100 yıl önce bugün Atatürk Türkiye’nin tarihini baştan yazdı!
100 yıl önce bugün Atatürk Türkiye’nin tarihini baştan yazdı! Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk 100 yıl önce bugün Türkiye’nin bağımsızlığını zaferle ilan etti! Zor şartlar altında Türk milletinin inancını ve güvenini kazanan Atatürk Yunan ordusunu denize dökerek emsali görülmemiş bir destan yazdı! Bugün yaşadığımız topraklarımızı bize veren ve her daim öncümüz olan Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü bu günde saygı ve minnetle anıyoruz! İşte o büyük destan nasıl yazıldı?
100 yıl önce bugün Atatürk Türkiye’nin tarihini baştan yazdı!
Atatürk 30 Ağustos 1222 yılında tüm dünyanın şahit olduğu ve hayranlıkla izlediği büyük zaferi kazandı. 5 gün 5 gece süren ve dünya tarihine geçen bu savaş bütün dünyanın hayranlıkla izlediği bir zaferle sonuçlandı. 14 Ağustos tarihinde 11 aylık hazırlığın ardından 100 binin üzerinde insan bu zafere doğru yola çıktı. Düşman askerlerinin geçilmesini imkansız bulduğu barikatlar Türk ordusu tarafından tam 15 saatte geçildi. Elimizdeki son kaynaklar bunlardı ve bundan başka şansımız yoktu. Atatürk kararlı duruşu milletine olan güvenciyle ülkenin ve halkın bütün kaynaklarını bu savaşta kullandı.
Savaş sırasında 150 Türk askeri tam 2000 Yunan askerini esir aldı!
(Yüzbaşı Şefik ve beraberindeki 150 asker)
26 Ağustos tarihinde o büyük taarruz Yunan’a karşı başladı. 2 gün boyunca verilen olağanüstü mücadelenin ardından Yunan ordusu Dumlupınar’a doğru geri çekildi.
29 ağustos dumlupınar, atatürk kocatepe’de29 Ağustos tarihinde Yunan ordusu Dumlupınar’da yarım ay şeklinde kuşatıldı. Atatürk büyük taarruz destanını tam burada yazdı. Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi iki ordunun karşı karşıya gelmesiyle başladı. Büyük Taarruz sırasında Türk ordusu 13.000 şehit ve gazi veriyor. Yunan askeri 100 binin üzerinde kayıp verip son kalan 10.000 Yunan askerini Güneye geri çekiyor. Atatürk o tüyleri diken diken eden ve Yunan askerini denize döken o meşhur sözleri söylüyor:
“Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz‘dir, ileri”
Uşak Yunan ordusundan temizlenmiş ve Türk ordusu Akdeniz’e yönelmişti. Sırasıyla Türk askerleri Eskişehir, Balıkesir, Bilecek, Aydın ve Manisa’yı Yunan askerlerinden temizledi. 10 Eylül günü İzmir Yunan işgalinden temizlendi ve Türk bayrakları her yerde dalgalandı.
Bu büyük zafer bir çok kahramanlık hikayesine şahitlik ederek çok büyük zorluklar altında kazanıldı. Atatürk bu büyük zaferi milletin egemenliğine adadı. Atatürk yaptığı konuşmasında Türk halkını halifelerden hanlardan ve sultanlardan ne zorluklarla temizlediğine ve Türkiye’nin Türk milletine kalması için bunlardan uzak durması gerektiğine değinirken şu sözleri bugün çok büyük bir önem arz ediyor:
Türk vatanının, Türk milletinin uğradığı zararları ancak bir şekilde giderebiliriz: O da artık Türkiye’de Türkiye’den başka bir şey düşünmemek.
Atatürk gençlere emanet ettiği ve her zaman ilerleyen gelişen Türkiye hedeflerini şu sözlerle anlattı:Efendiler, bu büyük zaferin çeşitli unsurları üstünde en önemlisi ve büyüğü, Türk milletinin kayıtsız şartsız egemenliğini eline almış olmasıdır. Bu olayın tarihimizde ve bütün dünyada ne büyük, ne verimli bir inkılâp olduğunu anlatmaya gerek görmem.
