385 Milyon Zehirlenme, Birçok Ölüm: Tarımda Tehlike Büyüyor!

Avrupa ve Rusya'da yasaklanan birçok pestisit Türkiye'de hâlâ kullanılıyor. Hem halk sağlığı hem de ihracat ilişkileri tehlikede. Kabaktan üzüme, kirazdan elmaya kadar pek çok üründe kalıntı tespit ediliyor. Pestisitler sadece toprağı değil; havayı, suyu, insan bedenini ve geleceğimizi kirletiyor.

15 Ağustos 2025 Cuma 10:00

“2023 Pestisit Atlası” verilerine göre, dünyada her yıl 385 milyon insan pestisitten zehirleniyor, kimileri de hayatını kaybediyor. Türkiye ise hâlâ Avrupa'da yasaklanan zehirli tarım kimyasallarını kullanıyor.

Tarımda kullanılan kimyasal ilaçlar, yani pestisitler, modern tarımın ayrılmaz bir parçası olarak sunulsa da, gerçekte insan sağlığı ve çevre üzerinde büyük bir tehdit oluşturuyor. Pestisitler; zararlı böcekleri, yabancı otları ve mantarları kontrol etmek için kullanılıyor. Ancak bu kimyasallar sadece hedeflenen canlıları değil, toprağı, suyu, havayı ve en önemlisi insan bedenini de zehirliyor.

Türkiye'de, Avrupa Birliği'nde olduğu gibi pestisit kullanımı izin gerektiriyor. Ancak pestisitlerin insan sağlığına olumsuz etkilerini inceleyen çalışmalar, özellikle AB ülkelerinde yapılan düzenli araştırmalarla kıyaslandığında, birçok ülkede oldukça sınırlı.

2023 Pestisit Atlası'na göre, Türkiye'de pestisit kullanımı 1990 yılında yaklaşık 30 bin ton seviyelerindeyken, 2018 yılında iki kat artarak 60 bin tona çıktı; 2020 yılında ise 54 bin ton olarak kaydedildi.

Yasaklı kalıntılar pazar kaybettiriyor

Türkiye-Rusya ilişkilerine ilişkin veri ve analizlere yer veren turkrus.com kaynaklı bilgilere göre, denetimlerde en çok ihlal belirlenen ürünler arasında üzüm, kabak, kiraz ve elma ilk sıralarda yer aldı. Bazı ürün gruplarında ise pestisit kalıntı düzeylerinin, Rusya'nın izin verdiği maksimum sınırın tam 25 katına kadar çıktığı bildirildi. Özellikle üzüm ve kabak sevkiyatlarında yalnızca mevzuata değil, aynı zamanda temel hijyen kurallarına da aykırılıklar gözlemlendi. Bu durum, Türk tarım ürünlerinin uluslararası pazarlardaki güvenilirliğini tehdit eder nitelikte.

Tüm bu sıkıntılara rağmen Türkiye, hâlâ Rusya'nın en büyük meyve-sebze tedarikçisi konumunda. Ticaret Bakanlığı verilerine göre her yıl yaklaşık 1,2 ila 1,5 milyon ton arası ürün Rusya'ya ihraç ediliyor. Türkiye'nin ihraç ettiği başlıca ürünler arasında narenciye, üzüm, nar, kiraz, domates, kabak, biber, elma ve patlıcan bulunuyor.

Tarım ve Orman Bakanlığı, Avrupa Pestisit Eylem Planı (Pestisit Action Network – PAN Europe) ve Rusya Federal Veterinerlik ve Bitki Sağlığı Gözetim Servisi'nden (FSVPS) derlenen verilere göre, Türkiye ve Rusya'nın pestisit kullanımındaki durumu, Avrupa ile kıyaslandığında şu tabloyu ortaya koyuyor:


Rusya ile ihracat krizi

Türkiye'nin en büyük tarım ihracat pazarlarından biri olan Rusya, 2021 yılında Türkiye'den gönderilen nar ve biber gibi ürünlerde, kendi mevzuatında yasaklı pestisit kalıntılarına rastlandığını belirterek ithalatı durdurdu.

