Suudi Arabistan, Biden döneminin başlamasıyla Demokrat yönetim nezdindeki olumsuz imajını değiştirmek istiyor

6 Şubat 2021 Cumartesi 13:51

İSTANBUL (AA) – Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, yeni seçilen ABD Başkanı Joe Biden’ın görevine başlamasıyla birlikte, ülkesinin ABD ile ilişkilerinde eski başkan Donald Trump dönemindeki gibi “rahat” olmayacağı bir döneme girdiğini çok iyi biliyor.

Ayrıca Biden ve yönetiminin Suudi Arabistan yönetimiyle ilişkileri “yeniden değerlendirme” ihtiyacıyla gündeme taşıması sonrasında, Muhammed bin Selman, veliaht prensi olduğu ülkesinin insan hakları dosyası ve Yemen’deki iç savaşın sonuçlarını da içeren ABD’nin de gündeme getirdiği birçok dosyada “acı” tavizler vermesi gerektiğinin farkında.

Gözlemciler, Suudi Arabistan’ın yeni ABD yönetimiyle beklenen gerilimleri hafifletmek için bu çerçevede önleyici adımlar atacağını öne sürüyor.

Suudi yönetimi, propaganda şirketleri ve lobicilik faaliyetleriyle yeni ABD yönetimi nezdindeki imajını düzeltmek ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın suikastın doğrudan sorumluluğuyla ilgili açık suçlamalarının ardından kaybettiği etkisini yeniden kazanmak için büyük çaba sarf ediyor.

Körfez’e barış geldi, siyasi davalar hızlandı

Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Mısır’ın başını çektiği birçok devlet 5 Haziran 2017 yılından beri Katar’a büyük bir abluka uyguluyordu. Yalnız ABD başkanlık koltuğunun değişmesiyle beraber Körfez’de de barış rüzgarları esti.

Katar devletiyle 3 yıl boyunca her türlü ilişkinin kesilmesinden ve ilişkilerin düzelmesine yönelik Kuveyt’in arabuluculuğunu reddetmesi ve yine bu konuda ABD’nin girişimlerini yanıtsız bırakmasından sonra, Suudi Arabistan ve Körfez krizinde ortak hareket eden devletler Biden’ın ABD başkanı seçilmesinden hemen sonra, Katar’la hava sahalarını ve sınır kapılarını açarak, bu ülkeye uygulanan ablukayı kaldırdı ve Doha ile ilişkilerini yeniden başlattı.

Amerikan yönetimi ile herhangi bir çatışmayı önleme girişimi gibi görünen siyasi hamleler yaparak, aralarında Suudi asıllı Amerikalı Dr. Velid Fethi’nin de bulunduğu birçok fikir tutuklusunun ve cezaevindeki insan hakları aktivistinin davalarını hızlandırdı.

Yemen savaşında ABD’nin Suudi Arabistan tutumu

ABD Başkanı Joe Biden, ülkesinin Yemen’deki savaşta Suudi Arabistan’a verdiği askeri desteği sona erdirdiğini ve ilgili silah satışlarını durdurduğunu açıkladı.

Yine Biden, 2015 yılından beri devam eden Yemen’deki savaşta meşru hükümete destek veren askeri koalisyona liderlik eden Suudi Arabistan’a silah satışını durdurma sözü verdi.

Sonuç olarak, Biden yönetimi, önceki ABD yönetimi tarafından alınan kararları gözden geçirmek için Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) silah satışını “geçici” olarak durdurma kararı aldı.

ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken, Biden’ın Yemen’deki Suudi askeri harekatına verilen desteği çok kısa sürede sona erdirme sözü verdiğini söyledi.

Ancak ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, geçici askıya alma kararını Amerikan yönetiminin şeffaflığa olan bağlılığını gösteren bir “rutin idari prosedür” olarak nitelendirdi. Sözcü ayrıca, silah satışlarının ABD’nin karşılıklı çıkarlara dayalı güvenlik ortaklıkları oluşturma konusundaki stratejik hedeflerine yardımcı olması gerektiğini söyledi.

ABD Başkanı Biden, başkan olduktan sonraki ilk ziyaretini gerçekleştirdiği Dışişleri Bakanlığında ABD’nin diplomasi yaklaşımına ilişkin dün bir konuşma yaptı.

“Amerika geri döndü, diplomasi geri döndü.” mesajı veren Biden, yönetiminin her alanda diplomatik kurumları daha fazla kullanacağını ve uluslararası ittifak ilişkilerini önemsediklerini belirtti.

Suudi yönetimi, İran sebebiyle ABD’nin safında kalmak istiyor

Bununla birlikte, Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan Al Suud gibi Suudi yetkililer, ABD’deki yeni yönetimle ilişkilerin “mükemmel” olacağı ve İran’ın nükleer dosyası ve balistik füzeleri konusunda Washington ile görüşmelerine devam edecekleri konusunda iyimser.

