ABD’de Trump yönetimi Kovid-19 salgınıyla mücadelede sınıfta kaldı
WASHINGTON(AA) – Dünyada yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınında en çok vaka ve ölümün yaşandığı ABD’de Donald Trump yönetimi, salgın sürecinin sağlık, ekonomik ve siyasi yönetiminde geçer not alamadı.
Marttan bu yana Kovid-19’un pençesinde hem sağlık hem sosyal hem de ekonomik alanda çetin bir savaş veren ABD’de, Trump yönetiminin virüs politikaları en çok eleştirilen konuların başında geldi.
2020’ye azil soruşturması gündemiyle başlayan ve şubatta Senatoda yapılan oylamada aklanan Trump, dünyanın konuştuğu ve Çin’de ortaya çıkan “gizemli virüsün ayak seslerini görmezden gelmekle” suçlandı.
İlk vaka 21 Ocak
ABD’de 21 Ocak’ta ilk Kovid-19 vakası son dönemde Vuhan’a seyahat eden bir kişide Washington eyaletinde görüldü. O zaman Davos Zirvesi’nde bulunan Trump, 22 Ocak’ta yaptığı açıklamada, her şeyin kontrol altında olduğunu belirtti.
Daha sonra Amerikan basınına sızdırılan belgelerde, ABD ulusal güvenlik yetkililerinin yılın ilk aylarında Trump’ı Çin’de ortaya çıkan virüs hakkında uyardığı belirtilse de Trump, bugünlerde salgının kontrol altında ve planlarının hazır olduğunu vurgulayan açıklamalara imza atıyordu.
Trump, virüsün nisana kadar yok olacağını savundu
O günlerde Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in Kovid-19 politikalarından övgüyle bahseden ve virüsün nisana kadar “mucizevi bir şekilde ortadan yok olacağını” savunan Trump, Vuhan’dan gelen kişilerin ülkeye girişini yasaklamaktan başka bir adım atmadı.
Ancak o günlerde ülkedeki testlerin yetersizliği, doğru sonuç vermemesi ve pahalılığı sessizce yayılan bir salgına yol açarken, Trump Kovid-19’un mevsimsel grip kadar tehlikeli olmadığını savunuyordu.
Martın ortalarına gelindiğinde ise ABD’de artık salgın ciddi boyutlara ulaştı, virüs kaynaklı can kayıpları yaşanmaya başladı.
11 Mart’ta Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Kovid-19’u “pandemi” ilan etti. Trump, aynı gün Beyaz Saray’dan ulusa sesleniş konuşması yaparak Schengen bölgesindeki ülkelerden ABD’ye seyahati askıya aldıklarını duyurdu.
Trump, 13 Mart’ta Beyaz Saray’da yaptığı basın toplantısında, “ulusal acil durum” ilan ederek virüsle mücadeleye milyarlarca dolar ayırdıklarını belirtti.
Testlerin daha erişilebilir ve ücretsiz olmasıyla ülkedeki asıl salgın tablosu ortaya çıktı. ABD kısa sürede hem vaka hem de ölü sayısında dünyada birinci sıraya yerleşti ve hala yerini koruyor.
Ancak ocak ayından mart ortasına kadar ülkede virüse karşı hemen hemen hiçbir ciddi tedbirin alınmaması, ülkenin “kayıp 70 günü” olarak nitelendiriliyor.
Trump, martta virüsü ciddiye almaya başladı
13 Mart’tan itibaren Beyaz Saray’da hemen hemen her gün basın toplantısı düzenleyen Trump, 19 Mart’tan itibaren Kovid-19 için “Çin virüsü” ifadesini kullandı.
Virüs önlemleri nedeniyle ABD’de işsizlik rakamları rekor seviyelere ulaşırken ekonomi de çetin bir savaş vermeye başladı.
Trump ise 24 Mart’taki açıklamasında, 12 Nisan’daki Paskalya’ya kadar ülkedeki normalleşme sürecini başlatacaklarını belirtti. Trump’ın bu açıklamasına rağmen uzmanlar, nisanda ülkede virüsün zirve yapacağı ve “en kötü ay” olacağı yorumlarını yapıyordu.
27 Mart’ta Kovid-19’dan etkilenen kişi ve işletmelere yardımları içeren 2,2 trilyon dolarlık teşvik paketini imzalayan Trump, 30 Mart’ta artık virüsü grip ile karşılaştırmaktan vazgeçti ve Kovid-19’u “korkunç” olarak nitelendirdi.
