ABD-Avrupa ilişkilerinde Biden ile daha olumlu hava bekleniyor
BRÜKSEL (AA) – ABD’nin 46. başkanı seçilen Joe Biden’ın ocak ayında başkanlık koltuğuna oturmasıyla ABD’nin Avrupa ülkeleriyle ilişkilerinde yeni bir dönemin başlaması bekleniyor. Donald Trump’ın başkanlık döneminde Atlantik’in doğu yakasına karşı izlediği politikaların Biden’la değişmesi ve özellikle ticaret, güvenlik, çevre gibi konularda Avrupa açısından daha olumlu bir döneme girilmesi öngörülüyor.
ABD’de Trump dönemi, özellikle Avrupa Birliği (AB) ülkeleri ile ciddi ticari ve siyasi gerilimlere sahne oldu. Trump’ın göreve geldikten sonra izlediği korumacı ticaret politikaları, ilave gümrük vergileri koyması, İran nükleer anlaşmasından ve Paris İklim Anlaşması’ndan çekilmesi, Avrupa ülkelerini daha fazla savunma harcaması yapmaya zorlaması ve üslubundaki katılık bu ülkeyi AB için öngörülemez müttefike dönüştürdü.
Söylem sorunu
AB ile ABD arasında ekonomik ve politik ilişkilerde uzun süredir çeşitli uzlaşmazlıklar yaşanmasına rağmen Trump’ın söylemlerinin Avrupa’da kaba ve sert bulunması süreci daha zor bir hale getirdi.
Transatlantik ilişkilerin dibe vurduğu bu dönemde özellikle AB ve üye ülkelerin büyük çoğunluğunun ABD’ye olan güveni zedelendi.
Trump’ın seçilmeden önce Brüksel’i “Cehennem çukuru” olarak nitelendirmesi ve görevdeyken AB’yi ABD karşıtı ve özellikle ticari “hasım” olarak nitelendirmesi Avrupa’yı daha da rahatsız etti.
Trump döneminde Avrupa’da artan ABD karşıtlığının Biden başkanlığında olumlu bir diyalog ortamında yapıcı ilişkilerle toparlanması öngörülüyor.
Ticari konular
AB ve ABD arasında uzun yıllar müzakere edilen ve uzlaşılması beklenen Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) anlaşması müzakereleri, korumacı ekonomi politikalarını savunan Trump’ın başkan seçilmesiyle rafa kaldırılmıştı.
AB ile ABD arasında ticari gerilimlerde tansiyon, Trump’ın 2018 yılında ulusal güvenlik gerekçesiyle devreye aldığı ithal çelik ve alüminyuma ilave gümrük vergileri uygulama kararı ile yükselmişti. ABD’ye karşı ticari misilleme yapan AB, yüzlerce farklı ABD ürününe gümrük vergisi uygulamaya başlamıştı.
AB’nin misilleme kararının ardından Trump, Avrupa’yı en hassas sektörlerinden biri olan otomotiv ile tehdit etmişti. O dönemdeki AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker ve Trump arasında ticari gerginliği azaltmak için 2018’de gerçekleştirilen görüşmeden gümrük vergilerini ve tarife dışı kısıtlamaları azaltmaya yönelik çalışma kararı çıkmasına rağmen somut ilerleme sağlanamamıştı.
Brüksel’de Biden döneminde ticari görüşmelerin tehdit ve misillemeler yerine daha olumlu ve yapıcı bir atmosferde gerçekleşmesi beklentisi bulunuyor.
Dış ticaret sorunu
Trump, seçildiği günden bu yana AB’nin ülkesine karşı verdiği dış ticaret fazlasının ABD ekonomisine zarar verdiğini söylüyordu.
Özellikle 2019 yılında AB’nin ABD’ye ihracatının 384 milyar avro, ABD’den ithalatının ise 232 milyar avro seviyesinde olması Trump’ın dikkatini çekmişti.
AB’nin söz konusu dönemde ABD ile ticaretinde 152 milyar avro fazla vermesi ile Trump, ekonomik ilişkileri yeniden şekillendirmek ve bu konuda çeşitli tedbirler almanın sinyalini verdi.
