İran ile Avrupa arasında nükleer anlaşma, Rusya ambargoları İran petrolünü gündeme getiriyor
Rusya-Ukrayna savaşı sonucu , Avrupa ülkelerinin Rusya şirketlerine uyguladığı petrol ve enerji ambargosu, Avrupa ülkelerini yeni çözümler üretmek zorunda bıraktı. Bunun doğal sonucu olarak, İran enerji kaynakları gündemde. Şimdi Avrupa Birliği, İran’a uygulanan ambargoları kaldırmayı ve önümüzdeki kış enerji sorunu yaşamamak için İran enerjisi kullanmayı planlıyor.
Bu konuda bazı adımlar atıldı ve İran ile uluslararası müzakereler başladı. Müzakerelerin koordinatörlüğünü üstlenen AB’nin geçen ay taraflara sunduğu taslak anlaşma metni sonrasında taraflar nihai anlaşmaya varma konusunda iyimser bir tablo çiziyor.
İran ile nükleer anlaşmanın tarafları arasında Nisan 2021’den bu yana devam eden müzakerelerde sona gelinirken, müzakerelerin koordinatörlüğünü üstlenen Avrupa Birliğinin (AB) sunduğu taslak anlaşma metni sonrasında taraflar nihai anlaşmaya varma konusunda iyimser bir tablo çiziyor.
Buna karşılık, nihai uzlaşma, Tahran- Washington arasındaki çeşitli karmaşık meselelerin çözümüne ya da tarafların bazı taleplerinden feragat etmesine bağlı görünüyor.
Kapsamlı Ortak Eylem Planı (KOEP) olarak adlandırılan nükleer anlaşma, İran ile Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin (BMGK) daimi üyeleri ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa ile Almanya (5+1) arasında 14 Temmuz 2015’te imzalandı.
Uluslararası yaptırımların kaldırılması karşılığında Tahran’ın nükleer faaliyetlerinin düzenlendiği ve denetim altına alındığı nükleer anlaşma, Ocak 2016’da BMGK onayıyla yürürlüğe girdi ve İran uluslararası yaptırımlardan kısmen kurtuldu.
Donald Trump’ın başkanlığı döneminde Washington, 8 Mayıs 2018’de anlaşmadan tek taraflı çekilerek, İran’a yeniden yaptırım uygulamaya başlayınca Tahran yönetimi, bir yıl boyunca Avrupa ülkelerinden ABD yaptırımlarına karşı nükleer anlaşmayı koruyacak adımlar atmasını bekledi.
Avrupa ülkelerinden beklediğini alamayan İran, ABD’nin yaptırımlarına karşı anlaşmadan kaynaklanan tüm taahhütlerini 8 Mayıs 2019’da kademeli olarak durdurmaya başladı. İran, 5 Ocak 2020’de anlaşmadaki taahhütlerini tamamen sona erdirerek, yüksek düzeyde uranyum zenginleştirmeye başladı.
Fahrizade suikastı sonrasında nükleer faaliyetler genişledi
Nükleer anlaşma, Tahran’a yüzde 3,67 oranında uranyum zenginleştirme faaliyetini sürdürme ve en çok 300 kilogram uranyumu elinde tutabilme izni veriyor. Anlaşma, İran’a 300 kilogramın üzerindeki uranyumu uluslararası piyasada satarak karşılığında doğal uranyum alabilme imkanı tanıyor.
İranlı bilim insanı Muhsin Fahrizade’ye 27 Kasım 2020’de düzenlenen suikastın ardından Mecliste çıkarılan yasa ise İran Atom Enerjisi Kurumunun (İAEK) uranyumu en az yüzde 20 zenginleştirmeye başlamasını ve düşük düzeyli zenginleştirilmiş uranyum stoklarını artırmasını zorunlu kıldı.
Bu kapsamda uranyum zenginleştirme tesislerine nükleer anlaşma kapsamında kullanılmasına izin verilen IR-1 santrifüjleri yerine uranyumu daha hızlı zenginleştirebilen IR-2, IR-4 ve IR-6 santrifüjleri yerleştirildi.
İAEK, söz konusu yasa kapsamında 5 Ocak 2021’de Fordo’daki nükleer tesiste Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) müfettişlerinin gözetiminde yüzde 20 saflıkta uranyum zenginleştirdiklerini açıkladı. Bunun üzerine nükleer anlaşmanın tarafları Fransa, Almanya ve İngiltere, İran’ın faaliyetinden “derin endişe” duyduklarını bildirdi.