Tahran yönetimi ise, önceki Başkan Donald Trump tarafından 2 Mayıs 2018’de anlaşmadan çekildikten sonra hızla uygulanan ve Suudi Arabistan, BAE, İsrail ve ABD’nin bölgedeki diğer müttefikleri ve ortakları tarafından memnuniyetle karşılanan “azami baskı” yaptırımları kaldırılmadan nükleer anlaşmaya geri dönmeyi reddediyor.

Cemal Kaşıkçı suikastı ve insan hakları sicili

Joe Biden, 2 Ekim 2018’de İstanbul’daki Suudi Başkonsolosluğu’nda Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesinden Suudi yetkililerin sorumlu tutulmasını istemişti.

Son olarak, 10 Demokrat Parti milletvekili, Cemal Kaşıkçı suikastıyla ilgili istihbarat raporunun gizliliğinin kaldırılması ve Suudi Arabistan’la ilişkilerin daha kapsamlı bir şekilde yeniden değerlendirmesi için ABD Dışişleri Bakanı Blinken’e mesaj gönderdi.

Suudi Arabistan, Kaşıkçı suikastında başta veliaht prens olmak üzere Suudi yöneticilerin bilgisi veya rızası olmadığını savunuyor ve söz konusu suikastten “haydut” bir grubu sorumlu tutuyor.

Kaşıkçı suikastıyla ilgili Amerikan istihbaratının ulaştığı sonuçları, Trump, kongrenin konuyla ilgili ayrıntılı bir rapor taleplerine rağmen sakladı. Yeni Ulusal İstihbarat Direktörü Avril Haines, daha sonra planlanacak bir Senato duruşmasında bu raporu sunmayı vaat etmişti.

Amerikan milletvekillerinin talep ettiği diğer dosyalar ise Suudi Arabistan’da tutulan Amerikan vatandaşlarının serbest bırakılması, Suudi Arabistan’a Yemen savaşında kullandığı hücum silahlarının tesliminin durdurulması ve Husilerin terör listesinden çıkarılması konularından oluşuyordu. Trump yönetimi, görevi Joe Biden ve ekibine teslim etmeden bir gün önce Husileri terör listesine almıştı.

Donald Trump, dört yıl boyunca siyasi müttefikleri Veliaht Prens Muhammed bin Selman ve Abu Dabi Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed’in yanında durması ve Suudi Arabistan’a silah satışlarının durdurulmasını öneren karar tasarılarına karşı veto yetkisi kullanması nedeniyle büyük bir baskı ile karşı karşıya kaldı. Trump’a olan baskılar, Kaşıkçı suikastı olayında Suudi Arabistan’ı ve veliaht prensini savunması ve bölgedeki İran tehditlerine karşı bir ortak olarak görmesi üzerine daha da arttı.

ABD’nin Suudi Arabistan üzerinde muhakkak çıkarları var ve Suudi yönetimi de ABD çıkarlarını güvence altında tutuyor. Buna rağmen Suudi yetkililer arasında ABD’nin Suudi Arabistan’la ortak çıkarlarını terk etmesi, İran’la nükleer anlaşmaya geri dönmesi, silah satışlarını durdurması ve krallığın pek iç açıcı olmayan insan hakları sicilini vurgulaması konusunda açık endişeler var.

Buna karşılık ABD Dışişleri Bakanı Blinken Suudi Arabistan’ın “ortak” bir ülke olduğunu belirterek, İran’la mücadeleyi güçlendirmek için ülkesinin Suudi Arabistan’da iki askeri üssü ve limanı kullanma niyetinde olduğunu söyledi.

Suudilerin lobicilik faaliyetleri ve İsrail desteği

Joe Biden’ın göreve başlamasıyla eş zamanlı olarak, bazı Amerikan medya şirketleri 2020 yılının Aralık ayında Biden yönetiminin Suudi Arabistan’a karşı alabileceği sert tutumu değiştirmek için Suudi yönetiminin lobiciler üzerinden baskı hamleleri yapmaya başladığını ortaya koydu.

ABD medyasına göre Suudi Arabistan, Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesinden bu yana şirketlere ve lobicilere en az 30 milyon dolar harcadı.

Amerikan “Foreign Policy” dergisi, Suudi Arabistan’ın ABD’deki Suudi çıkarlarını güçlendirmek için en az 16 şirketle sözleşme yaptığını ortaya koydu.

Lobicilerin, Cumhuriyetçi Kongre üyelerinin Suudi Arabistan’a karşı olumlu tutumlarını sürdürmelerinde büyük olasılıkla bazı başarılar elde etmesi bekleniyor.

Bunun yanı sıra Amerikan raporları da Suudi yönetiminin de İsrail’le normalleşen ülkeleri teşvik ettiğine işaret ederek, bu sebeple İsrail’in de ABD karar alma mekanizması içerisindeki lobi gücünü Suudi Arabistan lehine kullanmasının beklentiler arasında olduğunu belirtiyor.

İsrail ise Biden yönetiminin Suudi Arabistan’a yönelik olası tutum değişikliğinin İsrail’in elde etmek istediği nüfuzunu olumsuz etkileyeceğini ve bölgedeki muhtemel İran tehdidinin artıracağını düşünüyor.