3. Çeyrek Bilançoları Gelmeye Başladı Hangi Sektör Parlayacak?

3. Çeyrek Bilançoları Gelmeye Başladı Hangi Sektör Parlayacak? Borsa İstanbul' da 3. çeyrek bilanço sezonu açıldı. Borsanın yatay satıcılı bir trendde devam ettiği bu günlerde yatırımcılara can suyu gibi gelecek olan şirket bilançolarında, hangi sektör öne çıkacak?

16 Ekim 2025 Perşembe 08:40

3. Çeyrek Bilançoları Gelmeye Başladı Hangi Sektör Parlayacak? Borsa İstanbul' da 3. çeyrek bilanço sezonu açıldı. Borsanın yatay satıcılı bir trendde devam ettiği bu günlerde yatırımcılara can suyu gibi gelecek olan şirket bilançolarında, hangi sektör öne çıkacak?

Midas Yatırım araştırma departmanı borsanın yıldız şirketlerinin kar tahmini raporu hazırladı ve öne çıkacağını tahmin ettiği sektörleri açıkladı.

Midas Yatırım raporu

Son çeyrekte hangi sektörler öne çıkabilir?

3. çeyrekte küresel konjonktürde yumuşayan ticari ve jeopolitik riskler, risk iştahının bir miktar kabarmasına neden olurken bu etkinin yurt içinde hissedilmediğini izlemeye devam ettik.

BIST 100 endeksi, yıl genelinde küresel piyasalara karşı zayıf hareketini sürdürdü ve bu dönemde de dolar bazlı baktığımızda yılın en zayıf performanslarından birini sergiledi.

Tema "faiz indirimi hikayesi" olmaya devam ederken, Temmuz ve Eylül aylarındaki faiz indirimlerine rağmen tahvil faizleri 3. çeyrekte önemli bir düşüş yaşamadı. Toplamdaki 550 baz puanlık indirime karşın kısa vadeli tahvillerde oldukça sınırlı bir geri çekilme gerçekleşti.

Petrol fiyatlarının baskı altında kalmaya devam etmesi ve avronun dolar karşısında değer artışı başta ihracatçılar nezdinde güçlü beklentiler doğururken, Hindistan-AB görüşmeleri ve AB'nin bütçeyi savunma harcamalarına kaydırması ise sektörel bazda yeni risklerin oluşmasına zemin hazırladı.

Temmuz ayında başlayan indirim beklentisi Haziran ayında fiyatlamalara yansıdı ve Eylül'deki siyasi davaların etkisiyle faizlerdeki yüksek seyir canlı kalmaya devam etti.

Fakat kredi tarafında indirimlerin de etkisiyle 2. çeyreğe nazaran daha ulaşılabilir bir yapı ortaya çıktığı izleniyor.

4. çeyreğe girerken ilk etapta ana katalizör aynı hikaye olmaya devam edecek. "Faiz indirim teması" başta bankacılık kârları için belirleyici olacak.

Küresel konjonktür ve Türkiye'nin konumu

Küresel konjonktürde takip edilecek önemli gelişmeler ise, Trump-Çin çatışması, AB'nin Çin ve Rusya'ya karşı tavrı, olası jeopolitik gelişmeler ve dolar endeksindeki gelişmeler olacak.

Her ne kadar yılın ilk 9 ayında avro dolar paritesinin artış göstermesi ihracatçılar nezdinde bir rahatlama oluştursa da, AB'den gelen zayıf PMI ve sanayi verileri, AMB'nin faiz indirim ihtimallerini yukarı çekti ve parite düşüş eğilimine girdi.

ABD-Çin kapışmasının ana darbesi, daha çok gelişmekte olan ülkeler piyasalarında hissediliyor. Gümrük vergileri sebebiyle Çin'in ABD'ye yaptığı ihracatları farklı bölgelere kaydırması, gelişmekte olan ülkelerin ihracat pazarlarında zayıf kalmasına sebep olmakta.

Bunların yanında Türkiye'nin içinde bulunduğu konjonktürde yeni fırsatlarda aralanıyor. Suriye ile iyileşen ilişkiler, 4. ana ihracat pazarımız olan Irak'a benzer bir pazar oluşmasını sağlayabilir.

ABD ve AB ile iyileşen ilişkiler, Rusya ile diğer ülkelere nazaran daha dengeli seyrin korunması, kuzey ve güneydeki jeopolitik yıkımlara yakın konum ve Çin'in yaptırımlara karşı koridor ülke olma fırsatı burada Türkiye'nin köprü görevinde kalmasını sağlamakta.

