Akademisyenler, 2. Dünya Savaşı'nın Kırım Tatar sürgünü için bahane edildiğini belirtiyor
ANKARA (AA) – Necmettin Erbakan Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kemal Özcan, AA muhabirine, 76 yıl önce 18 Mayıs’ta yaşanan Kırım Tatar sürgünü hakkında değerlendirmelerde bulundu.
Özcan, İkinci Dünya Savaşı öncesinde Sovyetler Birliği’nde Stalin döneminde “Sovyetleştirme” adı altında Ruslaştırma ve baskı politikalarının olduğunu, bu uygulamaların da toplumda bir huzursuzluk yarattığını belirtti. Alman işgalinin bazı Sovyet vatandaşları için rejimin baskısından kurtulma umudu olarak görüldüğüne dikkati çeken Özcan, azınlık bir kesim Kırım Tatarı’nın da böyle düşündüğünü söyledi.
Kırım Tatarlarının yaklaşık yüzde 90’ının Nazilere karşı en ön saflarda Sovyet cephesinde savaştığını hatırlatan Özcan, Stalin’in kafasında Sovyetler Birliği’nin sınır bölgelerinden Slav olmayan unsurların sürülmesi fikrinin uzun süredir olduğunu kaydetti.
Özcan, Kırım Tatarlarının Almanlarla iş birliği yaptığı suçlamasının bu sürgüne “mazeret” olarak kullanıldığını, Tatarlarla beraber Rumlar, Ermeniler gibi pek çok Slav olmayan milletin de sürgüne tabi tutulduğunu aktararak, “Bir gece ansızın yaklaşık 450 bin Kırım Tatar’ı trenlerle Asya’nın farklı yerlerine sürüldü. Yaklaşık 1 sene içerisinde 200 bin Tatar öldü.” dedi.
Ayrıca Özcan, Nazilere karşı savaşta gösterdiği üstün başarı sebebiyle 6 defa kahraman unvanı alan pilot Ahmethan Sultanov gibi Tatarların bile aileleriyle sürüldüğünü anlattı.
2014 ilhakı 1944’ten daha tehlikeli
Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Kırımlı, 1783’te Kırım’ın Ruslar tarafında ilhakından beri Kırım Tatarlarının “zararlı unsur” olarak görüldüğünü ve Ruslaştırılmak istendiğini, İkinci Dünya Savaşı’nın ise Stalin’e bu şansı verdiğini belirtti.
Kırımlı, o dönemde Ruslar da dahil pek çok milletten bazı unsurların Almanlarla savaştığını ancak Rusların toplu sürgüne tabi tutulmadığını söyledi.
18 Mayıs 1944 Kırım Tatar sürgünün insanlık tarihindeki en büyük facialardan birisi olduğunu, unutulmaması gerektiğini vurgulayan Kırımlı, “Ancak daha önemli olan nokta 2014’ten beri yaşanan Rusya’nın Kırım’ı ilhakıdır. Sürgünle başarılamayan 2014’teki ilhakla başarılmak isteniyor. Rusya, Kırım’ı bir açık hava hapishanesine çevirerek 1944’ü tamamlıyor. Şu an durum 1944’ten daha tehlikeli.” değerlendirmesinde bulundu.
Kırımlı, 1990’larda ve 2000’lerde yaklaşık 350 bin Kırım Tatarı’nın ana vatanlarına döndüğünü ancak 2014’ten beri 30-40 bin kişinin Kırım’ı terk etmek zorunda kaldığını ve geri dönüşün durduğunu hatırlattı.
Geri dönüş Ukrayna döneminde yaşandı
Beykent Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Muzaffer Ürekli, Rusya’nın Kırım’ı Osmanlı İmparatorluğundan ilhakından beri “Türksüz Kırım” politikası izlediğini ifade etti. 1800’lü yıllarda ve özellikle 93 Harbi ile bölgenin Ruslaştırılmasının hızlandığını aktaran Ürekli, İkinci Dünya Savaşı’nın bölgenin “Türksüzleştirilmesi” ve Ruslaştırılması için bahane olarak kullanıldığının altını çizdi.
Ürekli, “1954’te Kırım’ın Ukrayna’ya bağlanmasıyla Türksüzleştirme politikasının yumuşadığını” belirterek, “Ukrayna, Kırım’ı Ruslardan farklı olarak Türklerle beraber yaşanabilir gördü. Kırım Tatarlarının geri dönüşü Kırım’ın Ukrayna’ya bağlı olduğu dönemde yaşandı. Ancak 2014 Kırım’ın ilhakıyla tahliyeler yeniden başladı.” değerlendirmesinde bulundu.
Kırım Tatarlarının tarih bilincini taze tutması gerektiğini vurgulayan Ürekli, “Kırım’dan hangi şartlar altında olursa olsunlar ayrılmamalılar, Kırım dışında yaşayan Türkler de bu davayı her türlü şekilde desteklemeli.” diye konuştu.