Faiz artışı sonrası piyasalarda yön arayışı

Merkez bankasının politika faizini 200 baz puanla beklentilerin üzerinde artırması sonrası piyasalarda yön arayışı hakim

faiz artışı sonrası piyasalarda yön arayışı
Google News
Politika faizi nedir? Neden artırıldı?

Merkez Bankasının kullandığı politika faiz oranı, bir hafta vadeli repo işlemlerinde uygulanan faiz oranıdır. Politika faizlerine ilişkin kararlar Para Politikası Kurulu (PPK) tarafından alınır. Faiz kararları alınırken, orta vadeli bir bakış açısıyla, gelecek dönem enflasyon görünümüne odaklanılır.

Merkez Bankasının piyasaya yön vermek için kullandığı en önemli enstrümanlardan biri Açık Piyasa İşlemleri (APİ) kapsamında faiz oranlarını değiştirmektedir.

Merkez Bankası son verdiği kararla birlikte politika faizini %17’den %19’a yükselterek aslında piyasaya enflasyonla mücadelede önemli bir mesaj vermiş oldu.

Ayrıca faiz enstrümanının kullanma gerekçelerinden bir diğeri de kurları kontrol etmektir. Faiz, aslında kuru denetlemek için kullanılmaz. Buna karşılık Türkiye gibi doların son derecede etkili olduğu bir çeşit dual para sitemi içinde olan ülkelerde kur, enflasyon üzerinde en fazla etkili olan unsurdur. Bir başka ifadeyle Türkiye’deki enflasyon karma bir enflasyon (talep enflasyonu + maliyet enflasyonu) olmakla birlikte ağırlık kur baskısı nedeniyle maliyet enflasyonundadır. O nedenle kuru istikrar kavuşturmak aslında önemli ölçüde enflasyonu denetlemek anlamına gelir.

Merkez Bankası’nın faiz artışı piyasayı nasıl etkileyecek ?

Faiz artışı kararından sonra piyasada dolar kuru %2’ye yakın düşerek 7,35’in altına geriledi. Borsada kısmi bir artış yaşandı ancak gün sonunda borsa negatif bir seyir izleyerek günü ekside tamamladı.

Politika faizinin artışı ile kurlardaki volatilitenin kontrol altına alınması ve dolayısıyla enflasyonun düşürülmesi amaçlanır ancak artışın tam olarak etkin olup olmayacağını anlamak için Türkiye’nin içerde ve dışarda ekonomi gündemini etkileyen gelişmelerinde göz önünde bulundurmak gerekir. Bu kapsamda; Komşularla sıkıntılı ilişkiler, Rusya ile limoni ilişkiler, AB ile bozulmuş ilişkiler, ABD ile S – 400’ler ve Halkbank davası gibi sorun yaratan ilişkiler. Bunların yanında ekonomimizi etkileyen bazı dış ekonomik gelişmeler var: ABD’de tahvil faizlerinin yükselmesi ve diğer faizlerin de yükseleceği beklentisinin oluşması bunların en belirgini. Bu gelişme, sıcak paranın çıkışına ve dolayısıyla kurların yükselmesine yol açıyor. Bu dış sorunlara ek olarak Türkiye’nin içeride, yabancı fonların kararlarını olumsuz etkileyen, birçok sosyal, siyasal ve ekonomik sorunu var: Yargı bağımsızlığı tartışmaları, yüksek enflasyon, yüksek işsizlik, büyüyen cari açık ilk akla gelenler. Bunlara ek olarak yabancı fon yöneticilerinin dikkatle izlediği bazı ekonomik göstergelerde de sorunlar var:

Örneğin dış borç / GSYH yani dış borç yükü GSYH’nin (kur nedeniyle) sürekli düşmesi sonucu artıyor. Sonra Merkez Bankası’nın swaplar hariç net rezervleri ciddi tutarda eksiye geçmiş bulunuyor. Kredi notu yatırım eşiğinin altında olan ve CDS primi tehlikeli düzeyde seyreden Türkiye için bunlar hep eksi notlar. Böyle bir ortamda faiz, geçici bir önlem olsa da önemli bir araç konumuna yükseliyor.

Geçen hafta açıklanan Reform Paketi’nin piyasalar üzerinde bugünkü faiz artışına verilen tepki kadar olumlu bir etki yaratacağı umuluyordu. Bu beklentinin boşa çıkmış olduğu, kurda beklendiği gibi bir etki yaratmamış olmasından anlaşılabiliyor. Bütün bu değerlendirmeler sonucunda Merkez Bankası’nın yaptığı kaçınılmaz faiz artırımının doğru hamle olduğunu söylemek mümkün.

Faiz artışı ekonominin sorunlarını çözer mi?

Bu soruya vereceğimiz yanıt bizi doğru adımlar atmaya veya yanlış uygulamalara devam etmeye götürecek kadar önemli. Risklerin düşürülemediği bir ortamda faiz artırımı (veya indirimi) hiçbir zaman kalıcı bir sonuç sağlamaz.

Bir ekonomide ekonomik sorunların yanı sıra sosyal ve siyasal sorunlar da varsa o ekonomide riskler yüksek demektir. Faizi yükselterek sıcak para girişine kapıyı daha fazla açıp belirli bir rahatlama sağlanmış olabilir. Ama kalıcı çözüm hiç kuşkusuz riskleri düşürmekle sağlanacaktır. Riskler düşürülebilirse faizler de düşer.

Risklerin düşürülmesindeki en önemli unsurların başında ise uygulamaya çalışılan politikanın piyasa tarafından inandırıcı bulunması ve karar mercilerinin açıkladıkları politikaya uyum sağlama derecesidir. Eğer ki tüm kurumlar açıklanan politikaya aynı derecede uyum sağlamazsa piyasa bu durumu görecek ve beklentilerini ve uygulamalarını ona göre şekillendirecektir.

Yorumlar (0)
Henüz yorum yapılmamış.
Burada yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, yetkili kuruluşlar tarafından kişilerin risk ve getiri tercihleri dikkate alınarak kişiye özel sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler ise genel niteliktedir. Bu tavsiyeler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir.
<