Ayrıca ABD'nin küresele açtığı vergi savaşına karşın Türkiye'nin rekabet üstünlüğü bulunması ve büyüyen Afrika pazarında Çin'den sonra know-how bakımından Afrika'ya en ucuz iş temin edebilecek düzeyde kalmamız da burada temel dinamiklerin pozitif senaryolarda kalmasını sağlamakta.

Diğer yandan kıymetli madenler dışarıda bırakılmak üzere emtia fiyatlarındaki zayıf seyir sayesinde hammadde maliyetlerinde olası düşüş senaryoları da başta ihracatçıları pozitif etkilemeye devam ediyor.

Petrol ve ana gıda hammaddelerindeki baskılı seyir, enflasyonu ticaret savaşlarına karşın dizginleyen ana faktör konumunda.

Fakat tüm bu fırsatların uzun vadede iç ve dış siyasi gelişmelerle sınanabileceği gerçeği endeksi siyasi şoklara karşı savunmasıZ hale getirmekte.

O yüzden çeyreksel bazda ana makro hikaye "iç siyaset-faizenflasyon" denkleminde kalmaya devam edecek.

Yıl sonuna kadar piyasanın ana beklentisi gelen Eylül ayı enflasyon verisi sonrasında 150'şer baz puanlık indirimlerle beraber faizin %37,5'e düşmesi yönüde. Fakat önümüzdeki süreçte gelebilecek enflasyon ve dolar mevduat verilerine göre %36 ile %39 arasında değişen tahminler mevcut.

Her halükarda faiz-tahvil korelasyonu bağlamında 2 yıllık tahvillerin düşebilecek bir alanı olduğunu gözlemliyoruz. Bu alan 4. çeyrekte son dönemde endekse puan külfeti olan bankacılık endeksinin ayaklanmasındaki öncü rol olabilir.

Bankacılık Sektörü

Bankacılık endeksi, yılbaşından bu yana nominal %4, relatif ise %11'lik değer kaybının ardından siyasi şoklarla beraber zayıf seyrini sürdürmekte.

Temel hikayenin bir bölümünün 2024 yılında fiyatlanması ve beklentilerin yeniden negatif olarak şekillenmesi XBANK'ta da satış baskısını beraberinde getirdi.

Fakat burada net faiz marjlarında iyileşmelerin başlaması ve tahvil faizlerinin olası düşüş senaryosu sektörün altında yatan ana katalist olmaya devam edecek.

Net faiz marjlarındaki tepe noktasının 2026'nın 2. yarısında başlayabileceğinin öngörüleri de burada fiyatlamaların olgunlaşmasına destek sağlayabilir.

Ayrıca banka dışı finans tarafındaki kâr artışlarıyla beraber iştirak gelirlerindeki iyileşmenin de fark yaratması beklenebilir.

Güncel verilere baktığımızda 3. çeyreğe ilişkin verileri henüz almış olmasak da Temmuz ve Ağustos aylarında güçlü kâr artışları bilanço öncesinde bankacılık tarafında güçlü sonuçlar almamızı sağlayabilir.



Temmuz ayında bankacılık sektörünün net kârı geçen yılın aynı ayına göre %67'lik artışa işaret ederken Ağustos ayında ise %147'lik bir artış meydana geldi. Toplamda bu 2 ayda 140,9 milyar TL net kâr elde edilirken Mayıs ve Haziran ayında ise 158,3 milyar TL'lik kâr almıştık. Çeyreksel olarak bankacılık kârlarında sınırlı zayıflama beklentisi bulunurken yıllık bazda ise reel büyümelerin devam ettiği gözlemleniyor.

Özel sermayeli bankaların net kârı özellikle Ağustos ayında bir miktar genel ortalamaların altında kalırken kamu bankalarının ise bu dönemde güçlü kâr ürettiği gözlemlendi.

Burada VAKBN ve son dönemde ABD ile dava sürecinin kaldırılmasına yönelik gündem maddesine oturan HALKB'nin bilanço beklentileri kritik seviyede takip edilecek. Garanti Bankası (GARAN), sürdürdüğü güçlü operasyonel kârlılık göstergeleriyle devam ederken şirketin paylaştığı sunuma göre yıl sonunda da bankalar arasında en güçlü operasyonel performansı göstermeye aday görünüyor. Metrikleri güçlü kalmaya devam etse de aktiflerine ve özsermayesine oranla bu güçlü perfomansın arkasındaki fiyatlama 2025 yılında da hissedildi XBANK'ın üzerinde relatif performans sergiledi.