ABD’de Biden başkanlığında Avrupa ile dış ticaret açığının bir ekonomik zarar olduğu söyleminin yumuşaması beklenirken, karşılıklı ticarette hızlı bir değişim öngörülmüyor.
Havacılık desteklemeleri
Havacılık alanında sağlanan desteklemeler Avrupa ile ABD arasında uzun yıllardır uzlaşılamayan bir başlığı ortaya koyuyor.
Trump döneminde ABD’nin havacılık alanında Airbus’a sağlanan yasa dışı desteklemelerden ötürü AB ürünlerine yıllık 7,5 milyar dolarlık ilave gümrük vergileri uygulamasına onay veren Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) kararı gerginlikleri bir üst seviyeye çıkarmıştı.
Kararla eş zamanlı biçimde AB tarafı “ABD’nin DTÖ’nün izin verdiği gümrük vergilerinin uygulanması halinde buna misilleme yapılacağını” açıklamasına rağmen Trump yönetimi geri adım atmadı.
DTÖ ara buluculuk makamı, ekim ayında da AB’nin, Boeing’e sağlanan yasa dışı desteklemelerden ötürü ABD ürünlerine de yıllık yaklaşık 4 milyar dolarlık ilave gümrük vergisi uygulamasına onay verdi.
Havacılık konusu 16 yılı aşkın süredir uzlaşı sağlanmayan bir mesele olarak ortada duruyor. Bu alanda taraflar arasında hızla bir çözüm sağlanması beklenmiyor.
Kuzey Akım-2 sorunu
Trump döneminde ABD Senatosu tarafından kabul edilen Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası ile Rusya’dan Almanya’ya gaz aktarımını öngören Kuzey Akım-2 projesine katılan şirketler için ekonomik ve finansal yaptırımların uygulanacak olması, bir başka gerginlik alanını ortaya çıkardı.
Söz konusu yaptırım tehdidi özellikle Almanya’yı rahatsız etti. Almanya’nın bu projeden vazgeçmesi ve Biden döneminde ABD ile hareket etmesi öngörülmüyor.
AB ülkelerinin Trump döneminde özellikle ABD‘nin teknoloji ve dijital alanlarda faaliyet gösteren şirketlerine ilave vergi uygulamaya yönelik adımları da taraflar arasındaki gerginliği artırmıştı.
Biden döneminde de benzer tartışmaların devam etmesi ancak kullanılan dilin yumuşayacağı tahmin ediliyor.
AB ve ABD arasında ticari ilişkiler Trump döneminde her an ticaret savaşı başlaması riskiyle gergin bir süreç yaşadı.
Biden döneminde özellikle ticari ilişkilerin hızlı biçimde iyileşmesinden ziyade olumlu bazı adımların atılabileceği bekleniyor. AB ve ABD’nin ticaret anlaşması müzakerelerine yeniden başlaması, tarafların vergi ve havacılık alanında uzlaşmazlıkları gidermek üzere birlikte çalışma imkanının artacağı bir güven ortamının kurulması öngörülüyor.
İran nükleer anlaşması
AB’nin imzalanmasında büyük emek harcadığı ve Birliğin önde gelen ülkelerinin taraf olduğu İran nükleer anlaşması, Trump’ın tek taraflı çekilme kararının ardından kadük kalmıştı.
Brüksel, İran’ın nükleer silahlara sahip olmasını engelleyen bu anlaşmayı sürdürmek için diplomatik anlamda gayret sarf etse de somut başarı sağlayamadı.
ABD’nin İran nükleer anlaşmasından çekilmesini eleştiren ve sürekli olarak anlaşmaya bağlılığını yineleyen AB ülkeleri, büyük hevesle İran ile ticarete devam edebilmek için özel bir mekanizma kurduğunu duyurmuştu.
İran ile “ticari faaliyetlere özel araç desteği” anlamına gelen ve İngiltere, Fransa ve Almanya’nın öncülüğünde kurulan INSTEX, özellikle büyük uluslararası firmaların ABD yaptırımları korkusundan dolayı beklenen görevi yapamadı.
Biden döneminde ABD’nin İran ile diplomatik kanalları açmasının transatlantik ilişkileri de ilerletmesi bekleniyor.
İklim anlaşması
Paris’te, Aralık 2015’te yapılan 21. BM İklim Değişikliği Taraflar Konferansı’nda (COP21) onaylanan İklim Anlaşması, Nisan 2016’da 190’dan fazla ülke tarafından imzalanmıştı.
