Türkiye 2021’de neler yaşayacak?
Türkiye’nin yıllardır bitmeyen derdi Enflasyon
Para Ajansı (PA) Özel Haber /
Geçenlerde bir gazetede dünyada enflasyonu en yüksek ülkeleri sıralamışlar. Listede Avrupa’dan tek ülke biziz. Gerisi Venezuela ile başlıyor bazı Afrika ülkeleri ( muz ihraç eden cumhuriyetler) yıllardır teknik iflas durumunda olan Arjantin, Irak, İran ve Türkiye ….çok üzülünecek bir tablo
Ekonomist meslektaşlarım bilirler ki enflasyon ile toplumun refah düzeyi, gelişmişlik ve demokrasi birebir ilişkilidir.
Bu vatandaş bu listede olmayı mı hak ediyor? Türkiye’de vatandaş en iyi günlerini, enflasyonun en düşük olduğu dönemde yaşadı. Ve listeye bakarsanız dünyada hukukun üstünlüğü konusunda nerede tartışmalar varsa aynı yerde enflasyon problemi de var. Yani demokrasi, hukuk devleti olmak, devlet kadrolarında siyasi değil liyakata dayalı atamalar, bir toplumun refah düzeyini ve enflasyonu eşzamanlı belirliyor.
Aralık ayı enflasyonu İTO (İstanbul Ticaret Odası ) rakamları açıklandı.Yıllık oran perakende de yüzde 14,40, toptan eşyada 18,18 oldu .
Enflasyonun toptan eşya fiyat endeksinde fazla olması, maliyete dayalı oluştuğunu yani maliyetlerin artması nedeniyle fiyatların artmak zorunda kaldığını anlatıyor. Peki bu nasıl oluyor?
Üretim için ana maliyet kalemleri bellidir.
Hammadde ve enerji döviz arttığı için artıyor, işçilik ise ilk defa asgari ücretin artış oranı ile beraber enflasyon üzerinde oldu. Bu tabii maliyet enflasyonunu etkileyecek. Finansman maliyeti ise faiz artışıyla beraber artacak. Yani önümüzde enflasyon açısından zor bir dönem var. Talep olmasa bile ki ertelenmiş bir talepte var. Peki burada en önemli faktör olan ulaşım maliyeti, malı ulaştırma noktasında devlet ne yapıyor ? Ulaştırma maliyetleri düşüyor mu ? Hayır enflasyonun nerdeyse iki katı oranında zam gören bir Osmangazi köprüsü var ki artık aşılmaz hale geliyor. Çanakkale’de olsa Osmangazi geçilmez deseler hak edecek bir yere….
Yıllık oran perakende de yüzde 14,40, olurken, Osmangazi Köprüsü’nde geçiş ücretleri yüzde 25,1 oranında zamlandı.
Osmangazi Köprüsü’nde otomobiller için geçiş ücreti 117,90 TL’den 147,50 TL’ye yükseldi. Ücretler minibüsler için 188,65 TL’den 236 TL’ye, otobüsler için 224 TL’den 280 TL’ye, kamyonlar için 297,10 TL’den 371,50 TL’ye, tırlar için 374,90 TL’den 468,50 TL’ye, motosikletler için 82,55 TL’den 103 TL’ye yükseldi.
Köprüden geçen olsa da olmasa da aradaki farkı devletin ödediği bir modelde neden sürümden kazanalım denilmez de vatandaşı isyan ettirecek bir model seçilir anlamıyorum. Bu köprüde geçiş ücreti yüzde 30 düşse, 100 liranın altına inse Türkiye’nin kalbi olan İstanbul’a daha ucuza mal ve hizmet gelecek ve enflasyon düşecektir bunu kimse anlamıyor mu ? Yeterli araba geçmezse aradaki farkı gene devlet verecek zaten ama bu pahalı fiyata göre devlet çok daha kazançlı çıkacaktır eminim. Devamlı kullanan biri olarak artık körfezi dolaşmayı tercih edeceğim, tüm dünyada olduğu gibi çok geçene indirim vs kartları da yok. Hazır ve mecbur müşteri diye bakılıyor.Başka bir maliyet ise yollarda teknik uyarı olmadan, tuzakla, kalibrasyonu olmayan kameralarla ceza kesen trafik ekipleri…lütfen yönetmeliğe aykırı ceza kesen trafik ekiplerine itiraz edin ve dava açın. Bu iş teknik uyarılara uygun EDS sistemi ile yapılır ekip otosu ile değil, 21. yüzyıl dayız. Uydu ile yapacaklar yakında yurtdışında.
Yılın başı ile beraber bir kötü haberde dış ticaretten geldi. Ocak-Kasım döneminde Dış ticaret açığı yüzde 153 arttı ve 5 milyar doları aştı. Kur bu kadar yüksek iken bu oluyorsa, dolarda 7’nin altını düşünemiyorum.
Acilen yerli otomobil başta olmak üzere yerli üretime ağırlık verecek modelleri hayata geçirmeliyiz, havada kalmamalı.
Yerli ve milli şirketlerimizi yönetenlere bakıyoruz, sosyal medyada orada burada her gün yeni bir açıklama ve şov …. ama şirketin hisse fiyatları yerlerde sürünüyor, başarı çok konuşmak, kendi reklamını yapmak değil, iş yapmaktır.
Atıp, tutan değil iş yapan yeni kadrolarla yönetici, liyakata dayalı, çalışkan devletin temel ilkelerine sadık bürokrasi, siyaseten yandaşlık yapıp menfaat bekleyen bir grup azınlıkla değil, gerçek milliyetçi ve vatansever iş adamları ile ekonomik kalkınma modeli canlandırılmadır. Paranı Londra’ya gönderip sonra her gün ben Türkiye için neler yaptım diye reklam versen ne olacak ??? Ben ve arkadaşlarım o reklamları, bak devletten hangi projeden ne kazandım diye algılıyoruz ve yurtdışına giden o paranın acilen Türkiye’ye dönmesini bekliyoruz.
Devletin Varlık fonunun ve TMSF elindeki şirketleri de çok daha verimli yönetilmeli, eski KİT’lerdeki kara deliklerin açılmasına izin verilmemelidir. Bu şirketleri yönetenler, şirketin babalarından kalan bir miras olmadığını, şehit kanı ile sulanmış bu toprakların evlatlarının onlara emaneti olduğunu unutmamalıdır.
Bazı komplo teorisyenleri Akdeniz’de oluşan durum, Biden’ ın başkanlığı ve ekonomik sıkıntılar üzerine devletin bölüneceğine ilişkin yanlış ifadeler kullanmaktadır. Bunlar aşırı kötümser ve yanlış ifadelerdir. Sorunlar çıban başlarını temizleyerek çözüm bulabilecek bir durumdan ötede değildir.
Bu devletin sahipleri tabii ki vardır, her zaman da var olacaktır. Bunu unutanlara Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün şu sözünü aktarmak isterim.
Benim naçiz vücudum, bir gün elbet toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti, ilelebet payidar kalacaktır. (Atatürk)
Ali Bahçuvan/Ekonomist