Gıda ve Et Fiyatları Nasıl Düşer? 

Gıda ve et fiyatları nasıl düşer? Ekonomist Ali Bahçuvan tarafından tarım ve hayvancılık sektörüne ilişkin bir yazı kaleme alındı.

gida-ve-et-fiyatlari
Google News
Gıda ve et fiyatları nasıl düşer ? 

Tarımsal üretimde en büyük kapasitelerden birine sahip olmamıza rağmen dünyanın en pahalı etinin satıldığı bir ülkede yaşıyor olmamızın nedeni ne? Bu konuda toplumsal bilincin toplu olarak harekete geçmesi ve bugün yapılan boykotların aslında büyük karlar eden fırsatçı satıcılara uygulanması konusu tamamen ayrı bir konu.

Bu zaten toplumun tek başına yapabileceği bir şey değil sivil toplum örgütleri öncülüğünde hem devletin hem siyasi partilerin katılacağı enflasyon ve hayat pahalılığına savaş açma şeklinde olabilir. Arjantin’de son dönemde hiper enflasyonu bu durdurdu. Ancak üretimden kaynaklı sıkıntı var bunları konuşalım diyorsak 2 lira maliyeti olan bir bardak çayın neden 70 liraya, Türk kahvesinin 140 liraya satıldığını başka zamana bırakalım. Birileri bizi aptal yerine mi koyuyor onu başka zaman konuşalım…

Dünyayı Yöneten Sistem, Bireysel Üretime ve Köylüye Karşı

Tüm dünyada tarımsal üretimden köylüyü çıkararak, şirketlerin tarım yaptığı bir döneme geçme çabası içindeyiz. Çünkü şu an dünyayı yöneten sistem, bireysel üretime ve köylülere karşı…

Tohumların da belli bir tekel içinde üretilmesini istiyor ve tohumdan tohum üretilmesi döngüsüne de karşı. Bu yüzden ata tohumlarına savaş açtılar. Çünkü ata tohumu olunca kimyasal gübre ve tarım ilacı kullanmadan üretim yapmak mümkün. Maliyet açısından baktığımızda ise ek maliyetler olmadığı için hem daha uygun hem de sattığımız ürünle vatandaşı zehirlemiş olmuyoruz. 

Her gün yeni bir haberler uyanıyoruz. Şu ürün Avrupa’dan geri döndü bu Rusya’dan geri gönderildi,  çünkü normalden 10- 20 kat fazla pestisit içeriyor. Bu ot ve böcek ilaçlarını artık böcekler bile yemez iken biz topluma yediriyoruz. Sonrasında kanser başta olmak üzere hasta bir toplum ve ilaç kullanımı ve sağlık harcamaları artışı…

Diğer taraftan baktığımızda bu uluslararası şirketler tohum üretiyor, kimyasal gübre üretiyor, tarım ilacı üretiyor ve tabii ki kanser ilaçları da üretiyorlar. Yani bir taşla iki kuştan çok daha fazlasını vuruyorlar.

Bundan yaklaşık 15 sene önce bir grup arkadaşımızla beraber yok olan ata tohumlarını tekrar ayağa kaldırmak üzere harekete geçtik. Dağ köylerini teker teker gezerek bu tohumları topladık, çoğalttık ve dağıttık. Karakılçık buğdayı, sarı buğday, kavılca, siyez derken bugün artık marketlerde bile satılan eski buğdayları tekrar hayata kazandırdık. Ben bu buğdayları ekerken, yaşlı köylüler bile olmaz, ilaçsız gübresiz büyümez demişlerdi. Ancak gdo’lu veya hibrid cüce buğdayın yanında, bunlar boy ata ata büyüdü ve ot bitmesine izin vermedi.

Ot ilacına gerek kalmamıştı. Rüzgarda salınan başaklar tarım ilacına ihtiyaç bırakmadı ve toprak hiçbir kimyasal gübre kullanımı olmadan kendine geldi. Verimlilik dersek diğer buğdaya yakın ama ek maliyeti sıfır oldu. Sonra baktık ki bu buğdayın sapı samanı da fazla işte o zaman bunu ekince hayvanlar için yem maliyetinin de düştüğünü anladık. 




Resimdeki tarlada yolun bir kenarında karakılçık diğer tarafında cüce buğday ekili. (Yer Gökçeada Tarih 2018)

Daha sonra yaptığımız hayvancılık faaliyetlerine bakınca içler acısı bir durum gördük. İki metrelik zincirle önündeki suni yemliğe zincirli, tutsak büyükbaş hayvanlar. Onların çektiği eziyeti her halinden belli iken verdikleri sütün ne derece iyi olabileceği tartışılır.

Stres halindeki annenin, anne sütü bebeğe zarar verir anlayışına sahip iken bu eziyet çeken hayvanların sütünü ticari amaçla kullanır hale gelmiştik.  Normal ata buğdayı eken ve bunun samanını yem olarak kullanan , mera hayvancılığı ile  hayvanın özgürce otlayıp akşam evine dönmesine dayalı sistemden, sadece suni yem ile beslenen ve suni döllenme ile nerdeyse tek bir babanın çocukları olan yabancı ırk hayvanlara…

Yüzyıllardır bu topraklarda gerekirse diken ve kuru ot yiyerek beslenen, her türlü hastalığa dirençli ırklarımız tükenmek üzere idi. Onların verdiği günlük 5-6 litre sütün tadı ile şimdi marketten alınanları kıyaslamak bile mümkün değil. Günde 10-15 litre süt almak uğruna verilen suni yem parası, hormonlu iğne, ilaç ve antibiyotik parası maliyet olarak çok daha fazla…

Bu hayvanlarda ölü doğum oranı yerli ırka oranla 6/7 kat daha fazla. Buzağı ölüm oranı yerli ırklarda çok düşük görülmekte. Bu da geçmiş dönemde bir çok uluslararası şirketin yerli ırkları toplamasına yol açtı. Gelinen noktada hem mera hayvancılığı hem de yerli ırk yetiştirme çok azalmış durumdadır.

Köylünün bilinçlendirilmesi ve yerli ırk/ ata tohumuna yönlendirilmesi çok zordur. Bunun yerine Tarım Yatırım Ortaklıkları ve Tarım Girişim Sermayesi kuruluşlarının kurulması yönünde çalışmalar yapılmalıdır. Bilinçli toplumun bu tür geleneksel yöntemler ile tarım ve hayvancılık yapan şirketlere bireysel olarak yatırım yapabilmesi , ürününü  talep etmesi ve satın alması yoluyla sürdürülebilir bir tarım politikası oluşturulması gerekmektedir. 

Ali Bahçuvan
Ekonomist
Yorumlar (0)
Henüz yorum yapılmamış.
Burada yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, yetkili kuruluşlar tarafından kişilerin risk ve getiri tercihleri dikkate alınarak kişiye özel sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler ise genel niteliktedir. Bu tavsiyeler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir.
<