhan kentinden dünyaya yayıldığı ilk günden bu yana Kovid-19 salgınının nasıl ve ne zaman sona ereceğine ilişkin tartışmalar sürüyor.
Birçok ülkede vaka sayıları kontrol altına alınsa da bulaşma riski devam eden Kovid-19’un yayılımının havaların ısınmasıyla birlikte azalacağı görüşleri de sık sık gündeme taşınıyor.
Bu yaz, mevsim normallerinde yaşanması beklenen hava sıcaklıklarında ise büyük değişimler öngörülmüyor. Meteoroloji Genel Müdürlüğünün verilerine göre, haziran, temmuz ve ağustosta Doğu Akdeniz ile doğu bölgelerde mevsim normalleri civarında, iç kesimlerde ise mevsim normallerinin 1 ila 2 derece üzerinde seyredecek sıcaklıkların diğer bölgelerde de mevsim normallerinin 0,5 ila 1 derece üzerine çıkması bekleniyor.
Mevsimsel değişikliklerin Kovid-19 üzerindeki etkisini AA muhabirine değerlendiren Sağlık Bilimleri Üniversitesi (SBÜ) Öğretim Üyesi ve Tıbbi Mikrobiyoloji ve Tıbbi Viroloji Uzmanı Doç. Dr. Fatih Şahiner, insanlarda enfeksiyona yol açan 7 türü olan koronavirüs ailesinin 40’ı geçen tüm üyelerinin zarflı virüsler olduğunu söyledi.
Şahiner, bunların sıcaklığa ve kuruluğa dayanıklılık, çevre koşullarına bağlı olarak enfeksiyon yapabilme özelliklerinin devam etmesi, alkol ve dezenfektanlara karşı duyarlılıkları şeklinde sıralanabilecek birçok yapısal özelliklerinin benzer ancak genetik kodlarının farklı olduğunu dile getirdi.
“Görülme sıklığı yaz aylarında azalmakta”
Şahiner, “Bu nedenle artan sıcaklıklar havadaki nem oranının azalmasına ve virüs partikülleri içeren, insanlar arası bulaşta önemli rol oynayan solunum yolu sekresyonlarının (öksürük, hapşırık ve yüksek sesle konuşmayla yayılan) daha çabuk kurumasına yol açacağı için gelecek aylarda Türkiye’yi biraz daha rahat ve az riskli günler bekliyor olabilir.” ifadelerini kullandı.
Virüs bulaşmasını etkileyen tek faktörün sıcaklık olmadığını, sıcaklığın avantajları olduğu kadar toplum hareketliliğini artıran dezavantajlarının da bulunduğunu belirten Şahiner, influenza ve rubella virüsü gibi bazı solunum yolu enfeksiyonlarıyla ilişkili patojenlerin mevsimsel özellik gösterdiğini, kış aylarında görülme sıklıklarında artış yaşandığını aktardı.
Hayvan koronavirüslerinin birçoğunun da belirgin mevsimsel görülme sıklığı sergilediğine işaret eden Şahiner, “Yaygın insan koronavirüsleri olarak bilinen HCoV-229E, HCoV-NL63, HCoV-OC43 ve HCoV-HKU1 ile ilişkili enfeksiyonlar da açık şekilde mevsimsel seyir göstermekte, aralık ve nisan aylarında daha sık görülmektedir. Ancak görülme sıklıkları yaz aylarında azalmakla beraber yılın her döneminde koronavirüslerle ilişkili enfeksiyonlar ortaya çıkabilmektedir.” dedi.