İran bu kez 17 Nisan 2021’de yüzde 60 oranında uranyum zenginleştirdiğini duyurdu; bu süreçte UAEA ile iş birliğini de kısıtladı.
Bu durum İran’la ilgili endişeleri artırırken Tahran’ın nükleer programındaki ilerleme, 2015’teki nükleer anlaşma öncesinin de ötesine geçti. İsrail‘in, nükleer programı nedeniyle İran’a karşı askeri harekat tehdidinde bulunması göz önüne alındığında bu durumun bölgede topyekun bir savaşı tetikleme riskini taşıyabileceğinden endişe ediliyor.
Yeniden müzakere süreci
İran’ın nükleer programında attığı keskin adımlar, Tahran’ın nükleer faaliyetlerinden endişe eden ABD’yi yeniden İran’la dolaylı olarak müzakerelere başlamaya itti.
İran ile 2015’te imzalanan nükleer anlaşmanın yeniden tam anlamıyla uygulanmasını sağlama ve ABD’nin anlaşmaya dönüşünün ele alındığı nükleer görüşmeler, Nisan 2021’den bu yana aralıklarla Viyana’da yapıldı.
ABD Başkanı Joe Biden, Trump döneminde ülkesinin anlaşmadan tek taraflı çekilmesini eleştirmesine ve anlaşmaya yeniden katılmaya hazır olduklarını açıklamasına rağmen bugüne kadar 9 tur devam eden görüşmelerde henüz nihai sonuç alınamadı.
Bununla birlikte müzakerelerin koordinatörlüğünü üstlenen AB’nin geçen ay sunduğu taslak anlaşma metni sonrasında tarafların nihai anlaşmaya varma konusunda daha iyimser bir tablo çizdiği de dikkatlerden kaçmıyor.
AB’nin sunduğu taslağa İran,15 Ağustos’ta cevabını iletti. İran resmi ajansı IRNA’ya göre, Tahran’ın yanıtında, yaptırımların tamamen kaldırılması ve güvence sağlanması üzerinde duruldu. İran Dışişleri Bakanlığı da taslak metne verdikleri yanıta karşılık ABD’nin görüşlerini iletmesini beklediklerini açıkladı.
Nihai anlaşma için çözüm bekleyen meseleler
İran, ülke ekonomisini aksatan ve Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin en önemli gündemlerinden biri olan ağır yaptırımlardan kurtulmak için Batı ile nükleer anlaşmaya ihtiyaç duyuyor.
Bu bağlamda, İran ile Batı arasında nihai uzlaşma, Tahran’ın nükleer programındaki ciddi ilerlemenin geriye döndürülmesi, tüm yaptırımların kaldırılması ve İran’ın talep ettiği güvenceler gibi çeşitli karmaşık meselelerin çözümüne bağlı.
Washington, Tahran’ın anlaşmadaki taahhütlerine geri dönmesini isterken, İran nükleer anlaşmadan ayrılan taraf olarak öncelikle ABD’nin anlaşmaya dönerek tüm yaptırımları kaldırmasını istiyor. İran yaptırımların kaldırıldığını doğrulamak için kendisine belli bir zaman tanınmasını da şart koşuyor.
İran, ayrıca nihai anlaşma için nükleer programıyla ilgili uluslararası “siyasi soruşturmaların” kapatılmasını talep ediyor. Bununla ilgili ABD’nin Wall Street Journal gazetesi, 11 Ağustos’ta ismi açıklanmayan Avrupalı diplomatlara dayandırdığı haberde, AB’nin, görüşmelerdeki tıkanıklığı aşmak için İran’ın geçmişteki nükleer faaliyetlerine ilişkin BM soruşturmasını kapatmayı amaçlayan bir öneriyi de Tahran’a sunduğunu yazdı. ABD’nin bu öneriye nasıl yanıt vereceği ise henüz net değil.
Tahran, daha önce müzakerelerde “kırmızı çizgi” kabul ettiği Devrim Muhafızları Ordusunun ABD’nin “yabancı terör örgütleri” listesinden çıkarılması talebinden ise vazgeçmiş görünüyor. Buna karşılık bazı kaynaklar Tahran’ın, yalnızca Devrim Muhafızları ile çalışan şirketlerin yaptırıma tabi tutulmamasını istediğini belirtiyor.