Bununla birlikte PAN Europe'un 2023'te yayımladığı “Forbidden Fruit – Illegal and Harmful Pesticide Residues in Fruits and Vegetables on the European Market” adlı raporuna göre Türkiye, 2022 yılında AB'de 430 kayıt ile en fazla yasaklı pestisit kalıntısı bildirilen ülke oldu.

Sessiz zehirlenme ve uzun vadeli sonuçları

Pestisitlerin etken maddeleri genellikle uygulandıkları alanda kalmıyor; sızma, rüzgâr veya hava yoluyla bin kilometreye varan çok uzak mesafelere taşınabiliyor. İnsanlar, arazide, ormanda ya da gıda ve içme suyu gibi kaynaklar aracılığıyla farkında olmadan çeşitli pestisitlere maruz kalabiliyor. Temastan hemen sonra ortaya çıkan hastalık belirtileri akut pestisit zehirlenmesi olarak adlandırılıyor. Mağdurlar kendilerini yorgun, halsiz ve bitkin hissedebiliyor; grip benzeri baş ağrısı ve eklem ağrıları yaşayabiliyorlar. Ayrıca sindirim sistemi etkilenebiliyor; mide bulantısı, kusma ve ishal gibi belirtiler görülebiliyor. Ağır seyreden durumlarda ise kalp, akciğer veya böbrek gibi organların pestisit zehirlenmesi sonucu iflas etmesi gözlenebiliyor.

2023 Pestisit Atlası'na göre her yıl yaklaşık 11.000 kişi bu nedenlerle yaşamını yitiriyor

Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yayınlanan “Pestisitler” isimli dosyada yer alan bilgilere göre, sürekli düşük dozda pestisite maruz kalan bireylerde kanser, sinir sistemi bozuklukları, kısırlık ve doğum kusurları gibi ciddi rahatsızlıklar ortaya çıkabiliyor. Araştırmalar, pestisitlere maruz kalan kişilerde lösemi, lenfoma ve beyin tümörü gibi kanser türlerinde belirgin artış olduğunu gösteriyor.

Hamileliğin erken döneminde maruz kalınan pestisitler, bebekte kalıcı gelişim bozukluklarına neden olabiliyor. Ayrıca bazı pestisitlerin, sinir hücrelerine zarar vererek kas zayıflığına ve felce yol açtığı; psikolojik bozuklukları da tetikleyebildiği tespit edilmiş durumda.

Kim daha fazla zehirleniyor?

Pestisitler, özellikle hassas gruplar için daha tehlikeli. Tarım işçileri pestisitlere daha fazla maruz kalıyorlar. Ayrıca yeterli bilinçlenme olmadığı için tarım ilaçlaması sırasında kullanılan pestisit bulaşlı kıyafetler, temas ve yıkanma sırasında ikincil zehirlenmeye yol açıyor. Kadınların vücut yapısının pestisitlerdeki hormon bozucu maddelere daha duyarlı olması, meme kanseri, kısırlık ve endometriozis gibi hastalıkların riskini artırıyor. Çocuklar da yere yakın olmaları ve ellerini sık sık ağızlarına götürmeleri nedeniyle pestisit kalıntılarına daha yoğun şekilde maruz kalıyorlar.

En fazla hangi ürünlerde pestisit kalıntısı var?

Efor Biotechnology CEO'su Metin Özyürek, pestisit kalıntılarının en sık görüldüğü ürünler ve tüketicilerin dikkat etmesi gereken noktalar hakkında, “Çilek, elma, üzüm, şeftali, kiraz, domates, biber, ıspanak, kereviz ve marul en çok kalıntı görülen ürünler. Özellikle kabuğu ince ve doğrudan tüketilen meyvelerde pestisit riski daha yüksektir. Tüketiciler güvenilir, yerel ve izlenebilir üreticilerden alışveriş yapmalı, mümkünse mevsiminde ve organik ürünleri tercih etmeli ve pazardan alınan ürünlerin üretim kaynağını sorgulamalıdır.” açıklamasını yaptı.