İş Bankası (ISCTR) ise özel sermayeli bankalara nazaran daha zayıf bir finansal performansla karşımıza çıksa da komisyon ve iştirak gelirleriyle kârını bir miktar dengelemeyi başardı. Bu süreç, diğer çeyreklerde de hissedilebilir. Operasyonel çarpanlara baktığımızda ISCTR'nin özel sermayeli bankaların gerisinde kalmaya başladığını izliyoruz.

Savunma Sanayi

Savunma sanayi tarafında ihracat rakamları iyileşmeye devam etmekte. Yılın ilk 9 ayında dolar bazlı %40 büyüyen savunma ve havacılık ihracatı, sektörel anlamda net bir atak potansiyeli taşımakta.

Başta Avrupa Birliği'nin EDF (Avrupa Savunma Fonu) + EDIP gibi programlara ~ 1,065 milyar + 1,5 milyar euro kadar kaynak ayrılmış durumda, ayrıca 150 milyar euroluk SAFE (Avrupa Güvenlik Eylemi) fonu ve Almanya'nın 500+300 milyar avroluk altyapı ve savunma harcamaları fonu, savunma sanayisine yapılacak olan yatırımların dünya tarihinde görülmemiş bir seviyeye çıkacağını vurgulamakta. NATO üyelerinin GSYH'e oranla %5'e kadar savunma harcaması taahhüdü sektöre ilişkin yatırımların bileşik şekilde büyümesine sebep oluyor.


Burada NATO dışında karşı tarafı düşünmenin de faydası var. Batı Bloğu savunma harcamalarını çok yüksek seviyede artırırken diğer yandan Çin, Hindistan, Pakistan, Endonezya ve Afrika tarafında da savunma harcamalarında çılgın artışlar görmemiz muhtemel.

Ayrıca Trump'ın vaad ettiği "küresel barış ortamı" söylemlerine rağmen jeopolitik gerginliklerin sürekli olarak bir noktada sona ererken bir noktada baş göstermesi, küresel çapta yükselen "sağ" ve olası istenmeyen senaryolar sektöre ilişkin portföylerde bir hedge alanı oluşturmuş durumda. Hisse senedi fonlarının portföylerini incelediğimizde savunma sanayi şirketlerinin ağırlıklarının primlenen hisselere rağmen artmaya devam ettiğini izliyoruz.

Transformatör ve Enerji Ekipmanları

Transformatör pazarında yapay zeka yatırımları ve AB'nin Rus petrolüne bağımlılığını azaltma hedefleriyle beraber yeni enerji santralleri kurulumlarının akabinde transformatör talebinde patlama devam etmekte. Yerli transformatör üreticilerinin de artan talebe karşın kilitlenen operasyonları burada ana büyümenin indikatörü konumunda. Bu kapasite yetersizliğinin ve talep çağrılarının yapay zeka devrimi ve yenilenebilir enerji dönüşümüyle beraber sürmesi beklenmekte.

Son dönemde AB'nin yeni yaptırım paketinde Rus gazına olan bağımlılığını daha erken tarihe çekerek sonlandırma kararı gibi etkenler de burada enerji ekipmanı üreticisi oyuncularına yeni fırsat sağlamakta. 3. çeyrekte ihracat ve sanayi üretimi verilerine baktığımızda da bu segmenti kapsayan alanlarda net büyümeler gözlemlenmekte. Ayrıca hammadde maliyeti olarak ana maliyetlerden bakır fiyatlarının Ağustos ve Eylül ayındaki geri çekilimi 3. çeyrekte marjların iyileşme eğiliminde olduğunu gösterebilir.

Fakat 4. çeyreğe girmemizle beraber arz tarafındaki sorunlar ve kıymetli madenlerdeki yükseliş, bakır fiyatlarının yeniden yukarı yönlü ivmelenmesine sebep olmakta. Bu tarafta yurt içinde de artan TEİAŞ yatırım bütçesi ve enerji arzındaki sürekli artış, sektörün büyümesine yardımcı olmakta.

Yenilenebilir enerji kurulumu tarafına baktığımızda AB'nin Rus petrolüne karşı bağımsızlık hedefi ve Trump'ın ABD Başkanı olmasıyla beraber Çin'e karşı agresif tutumu bu noktada ihracat pazarı tarafında yeni fırsatları perdeleyebilir. Fakat burada AB-Hindistan yakınlaşması ve Çin'in süregelen fiyatları kıran modül üretimleri ihracat pazarı tarafında hâlâ soru işaretlerinin barınmasına neden olmakta.