İran’ın en zorlu talebi, sonraki ABD hükümetlerinin nükleer anlaşmadan tekrar çekilmeyeceğine dair Washington’dan güvence istemesi. Washington’un bu güvenceyi sağlayabilmesi için söz konusu anlaşmanın Senato’da “anlaşma” olarak onaylanması gerekiyor çünkü ABD yasalarına göre, nükleer anlaşma BMGK onayına rağmen ABD için yalnızca bağlayıcılığı olmayan “siyasi taahhüt” hükmünde kabul ediliyor.
Bu yüzden Washington istediği anda anlaşmadan yine tek taraflı ayrılabilir. İran, bu güvenceyi alamama ihtimaline karşılık ise ABD’nin anlaşmadan tekrar ayrılması durumunda faaliyetlerini hızla tersine çevirebilmek için tesislerdeki yeni nesil santrifüjlerini çalıştırmadan yerinde bırakmak istiyor.
Batı ise 2015’teki anlaşmada belirtildiği üzere sınırlı sayıda IR-1 santrifüjleri dışındaki tüm santrifüjlerin ortadan kaldırılmasını talep ediyor. Bu yüzden güvence konusu anlaşmanın önündeki en zorlu mesele sayılıyor.
İran’ın nükleer silah üretebilme kapasitesi ve Hamaney’in fetvası
UAEA’nın Tahran’ın nükleer programıyla ilgili 30 Mayıs’ta yayımladığı son raporda, İran’ın yüzde 60 saflıkta zenginleştirilmiş 43,1 kilogram uranyuma sahip olduğu belirtildi.
Uranyumun yüzde 20 ve üzerinde zenginleştirilmesi ise nükleer bomba elde etmeye imkan sağlayacak yüzde 90 saflıkta parçalanabilir uranyuma ulaşmak için önemli bir aşama kabul ediliyor.
UAEA Başkanı Rafael Grossi, 6 Haziran’da İran’ın nükleer bomba üretebilmek için gerekli malzeme miktarına yaklaştığı yönünde uyarıda bulundu. İran’ın bu miktara birkaç hafta içinde ulaşabileceğini söyleyen Grossi, bunun İran’ın nükleer bomba üretebileceği anlamına gelmediğini de vurguladı.
Öte yandan son zamanlarda İran’dan gelen “nükleer silah üretebilme kapasitesine sahibiz” şeklindeki açıklamalar da dikkati çekiyor. İlk olarak İran Stratejik Dış İlişkiler Konseyi Başkanı Kemal Harrazi, 17 Temmuz’da Al Jazeera televizyonuna yaptığı açıklamada, “İran’ın nükleer silah üretmek için teknik imkanları var fakat üretme kararı yok.” dedi.
Daha sonra İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Muhammed İslami de benzer açıklamalar yaptı. İranlı yetkililer arasında en dikkati çekici açıklama ise Milletvekili Muhammed Rıza Sebbagiyan Bafki’den geldi.
Bafki, 2 Ağustos’ta Mecliste yaptığı konuşmada, İran lideri Ali Hamaney’in 2000’li yılların başında çıkardığı ve “nükleer silahların geliştirilmesini veya kullanılmasını yasaklayan fetvanın geri çekilmesini talep edebileceklerini” söyledi.
Muhtemel anlaşma için son aşamaya girildiği sırada gelen söz konusu açıklamalar, Batı’da Tahran’ın nükleer programına ilişkin endişeleri artırıyor.
Tahran yönetimi ise uluslararası endişelere, nükleer programının barışçıl olduğunu ve sivil ihtiyaçlar doğrultusunda geliştirildiğini savunarak yanıt veriyor. İran ayrıca, taleplerinin karşılanması halinde tüm nükleer faaliyetlerini geri döndürebileceğini ve anlaşmaya uyumlu hale getireceğini ifade ediyor.
Son olarak her ne kadar anlaşmanın önünde çözüm bekleyen ciddi konular bulunsa da tarafların nükleer anlaşmayı yeniden canlandırma çabaları ve son birkaç ay öncesine nazaran çok daha iyimser bir tablo çizdikleri göz önüne alındığında İran ile nükleer anlaşmanın çok yakında yeniden yürürlüğe gireceği öngörülebilir.
Para Ajansı Telegram grubuna üye olun => https://t.me/paraajansi paraajansı
Bizi Twitter’da takip edin =>https://twitter.com/home
i̇ran i̇ran