“Kapalı mekanlarda mevsimsel etkinin derecesi bilinmiyor”
Solunum yolu enfeksiyonlarıyla ilişkili patojenler ve hayvan virüsleri de dahil diğer koronavirüslerin mevsimsel özellik göstermesinin, yapısal özellikleri nedeniyle sıcaklık ve kuruluğa duyarlı olmasının, Kovid-19’un yayılımının yaz aylarında azalabileceğini gösteren en önemli veriler olduğunu belirten Şahiner, “Zarflı bir virüs olması dolayısıyla yaz aylarının neden olacağı kuruluk ve sıcaklığın Kovid-19’un açık alanlarda yayılımını yavaşlatması beklenebilir. Ancak virüsün asıl yayılma alanları olan kapalı mekanlarda mevsimsel etkinin derecesi henüz bilinmemektedir.” ifadelerini kullandı.
Şahiner, yaklaşan yaz aylarının Türkiye’de vaka sayılarında yaşanan düşüşe katkısı olup olmayacağına dair şu değerlendirmelerde bulundu:
“Virüsün yapısıyla ilgili temel bilgimiz, bu enfeksiyonun yaz aylarında bir derece sınırlanabileceği. Ancak yüksek bulaşıcılığı nedeniyle özellikle bu virüsle karşılaşmamış duyarlı popülasyonun hala çok büyük olduğu dikkate alındığında, hastane ortamları, yolcu gemileri ve spor salonları gibi kapalı alanlar ile aile içi bulaşla ilişkili olgu kümelerinin görülebileceğini söyleyebiliriz. Bu şekildeki azalan vakalar ile salgının kış sezonuna ulaşabilmesi ve önümüzdeki aralık-nisan ayları arasındaki dönemde pandemi boyutunda olmasa bile enfeksiyon sıklığında yeniden artışlar görülmesi bir diğer ihtimal. Ülkemizde olgu sayıları azalsa da bu ekonomik parametrelerde görülen yaz etkisi değişiklikleri gibi geçici bir durum olabilir. Bu konuda en net bilgilere salgının 1 yıllık döngüsünü tamamlamasının ardından sahip olacağız.”
“Henüz epidemiyolojik ve klinik önemi olan mutasyonlar gelişmedi”
Doç. Dr. Fatih Şahiner, Kovid-19’un bulaşıcılığının sıcaklıklarda azalma ihtimali olsa dahi her ülkede aynı etkinin görülüp görülemeyeceğine ilişkin, şunları kaydetti:
“İnsan koronavirüsleri keşfedileli 60 yıl oldu. 2003’ten beri neredeyse 20 yıldır SARS koronavirüsü üzerinde ileri düzey çalışmalar yapılıyor. Dolayısıyla bu virüsler hakkında aslında çok şey biliyoruz. Mevcut bilgilere Kovid-19’a ait binlerce genom sekansının yayımlanması da dahil yeni makalelerden gelen çok sayıda bilgi eklendi. Bu bilgilere bakacak olursak, birincisi, bu virüslerin genomlarında mutasyonlar görülüyor ama bu mutasyonlar belli gen bölgelerinde daha sık, genel olarak sınırlı ve beklenen düzeylerde gelişiyor. İkincisi, yaz aylarında enfeksiyonun yayılmasının azalması beklenen bir durum ancak duyarlı kişi sayısı hala çok yüksek olduğu için etki boyutunu net olarak kestiremiyoruz. Üçüncüsü, salgının her ülkede farklı boyutta ve özelliklerde seyretmesinin nedeni mutasyonlardan ziyade ülkelerin ileri yaşlı ve riskli hastalıklara sahip nüfus oranı, sağlık hizmetlerine erişim ve bu hizmetlerin kalitesi, izolasyon ve karantina kısıtlamalarının uygulanma şekli ile müdahale süresi gibi sosyo-demografik özellikleriyle ilişkili. Dördüncüsü, bu virüste henüz epidemiyolojik ve klinik önemi olan mutasyonlar gelişmedi. Bu tür mutasyonların olması için spesifik antiviral ilaçlar ve aşıların baskısıyla seçilme olması ya da enfeksiyonu geçirenlerin bağışıklık sistemlerinin baskısıyla seçilme olması lazım. Ancak bunun için de daha uzun bir süreye ve daha çok veriye ihtiyacımız var.”