Astor Enerji (ASTOR), 40%'a varan ihracat oranının yanında İspanya ve ABD'de yeni fabrika açılışı yapmayı planlıyor. Böylelikle şirket Türkiye haricinde küresel pazarda da önemli transformatör oyuncularından biri olmayı planlıyor. Şirket, 2024 yılında ve 2025'in ilk yarısındaki kapasite ve verimlilik artışına ek olarak anahtarlama tesislerinde de 100%'lük kapasite artışına gitti. Şirket, bunların yanında yüksek gerilim gaz izoleli şalt ekipmanları yatırımı ile yıllık 50 milyon dolarlık ciro katkısı beklemekte. Fakat şirketin ana hissedarının paylarının bir kısmını 109,45 TL fiyattan kurumsal yatırımcılara satması sonrasında hissede yüksek baskılar gözlemlendi. Güncel olarak 90 TL'nin üzerine yerleşen hisseler satış fiyatının oldukça altında fiyatlanmakta.

Girişim Elektrik (GESAN), hem Türkiye'nin en büyük orta ölçekli transformatör hem de iştirakleri Europower ve PEAK PV ile önemli enerji ekipmanı oyuncularından. Şirketin iştiraki aracılığıyla BYD ile iş anlaşması imzalaması hem de 2. çeyrekte yeni açılan fabrika ile beraber gelecek kârlılıkta güçlü büyümeler gözlemleniyor. Şirket, FAVÖK'ünün 2025 yılında yıllık olarak dolar bazlı 47% büyümesini tahmin ederken 2027 yılının sonuna kadar 2025'e kıyasla 100%ün üzerinde büyüme beklemekte. Bu büyüme tahminlerine karşılık hem yurt içi hem de küresel rakiplerine oranla oldukça iskontolu kalan çarpanlarıyla dikkat çekse de geçmişte tutturulamayan hedefler hisseler üzerinde baskı oluşturmuş durumda.

Kontrolmatik Teknoloji (KONTR), şimdiden küresel ölçekte önemli depolama oyuncusu olmuş durumda. Şirket, yalnızca depolamalı ürünler üzerinden değil uzay teknolojisi, ges ve üretim hatları gibi birçok yüksek teknolojik alanda faaliyet gösteriyor. Bu faaliyetleri aynı zamanda güçlü gelir akışı anlamında da operasyonel olarak uygulamakta olan şirket, hem Türkiye'nin hem de ABD'nin en büyük enerji ihalelerini almayı başardı. Son olarak ise şirket bağlı ortaklığı Pomega Enerji Depolama Teknolojileri A.Ş. ile Meksika merkezli Jebla Energy iştiraki arasında, Meksika'da Pomega'nın Türkiye'de ürettiği ürünlerin Meksika ve Latin Amerika pazarlarına satışı ve lityum-iyon batarya üretim ve enerji depolama sistemi için 3 GW'lik bir anlaşma imzaladı. Şirketin hem yurt içinde BOTAŞ, Enerjisa gibi kuruluşlardan çok büyük ihaleler alabilmesi hem de yurt dışında küresel ölçekte büyüklükte şirketlerden aldığı ihaleler, küresel pazar oyuncusu konumunu güçlendiriyor.

Haberleşme Altyapısı

5G ihalesi 16 Ekim 2025 tarihinde yapılacak ve 1 Nisan 2026 itibarıyla hizmete sunulması planlanıyor. İhaleye yalnızca mevcut GSM ve 4.5G lisanslarına sahip Turkcell (TCELL), Türk Telekom (TTKOM) ve Vodafone katılabilecek. Toplamda 11 farklı frekans paketi, 700 MHz ve 3.5 GHz bantlarında olmak üzere 400 MHz'lik bir spektrum için 2.125 milyar dolar asgari bedelle sunulacak. Fakat bu bedel başlangıç bedeli olacak. İhale sonrasında bu bedel daha yüksek rakamlara ulaşacak.

Son 4.5 G ihalesi, 3 milyar doların üzerinde gerçekleşmişti. İşletmeciler, frekans ücretini üç eşit taksitte ödeyebilecek ve yetkilendirme süresi 31 Aralık 2042'ye kadar geçerli olacak. İhalede getirilen %60 yerli ürün ve %30 milli haberleşme ürünü kullanma yükümlülüğü, teknoloji ve altyapı sektöründe ek talep yaratacak. GSM operatörleri ilk etapta yatırımları kendi veritabanı ve insan kaynağıyla karşılayacak. Bu yatırım harcamaları kısa vadede nakit akışlarını negatif etkileyebilir.

