Suudi Arabistan’ın 'Selmanların yönetiminde' skandal dolu karnesi
19 Mart 2020 Perşembe 16:06
ANKARA (AA) – Petrol gelirleriyle elde ettiği mali gücü ve kutsal mekanlara ev sahipliği yapmasıyla, Arap ve İslam dünyasında istisnai bir konuma sahip Suudi Arabistan, Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın sahneye çıkmasıyla savaşlar, skandallar, suikastlar ve saray entrikalarının ülkesi haline geldi.
Suudi Arabistan’da Kral Abdullah’ın hayatını kaybetmesinin ardından Kral Selman bin Abdulaziz, 2015 yılında tahta geçti. Kral Selman’ın taç giydiği dönemde kayda değer deneyimden yoksun oğlu Muhammed bin Selman bir anda ülkenin siyaset sahnesine çıktı.
Veliaht Prensin hızla yükseldiği son beş yıl içinde, geleneklerinden uzaklaşan Suud hanedanının yönettiği Riyad, Muhammed bin Selman’ın dümende olduğu “ani, keskin ve ölçüsüz” manevralarla anılır oldu.
ABD’deki lobi şirketlerinin Suudi Arabistan finansmanıyla çizdiği “muhafazakar ve kapalı Suud toplumunu dünyaya açacak ve dönüştürecek genç lider” imajıyla pazarlanan Muhammed bin Selman, yıllar içinde karıştığı skandallarla kendisini alkışlayanları bile şaşkına çevirdi.
Yemen’de klasik bir savaşla başlayan Veliaht Prens’in sicili, saray darbeleri, iş adamı prenslere gözaltı, dini veya siyasi her türlü muhalif ismi tutuklatmak, komşu bir Körfez ülkesine ambargo, başka bir ülkenin başbakanını alıkoymak, Kanada ile ani bir diplomatik kriz, uluslararası petrol piyasasında fiyat savaşı ve daha bir o kadar “ölçüsüz” hamleyle doldu.
Muhammed bin Selman’ın “parlatılan imajına” en ağır ve kalıcı lekeyi süren ise gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğunda organize ve canice bir suikasta kurban gitmesi oldu.
MBS sahnede en önde yer aldı
Babasının 2015 yılında tahta çıkmasıyla Muhammed bin Selman, Savunma Bakanlığı, Suudi Arabistan’ın petrol üretiminin yöneticisi ARAMCO’nun Yönetim Kurulu Başkanlığı, Kraliyet Divanı Genel Sekreterliği ve Suudi Arabistan varlık fonu gibi yüksek profilde birden fazla görevin başına getirildi.
Söz konusu kritik kurum ve yapıların başına tepeden indirilmesi, Bin Selman’a ülkenin geleceğinde büyük bir yer ayrıldığının ilk işaretlerini verdi.
İran’a yakın Husi milislerin Suudi Arabistan’ın sınır komşusu Yemen’de darbe yaparak yönetimi ele geçirmesi sonucu, Muhammed bin Selman yönetiminde Riyad, Mart 2015’te Yemen’de sınır ötesi bir askeri harekata kalkıştı.
Yemen’e istikrar sağlamak ve meşru hükümeti yeniden iktidara getirmek gerekçesiyle hızla başlatılan harekat ardında 24 milyonluk Yemen nüfusunun yüzde 80’inin insani yardıma muhtaç kaldığı dünyanın en trajik insanlık felaketlerinden birini bıraktı. Giderek daha da karmaşık bir durum alan savaş, halen devam ediyor.
Selmanlar’dan Suudi toplumunu “dışa açma” girişimi
Suud hanedanı, bugüne kadar ülke içinde dini otoritelerle yaptığı iş birliği içinde toplum üzerindeki kontrolünü pekiştirmesiyle tanındı.
Ancak, Kral Selman ve oğlu Muhammed bin Selman’ın dümenine geçtiği yönetim, dini otoritenin gücünü zayıflatarak Suudi toplumunu değiştirme girişimlerini hayata geçirmeye başladı.
Ahlak polisi olarak da tanınan “Mutavva”nın güçlerini zayıflatan Suudi Arabistan yönetimi, uzun zamandır tartışılan kadınların araba sürmesine izin veren yasayı hayata geçirdi.