Brüksel, iklim değişikliği politikalarına odaklanarak dünyada bu konuda öncü olmayı hedefliyordu.
Trump’ın ilk kez 2017’de duyurduğu Paris İklim Anlaşması’ndan çekilme kararı birkaç gün önce resmi olarak yürürlüğe girdi. Böylece ABD, anlaşmadan resmi olarak çekilen ilk ülke oldu.
Biden’ın Paris İklim Anlaşması’na yeniden katılması beklentisi Avrupa tarafından olumlu bir iyi niyet göstergesi olarak algılanıyor ve ilişkilerin seyrinin pozitif bir gündeme dönmesine yardımcı olacağı düşünülüyor.
NATO
Biden’ın başkanlık koltuğuna oturmasından sonra Avrupa ile ABD arasındaki ilişkilerde masaya gelecek konular arasında ilk sıralarda “güvenlik” bulunuyor.
Biden’ın “transatlantik ittifakına güçlü inancının” yeni Amerikan yönetiminin NATO politikalarında etkili olması bekleniyor. Bu da ABD’nin NATO kapsamında Avrupa’ya daha fazla “yatırım” olabileceği anlamı taşıyor.
Donald Trump’ın NATO müttefiklerinden bazılarını “ihmalkar” olmakla suçlaması, NATO’yu “modası geçmiş” bir ittifak olarak nitelendirmesi ve üstü örtülü şekilde ABD’yi NATO’dan çekebileceğine yönelik sözlerinden sonra birçok müttefikin tedirginliği de Biden ile azalmış olacak.
Ancak ABD’nin başta Almanya olmak üzere Avrupalı müttefiklerinden NATO içindeki harcama paylarını artırması talebinin devam etmesi bekleniyor. Trump yönetiminin Almanya’daki ABD askerlerinden 12 binini çekme kararının da Biden tarafından tekrar gözden geçirilebileceği değerlendiriliyor.
Rusya ve Çin
Biden döneminde Avrupa’nın tehdit olarak gördüğü Rusya ile ABD ilişkilerinin ise daha gergin seyredeceği yorumu yapılıyor.
Daha önce Kırım’ın ilhakı nedeniyle 2014’te, ABD seçimlerine müdahale gerekçesiyle 2016’da ve İngiltere’de bir casusun kimyasal maddeyle zehirlenmesi nedeniyle 2018’de Rusya’ya uygulanan yaptırımların devam etmesi, hatta gerginliğin durumuna bağlı olarak bunlara yenilerinin eklenebileceği ifade ediliyor.
ABD Kongresindeki Rusya’ya karşı daha “etkili” olunması isteğinin de Biden yönetiminin Rusya politikalarını şekillendirmede rol oynaması bekleniyor.
Ancak özellikle nükleer silahlar başta olmak üzere silahlanma yarışında frene basmak için yeni ABD yönetiminin Rusya ile aynı düzleme gelebileceği olasılıklar arasında. Örneğin şubatta süresi dolacak Stratejik Silahların Azaltılması Anlaşmasının (START) uzatılması veya buna zaman kalmazsa benzer bir anlaşmanın yapılması Biden yönetiminde gündeme gelebilir. Bu tür silahların önemli kısmının Avrupa ülkelerinde konuşlu olması, ABD-Rusya ilişkilerinin Avrupa’da yakından takip edilmesinin nedenlerinden birini oluşturuyor.
Rusya’ya karşı caydırıcılığı artırmak için ABD’nin Avrupa’daki varlığını takviye etmesi de ihtimal dahilinde.
Çin
ABD yönetiminin Barack Obama döneminden beri Çin’in yükselişini stratejik olarak asli meydan okuma olarak görme politikasının da Biden tarafından devam ettirilmesi ve bunun Avrupa’ya yansımasının olması bekleniyor.
Daha önce Trump yönetimi de Çin’in yükselişini en önemli tehdit olarak görüyordu. Ancak bu kez Biden yönetiminin Çin’e karşı Avrupa ile daha fazla iş birliği yapabileceği değerlendiriliyor.
Muhabir: Ata Ufuk Şeker,Ömer Tuğrul Çam