Çözüm; sirkeli su veya karbonatlı suda bekletmek

Suyla yıkamanın yüzeydeki toz ve kirleri azalttığını ve pestisit kalıntılarının sadece %20–40'ını giderilebileceğini ifade eden Metin Özyürek, “Pestisit kalıntılarını azaltmada sirkeli su, karbonatlı su ve profesyonel temizleyiciler oldukça etkili. 1 litre suya 1 çay bardağı doğal sirke ekleyip meyve ve sebzeleri 15-20 dakika bekletmek, kalıntıların giderilmesinde önemli bir yöntem. Aynı şekilde, 1 litre suya 1 tatlı kaşığı karbonat ekleyerek hazırlanan suda 15 dakika bekletmek de oldukça faydalı. Bitkisel ve probiyotik temelli temizleyiciler de güvenli bir alternatif sunuyor. Ancak hangi yöntemi uygularsanız uygulayın, mutlaka bol suyla durulamanız gerekiyor.” ifadelerini kullandı.

Elma, armut, patates ve domatesin kabuklarını soymak etkili

Meyve ve sebzelerin kabuklarını soymanın veya meyve-sebzeleri pişirmenin, pestisit riskini azaltmada etkili olabileceğinin altını çizen Özyürek, “Elma, salatalık ve armut gibi kabuğunda yoğun pestisit birikebilen ürünlerde soyma işlemi, kalıntıların büyük kısmını ortadan kaldırabiliyor. Pişirme yöntemi ise bazı pestisit türlerini parçalayabilse de her zaman yeterli olmuyor. Bu yöntemler özellikle elma, armut, patates ve domates gibi kabuklu tüketilen ürünlerde daha etkiliyken; marul ve ıspanak gibi yapraklı sebzelerde aynı sonucu vermiyor. Yapraklı sebzelerde suda bekletme yöntemi daha uygun.” açıklamasını yaptı.

Metin Özyürek organik ürünlerde pestisit kalıntısı riskinin düşük olduğunu belirterek “Organik ürünlerde pestisit kalıntısı riski düşüktür ama %100 sıfır değildir. Organik tarımda sentetik pestisit ve gübre kullanımı yasaktır. Doğal ve biyolojik mücadele yöntemleri kullanılır.” dedi.

Ev tipi testler pestisiti tespit etmede yetersiz

Evde yapılan basit testlerle pestisit kalıntısını tespit etmenin mümkün olmadığını belirten Özyürek, “Evde direkt tespit etmek mümkün değildir. Kalıntılar gözle görülmez, tadı ve kokusu olmaz. Bazı eczanelerde bulunan gıda test kitleri sınırlı düzeyde pestisit varlığını gösterebilir. Güvenilirliği yüksek değildir ama fikir verir. En iyi yaklaşım ise temizlik, kaynak seçimi ve bilinçli tüketim.” ifadelerini kullandı.

Pestisit hamilelikte düşük riskini artırıyor

Pestisit kalıntılarının çocuklar, hamileler ve yaşlılar için taşıdığı riskler hakkında konuşan Metin Özyürek, “Bağışıklık sistemi zayıf olan bu gruplar için pestisitler hormonal dengesizlik, nörolojik sorunlar ve gelişim bozuklukları yaratabilir. Özellikle hamilelikte düşük riskini ve doğumsal anomali riskini artırabilir. Bu gruplar için organik ve iyi yıkanmış ürünler tercih edilmeli. Kabuklu ürünler soyulmalı, çiğ tüketim azaltılmalı. Evde mümkünse probiyotik veya bitkisel temizleyiciler kullanılmalı. dedi.