Batı başkentlerinde de alkışla karşılanan Suudi toplumuna ve Suud kadınına yönelik serbestlik sağlayan “vitrin parlatıcı” adımlarına rağmen Selman yönetimi, insan hakları ve kadın hakları aktivistlerine yönelik baskı kampanyasından vazgeçmedi. Bu dönemde, daha fazla özgürlük ve hak çağrısı yapan çok sayıda aktivist demir parmaklıklar arkasına gönderildi.
Sadece 2019 yılı içinde 5 binden fazla etkinliğin düzenlendiği ülkede, gelecek 10 yıl içinde eğlence endüstrisine 64 milyar dolar yatırım yapılacağı açıklandı. Kutsal toprakların yanı başında dünyaca ünlü yabancı şarkıcıların konserleri için devasa paralar aktarıldı.
Muhammed bin Selman, sahneye çıkıyor
Kral Selman’ın tahta geçmesiyle ülkede uzun yıllar İçişleri Bakanlığı yaparak hanedanda öne çıkan Muhammed bin Nayif de veliaht prensliğe getirilerek tahtta ikinci sıraya yerleşmişti. Muhammed bin Selman ise Bin Nayif’ten sonra yardımcı veliaht prenslik makamıyla tahtta ikinci sırada yer alıyordu.
Ancak bu tablo uzun sürmedi. Muhammed bin Nayif’in kısa bir süre ortadan kaybolmasının ardından, Haziran 2017’de saray entrikası hayata geçti ve bir Kraliyet kararnamesiyle Muhammed bin Selman’ın veliaht prenslik görevine getirildiği, Nayif’in de tahttan çekildiği haberi geldi.
Bin Nayif’in tahttan çekilmeye zorlandığı ve daha sonra da ev hapsine kapatıldığına ilişkin güçlü iddialar ortaya atıldı. Aynı dönemde, Bin Selman’a yakın basında Muhammed bin Nayif’in “sağlığının iyi olmadığı ve atlattığı suikast girişimlerinin ardından ilaç bağımlısı hale geldiği” yönünde bir karalama kampanyası başladı.
Bin Selman’ın sürpriz hamleleri hız kazanıyor
Muhammed bin Selman’ın liderliğinde Suudi Arabistan, devlet kademelerindeki üst düzey yetkililerin görevden alınması, medyatik isimlerin, önderlerin, İslam alimlerinin aniden gözaltına girmesi gibi baskı hamleleri sıradanlaştı.
Bin Selman’ın baskısından nasibini alan varlıklı Kraliyet üyeleri de 2017 yılında bir otelde ev hapsinde tutularak servetlerinin bir kısmı karşılığında serbest bırakıldıkları bir “yolsuzlukla mücadele operasyonuna” maruz kaldı.
Citigroup ve Twitter gibi dünyaca ünlü şirketlerin ortaklarından ünlü iş adamı Velid bin Talal’in de aralarında yer aldığı kişilerin maruz kaldığı yaklaşık yüz milyar dolarlık servet aktarımına yol açan beş yıldızlı yolsuzlukla mücadele operasyonunu, bazı kesimler “olumlu” karşılarken, diğer bir kesim “Muhammed bin Selman’ın Suudi oligarkları dize getirme ve tasfiye çabası” olarak değerlendirdi.
Kötü bir insan hakları karnesine sahip Suudi Arabistan yönetimi, daha baskıcı hale gelerek ılımlı diye isimlendirilecek muhaliflere yönelik idam kararlarına imza attı. Bunlar arasında mutedil İslam anlayışıyla Suud gençliği içinde de popüler, İslam alimi Selman el-Avde dikkati çekti.
Arap ve İslam dünyasında meşhur vaizler Avde, Avad el-Karni ve Ali el-Omari’nin haklarında idam hükmünün verildiği iddia edildi. Veliaht Prens’i eleştiren ekonomi, medya, akademi gibi birçok alandan isimler hızla tutuklandı.
Katar’a ambargo, Lübnan Başbakanı Hariri’ye zorla istifa, Kanada ile diplomatik kapışma
Suudi Arabistan’ın son yıllarda bulaştığı diplomatik krizlere bir yenisini eklemek için beklenen süre her geçen gün azaldı. Suudi Arabistan, Körfez’in en büyük ülkesi konumuyla Katar’a yönelik ani bir biçimde başlayan 2017 yazındaki ambargoya liderlik etti. Körfez içinde eşi görülmemiş diplomatik kriz, bölgede yeni bir kutuplaşmayı tetikledi.