Milletimizin uzun yüzyıllardan beri hanlar, hakanlar, sultanlar, halifeler elinde, onların yönetim ve baskısı altında ne kadar ezildiğini, onların hırslarını sağlama yolunda ne kadar büyük felâketlere ve zararlara uğradığını düşünürsek, milletimizin egemenliğini eline almış olması olayının, bütün büyüklüğü ve önemi gözleriniz önünde canlanır.
Gerçi büyük zaferin ertesi gününe kadar İstanbul’da halife ve sultan adı altında bir şahıs ve onun işgâl ettiği hilâfet ve saltanat ünvanı ile bir makam vardı. Fakat bu zaferden sonra millet o makamları ve o makam sahiplerini hak ettikleri sona ulaştırdı.
Efendiler, millî egemenlik öyle bir ışıktır ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar yanar, yok olur. Milletlerin esareti üzerine kurulmuş olan kurumlar, her tarafta yıkılmaya mahkûmdurlar. Avrupa’nın ortasından, ta doğunun diğer ucundaki binlerce senelik memleketlere bakacak olursak, Osmanlı İmparatorluğu’nun hak ettiği sonu daha güzel anlayabiliriz.
Arkadaşlar, saraylarının içinde Türk’ten başka unsurlara dayanarak, düşmanlarla birleşerek Anadolu’nun, Türklüğün karşısında yürüyen çürümüş gölge adamlarının Türk vatanından sürülmeleri, düşmanların denize dökülmesinden daha kurtarıcı bir harekettir. Türk milletinin atalarının kutlu emâneti olan bu topraklarda tam anlamıyla efendi olarak yaşaması; ancak o lüzumsuz ve manasız olmaktan başka, varlıkları tam zarar ve felâket olan makamların yok edilmesiyle mümkün olabilirdi.
Efendiler, onlar yüzünden Türk vatanının ve Türk milletinin geçirdiği acıları, üzüntüleri hissetmemiş bir ferdimiz yoktur. Bu kadar üzüntüler ve kötülükler geçirdikten sonra elbette Türk öğrenmiştir ki, vatanı yeniden yapmak ve orada mutlu ve hür yaşayabilmek için mutlaka egemenliğine sahip kalmak ve Cumhuriyet bayrağı altında bütün çocuklarını toplu ve dikkatli bulundurmak gereklidir.(…)
Efendiler! Yüzyıllardan beri Türkiye’yi yönetenler çok şeyler düşünmüşlerdir; fakat yalnız bir şeyi düşünmemişlerdir: Türkiye’yi. Bu düşüncesizlik yüzünden Türk vatanının, Türk milletinin uğradığı zararları ancak bir şekilde giderebiliriz: O da artık Türkiye’de Türkiye’den başka bir şey düşünmemek. Ancak bu düşünceyle hareket ederek her türlü kurtuluş ve mutluluk hedeflerine ulaşabiliriz. (…)
Efendiler! Son sözlerimi özellikle memleketimizin gençliğine yöneltmek istiyorum:
Gençler! Cesaretimizi destekleyen ve devam ettiren sizsiniz. Siz almakta olduğunuz eğitim ve anlayış ile, insanlık yüksek karakterinin, vatan sevgisinin, düşünce hürriyetinin en kıymetli örneği olacaksınız.
Ey yükselen nesil! Gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve devam ettirecek sizsiniz.
Arkadaşlar, bu gazilik ve şehitlik diyarını terk ederken “Şehit Asker”i hep beraber saygıyla selâmlayalım.’’
(30 Ağustos 1926 Dumlupınar konuşması)
Para Ajansı Telegram grubuna üye olun => https://t.me/paraajansi paraajansı
Bizi Twitter’da takip edin =>https://twitter.com/home