Ancak uzun vadede 5G altyapısı dijitalleşme ve inovasyon süreçlerini hızlandırarak geri dönüş sağlayacak. Yatırımlar sadece mobil operatörleri değil, altyapı, teknoloji ve savunma sanayi gibi yan sektörleri de etkileyebilir. İhale öncesinde TCELL ve TTKOM'da satış baskısı hissedilirken bu ihalede görev alabilecek altyapı şirketlerinde ise daha güçlü hisse performansları izliyoruz.


Halka açık şirketler arasında küçük piyasa değerine sahip firmalar, 5G yatırımlarından daha hızlı ve yüksek k r potansiyeliyle fayda sağlayabilir. İhale ortamının yüksek rekabet içeriyor olması ise kâr marjlarını sınırlayabilir. Uzun vadede yüksek hız, düşük gecikme ve geniş kapasite gibi 5G avantajları, yenilikçi hizmet ve uygulamalar için yeni iş fırsatları yaratacak. 5G ihalesi Türkiye'de telekom ve teknoloji ekosistemine stratejik bir büyüme fırsatı sunarken, kısa vadede nakit ve yatırım baskısı yaratacak. Sektör oyuncularının bu değişime uyum sağlaması ve işbirlikleri kurması, rekabet avantajı açısından kritik olacak.



Telekomünikasyon altyapısı alanında Çinli dünya devi olan ZTE'nin gücünü arkasına alan Netaş (NETAS), yüksek hızlı veri aktarımı, düşük gecikme süresi ve geniş kapsama alanı sağlayan ZTE tabanlı 5G altyapı çözümleri sayesinde operatörler ve işletmeler, dijital dönüşüm süreçlerini hızlandırıyor. Yeni nesil yerli baz istasyonları, mikrodalga iletişim ürünleri, doğru akım güç kaynakları ve akıllı lityum iyon aküler gibi 5G uyumlu altyapı çözümleri Şirket'in, 5G sürecinde yerli üretim odaklı çalışmalarını sürdürmesinin yanı sıra nesnelerin internetinden, savunma sanayisine kadar hizmetleri bulunmakta.

Odine Teknoloji Çözümleri (ODINE), 5G ve 6G ağlarına yönelik yapay zekâ destekli semantik haberleşme teknolojisi için patent başvurusu yaparken ayrıca, Turkcell ile 5G otomasyonu ve bulut dönüşümü için işbirliği yaparak, tamamen otomasyona dayalı 5G ağına geçişte önemli bir dönüm noktasına odaklanıyor.

Alcatel-Lucent Teletaş (ALCTL), Nokia'nın Türkiye'deki iştiraki olarak, 5G altyapı projelerinde önemli bir rol oynamaktadır. Şirket, mobil operatörler için 5G altyapısı kurulması faaliyetlerinde yer alabilir. Ayrıca şirket, daha önce 2023 yılında 5G gündeme geldiğinde KAP'ta mobil operatörlerin kullandığı altyapı ekipmanları ile ilgili üretim ya da herhangi bir satış faaliyeti bulunmadığını, mobil operatörler için 5G altyapısı kurulması faaliyetlerinin doğrudan Alcatel finansallarını etkilemeyeceğini belirtmişti.

Fakat altyapı faaliyetlerinin kapasite artırımına etkisi sebebiyle, Alcatel'in finansallarına dolaylı olarak pozitif etkide bulunabileceğini de belirtmişti. Karel Elektronik (KAREL), Nokia ile yaptığı anlaşma çerçevesinde Türkiye'de 4G ve 5G baz istasyonları üretimi yapmakta. Bu stratejik ortaklık, Karel'in 5G altyapı projelerinde önemli bir üretici konumuna gelmesini sağlarken şirketi 5G yatırımlarının merkezine itebilir. Ayrıca "Yerli Ürün" sertifikalı 5G ekipmanları da şirketi ihaledeki "yerlilik" şartına uygun konuma sokuyor. Prysmian Group (PRKAB), FTTX ve 5G ağlar için son teknoloji ile ürettiği fiber optik kablo çözümleri sunmakta.

Özellikle, Siroссо Extreme kablosu, dünyanın ilk 180µm fiber optik kablosu olma özelliği taşıyor ve 5G ağlarının verimli çalışması için kritik öneme sahip. Şirket bu noktada 5G ihalelerinde kullanılabilecek fiber kabloların üretimini yapabilecek kapasitede iş alabilir.
WhatsApp'ta özel haber grubumuza katılmak için buraya tıklayın! Katılım ücretsizdir!