Ambargonun başlamasından birkaç ay sonra, dönemin Lübnan Başbakanı Saad Hariri, Kasım 2017’de Suudi Arabistan’a gerçekleştirdiği bir ziyaret sırasında, “İran ve Hizbullah’ın ülkesindeki güvenliği tehdit ettiği ve güvende olmadığı” gerekçesiyle beklenmedik biçimde istifa etti. Ancak, Suudi Arabistan’ın Hariri’yi istifaya zorladığı ortaya çıktı.
Birkaç gün ortadan kaybolan Hariri, Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron’un araya girmesiyle serbest kaldı ve önce Paris’e sonra da ülkesine dönerek istifa kararından vazgeçti. New York Times, Suudi Arabistan’ın, Hariri’yi istifa ettirerek, Lübnan’da bir iç karışıklık çıkarmayı hedeflediğini, Riyad’ın bu sayede, Yemen’de aktif bir rol alan Hizbullah’ın ilgisini dağıtmayı planladığını iddia etti.
Aynı şekilde, Kanada Dışişleri Bakanlığının resmi sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı, “Suudi Arabistan’da insan hakları aktivistlerinin tutuklanmasından kaygılı olduğu” yönündeki bir açıklaması, Riyad yönetimi tarafından aşırı tepkiyle karşılandı.
Suudi Dışişleri Bakanlığı sosyal medya üzerinden açıklamayı iç işlerine müdahale olarak tanımladı. Suud yönetimi, Kanada Büyükelçisini çekti ve Kanada’nın Riyad’daki Büyükelçisi’ni istenmeyen adam ilan ederek sınır dışı etti. Suudi Arabistan, Kanada’daki yatırımlarını durdurarak, Kanada’daki varlıklarını elden çıkardığını açıkladı. Son olarak kriz öyle bir seviyeye tırmandı ki iki ülke arasındaki ticari uçuşlar sonlandı.
Kaşıkçı suikastı bütün hesapları altüst etti
Muhammed bin Selman’ın uluslararası alanda başını en fazla derde sokan eylemi, Ekim 2018’de gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğunu ziyareti sırasında devlet çalışanlarının elinde organize bir şekilde uğradığı suikast oldu.
Suudi devletinin en üst seviyesindeki isimlerin adının karıştığı suikast, Muhammed bin Selman’ın “Suudi Arabistan’ı dönüştürerek geleceğe taşıyacak genç prens” imajını bir anda rafa kaldırdı. Canice işlenmiş suikast, Suudi Arabistan’ın Yemen’deki savaşı, içerideki giderek kötüleşen insan hakları karnesini ve uluslararası alandaki “cüretkâr” adımlarını yeniden gündeme taşıdı.
Kaşıkçı cinayetinin yol açtığı fırtınanın hemen ardından “Çölde Davos” diye tanıtılan 2030 yatırım zirvesi, Kaşıkçı cinayetinin gölgesinde kaldı.
Ancak, imajını toplamak için söz konusu toplantıyı fırsat olarak değerlendiren Veliaht prens, eksantrik projelerinin yanı sıra, Suudi Arabistan olarak “ılımlı İslam” anlayışını benimseyeceklerini duyurdu.
Ilımlı İslam, eğlence sektöründeki yatırımlar ve İsrail ile ilişkileri geliştirme gibi “stratejik” hamlelerle, Batı başkentlerinde yeniden göze girme çabasına hız veren Muhammed bin Selman, Kaşıkçı cinayetinin yol açtığı halkla ilişkiler fırtınasını, Beyaz Saray’daki Donald Trump yönetiminin kanatlarına sığınarak atlatmaya çalıştı.
Selman, yeniden harekete geçti
Kaşıkçı cinayetinin ardından dış politika maceralarına bir süre ara veren Muhammed bin Selman’ın ismi, Kaşıkçı suikastının ölüm yıl dönümündeki anma törenlerine de katılan Washington Post gazetesinde Kaşıkçı’nın iş vereni ve aynı zamanda Amazon’un Üst Yöneticisi sıfatıyla dünyanın en zengin isimlerinden Jeff Bezos’un şahsi telefonundaki bilgilerin siber saldırıyla ele geçirilmesiyle yeni bir skandala karıştı.