Tüketici, kendini nasıl koruyabilir?

Özyürek, güvenli bir gıda tüketimi için bireysel olarak yapılabilecekler hakkında önemli tavsiyelerde bulundu:

“Alışverişte mevsimsel ve yerli ürünler alın. Organik sertifikalı ürünler tercih edin. Etiket ve menşe bilgilerini kontrol edin. Mutfakta her ürün iyice yıkanmalı ve sirkeli/karbonatlı suda bekletilmeli. Kabuklu tüketilecekse temizliğe daha çok dikkat edilmeli. Doğru saklama koşulları sağlanmalı. Haftalık planlı alışveriş yapılmalı, israf azaltılmalı. Ayrıca balkon veya bahçede küçük sebze üretimi yapılabilir. Sofraya gelen yiyeceğin kaynağından tabağa uzanan yolculuğunu anlayıp bu süreçte sağlıklı, güvenilir ve sürdürülebilir seçimler yapabilme yetkinliği olan gıda okuryazarlığı artırılmalı, etiketler bilinçle okunmalı.”

Kimyasal kalıntının olmadığı, doğal ve sağlıklı bir tarımsal üretim için mikrobiyal biyo gübre kullanımının önem taşıdığını vurgulayan Metin Özyürek, şu bilgileri verdi:

Mikrobiyal biyo gübre nedir?

“Mikrobiyal biyo gübreler; bitki gelişimini destekleyen, toprak yapısını iyileştiren ve besin elementlerinin alımını artıran, canlı faydalı mikroorganizmalar (ör. Bacillus, Bacillus subtilis / Bacillus licheniformis / Bacillus amyloliquefaciens / Bacillus Pumilus / Bacillus Megaterium Azotobacter, Rhizobium) içeren tarımsal girdilerdir. İçeriklerinde kimyasal pestisit veya sentetik gübre bulunmaz. Tarım ürünlerindeki ‘kalıntı' terimi genellikle pestisit, ağır metal veya sentetik kimyasal maddelerin ürün üzerinde, tüketim aşamasına kadar kalan miktarını ifade eder. Kimyasal gübreler ve pestisitler gıda güvenliği riski oluşturabilir.”

Mikrobiyal biyo gübre'de neden kimyasal kalıntı oluşmaz?

Mikrobiyal biyo gübrelerde kimyasal kalıntı oluşmadığını vurgulayan Özyürek, özetle şunları söyledi:

“Canlı faydalı bakteriler, maya veya mantarlar içerir; insan ve hayvan sağlığına zararlı toksik madde üretmez. Mikroorganizmalar, bitki kök bölgesinde görevini tamamladıktan sonra doğal yaşam döngüsüne katılır ve çevrede kalıcı zararlı bir birikim oluşturmaz. İçeriğinde sentetik koruyucu, çözücü veya ağır metal bulunmaz. Bitki ve toprak ekosisteminin doğal mikroflorasıyla uyumlu çalışır.

FAO (Gıda ve Tarım Örgütü) ve WHO (Dünya Sağlık Örgütü) raporlarında, doğru üretim koşullarında hazırlanan mikrobiyal gübrelerin gıda üzerinde zararlı kalıntı bırakmadığı belirtilmektedir. Türkiye'de Tarım ve Orman Bakanlığı Mikrobiyal Gübre Tebliği'nde, bu ürünlerin ağır metal ve patojen sınırlarının altında olması zorunludur. Mikrobiyal biyo gübrelerin doğru şekilde kullanılması halinde, bitkisel üretimde kimyasal kalıntı riski oluşmaz. Ürünler tüketici sağlığı açısından güvenilir hale gelir. Toprak sağlığı korunur, ekosistem desteklenir. Kısacası, mikrobiyal biyo gübreler, doğal ve kalıntısız tarımın en güvenli girdilerinden biridir.” açıklamasını yaptı.