Nisanın başında Savunma Üretim Yasası’nı devreye sokan Trump, ülkedeki ventilatör ve maske sıkıntısının giderilmesi için özel şirketleri görevlendirdi.
Trump, salgının başında övdüğü Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ve DSÖ’yü “salgının sorumlusu” olarak suçladı.
Donald Trump, virüs önlemlerine karşı tavrıyla da dikkat çekti
Trump yönetimi, 16 Nisan’da yayımladığı yol haritasıyla ülkede kademeli olarak normalleşme sürecinin şartlarını belirledi. Trump, salgının pençesindeki ülkede insanları işe ve okula dönmeye teşvik ettiği için eleştiri oklarının hedefi oldu.
Eyaletlerde özellikle Demokrat valilerin “evde kal” talimatını zaman zaman silahlı olarak protesto eden kişilere de destek veren Trump, maske takmamasıyla da medyanın dikkatini çekti.
Kovid-19 sürecinde Trump, en tartışmalı açıklamalarından birine 23 Nisan’da Beyaz Saray’da düzenlediği basın toplantısında imza attı. Trump, insanlara dezenfektan ya da çamaşır suyu enjekte edilerek Kovid-19’dan korunabileceğini savundu. Trump daha sonra burada “kinaye” yaptığını söylese de söz konusu açıklaması hafızalarda yer etti.
Trump, 18 Mayıs’ta Beyaz Saray’da düzenlediği basın toplantısında da “hidroksiklorokin” isimli sıtma ilacını Kovid-19’dan korunmak için aldığını açıkladı. Bu ilacın FDA tarafından Kovid-19 tedavisinde onaylanmamış olması, Trump’a tıp camiasından ciddi eleştiriler gelmesine yol açtı.
Bob Woodward, Trump’ı ele verdi
Tüm süreç bu şekilde ilerlerken Washington Post yazarlarından Bob Woodward’ın eylülde piyasaya sürdüğü “Rage (Öfke)” isimli kitabında, Trump ile yaptığı röportaja yer vermesi gündemi sarstı.
Trump’ın martta Woodward ile telefon üzerinden yaptığı röportajda, “Virüsü önemsiz gibi göstermek istiyoruz, panik yaratmak istemiyorum.” sözleri dikkati çekti.
Bu bölümlerin ortaya çıkması üzerine Beyaz Saray Sözcüsü Kayleigh McEnany, söz konusu habere ilişkin yaptığı açıklamada, “Başkan Trump, asla virüsü önemsiz gibi göstermedi.” sözleriyle iddiaları reddetti.
Trump, McEnany’den birkaç saat sonra yaptığı açıklamada da “Paniği azaltmak için belki de bunu yapmış olabiliriz. Ben, bu ülkenin tribün lideriyim. Ülkemi çok seviyorum. Halkın ürkmesini ya da panik yaratmayı sevmiyorum. Tabii ki bu ülkeyi ya da dünyayı bir çılgınlığa götürmeyeceğim. Biz millet olarak güven ve güç göstermek istiyoruz. Benim yaptığım bu.” ifadelerini kullandı.
Seçim sürecinde Kovid-19 politikaları, Trump’ın aleyhine kullanıldı
3 Kasım 2020’de tarihinin en kritik seçimlerinden birine giden ülkede, Trump’ın Kovid-19 konusundaki söylemleri ve politikaları, Demokratlar tarafından kullanılan en güçlü tezlerden oldu.
Demokratlar, salgının bu seviyelere ulaşmasından Trump’ı sorumlu tutarken, Trump ise Demokratları Çin yanlısı olmakla suçladı.
Trump’ın maske zorunluluğu getirmemesi ve kendisinin de maske takmaması, Demokratlar’ın en sıklıkla kullandığı tezlerden oldu.
Salgının bilançosu ağır
Halihazırda sağlık sistemindeki birçok eksiklikle ve pahalılıkla eleştirilen ABD’de Kovid-19 salgını döneminde ciddi sorunlar yaşandı.
Salgının ilk sıcak noktası konumundaki New York’ta önlük bulamadığı için çöp poşeti giyen hemşireler, sağlık çalışanlarının maske bulamaması, salgın nedeniyle yaşamını yitirenler için seyyar morglar kurulması, ülkenin dünya çapındaki imajına büyük hasar verdi.
Ekonomik etkilerinin yanı sıra salgın sebebiyle 21 milyona yakın kişi virüse yakalanırken, 360 binden fazla kişi ise yaşamını yitirdi.