Muhammed bin Selman’ın Jeff Bezos ile “WhatsApp” uygulaması üzerinden yaptığı mesajlaşmalarda, “İsrail yapımı kötü amaçlı bir yazılım” içeren bir video dosyası gönderdiği, bu dosya aracılığıyla da Bezos’un telefonundaki kişisel bilgilere ulaştığı ortaya çıktı.
Yemen’de klasik bir savaştan Rusya ile fiyat savaşına
Suudi Arabistan, dünya petrol piyasasında lider konumunda yer aldığı Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) aracılığıyla talep ve arzı dengeleyerek uluslararası fiyat istikrarını sağlayan bir ülke olarak kabul edildi.
Son dönemde, petrol fiyatları yeni tip koronavirüsün yol açtığı ekonomik yavaşlama ve arz fazlasıyla yıl başından itibaren düşüyordu. Buna rağmen, OPEC toplantısında üretim kesintisine razı olmayan Rusya’nın ısrarı üzerine Suudi Arabistan, hem sattığı ham varil petrolün fiyatını düşürdü hem üretim kapasitesini artırdığını açıkladı.
Son dönemde attığı “cüretkâr” ve ani adımlara bir yenisini ekleyen Suudi Arabistan, petrol fiyatlarında; en son Körfez savaşında eşi görülmüş yüzde 30 oranında bir düşüşe yol açarak dünya enerji piyasasında şok etkisi yarattı.
Uluslararası gözlemciler, Suudi Arabistan’ın söz konusu adımını Rusya ile bir “fiyat dalaşına” benzetirken, ekonomisini çeşitlendirmek istediği ve bütçe açığıyla karşı karşıya olduğu bu dönemde Riyad’ın fiyat yarışını zor yürütebileceğini değerlendirdi.
Suudi hanedanlığından, Selman hanedanlığına
Suudi Veliaht’ın ülkesini içine sürüklediği maceralar ve fiyaskolardan, Suud hanedanı içinde rahatsızlık duyulduğuna ilişkin çok sayıda haber çıktı.
Suudi Arabistan’ın kurucusu Kral Abdulaziz’in oğullarından ve mevcut Kral Selman’ın kardeşi Prens Ahmed (Ahmed bin Abdülaziz), bu rahatsızlığı taşıyanlar arasında taht için muhtemel aday olarak sıkça zikredilen isim.
Veliaht Prens Muhammed bin Selman, babasının sağlığına ilişkin soru işaretleri giderek sıklaşırken, tahta uzanan yolda hanedanlık çatısı altında kendisine tehdit gördüğü isimleri “darbe girişimi” gerekçesiyle tutuklatarak yine harekete geçti.
Amcası Prens Ahmed, önceki veliaht ve amca oğulları Muhammed bin Nayif ve Nevaf bin Nayif başta olmak üzere yirmiyi aşkın prens geçen haftalarda “darbe planlama” suçlamasıyla tutuklandı.
Kral’ın Selman’ın demans belirtileri gösterdiğine ilişkin iddialar sıklaşırken, Muhammed bin Selman’ın kasım ayında Suudi Arabistan’ın ev sahipliği yapacağı G-20 zirvesi öncesinde tahta geçmeye hazırlandığı iddia edildi.
Kral Selman’ın tahttan çekilmesi ve Muhammed bin Selman’ın da tahta geçecek olması durumunda geçiş sürecini yönetecek Biat Konseyi, kritik önem taşıyor. Bin Selman’ın son dönemdeki baskı ve tutuklama kampanyasının da bu konsey içindeki isimleri dize getirmek amacı taşıdığı ifade ediliyor.
Kral Selman ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman yönetimindeki Suudi Arabistan devleti, hanedanın yıllar içinde ülkeyi yönettiği gelenekten uzaklaşarak birçok dış politika macerasının yanı sıra, saray entrikaları, dış politika maceraları, skandallar, fiyaskolar ve suikastların ülkesi haline geldi.
Muhammed bin Selman, Donald Trump yönetiminin kanatları altında, karıştığı uluslararası skandalları atlatmayı başardı. Ancak, Veliaht Prens’in tahta geçmesi durumunda, Suudi Arabistan yönetimi, bugün karıştığı savaş, skandal ve komploların ileride yeniden ayağına dolaşma riskiyle karşı karşıya.