Avrupalılar Kovid-19 nedeniyle ilk kez zorunlu evlerine kapanıyor
VİYANA(AA) – Dünya genelinde yaklaşık 215 binin üzerinde kişiye bulaşan Kovid-19 nedeniyle 9 binin üzerinde kişi yaşamını yitirirken, virüs Avrupa kıtasındaki bütün ülkelerde etkisini sürdürüyor.
Avrupa’da 36 bine yakın vaka sayısı ve 3 bine yakın can kaybıyla İtalya, şu anda virüsten en fazla etkilenen ülke konumunda ancak irili ufaklı bütün Avrupa ülkelerinde Kovid-19 hızlı şekilde yayılıyor.
Yaklaşık 92 bin vakanın bulunduğu Avrupa’da, olağanüstü hal (OHAL), dışarı çıkma yasağı, karantina ve dışarı çıkma kısıtlamaları nedeniyle 250 milyonun üzerinde Avrupalı evlerine kapanmak durumunda kaldı.
İtalya’da yaşanan gelişmeleri gözlemleyen yöneticiler, benzer durumların kendi ülkelerinde yaşanmaması için olağanüstü hal, sokağa çıkma yasağı, ülkenin tamamını karantinaya almak gibi Avrupa tarihinde benzerine neredeyse hiç rastlanmamış kararlar almak durumunda kaldı.
Özel yaşamın ön planda tutulduğu, bireyselliğin çok yüksek olduğu Avrupa’da bireyleri ve sosyal yaşamı ciddi oranda sınırlayan kararlar, vatandaşları alışık olmadıkları zorlu bir sınamayla karşı karşıya bıraktı.
Uzmanlar, virüs nedeniyle alınan yeni kararlara toplumların uyum sağlamaya çalıştığına, bu durumun bazı alışkanlıkların değişmesine yol açacağına işaret ederek, önlemlerin kısa vadede olumlu yansımalarının olabileceğini ancak sürenin artması ve belirsizliklerin devam etmesi durumunda aile içi gerginliklerden öfke patlamalarına kadar çeşitli olumsuz sonuçlara yol açabileceğini belirtiyor.
“Biz adeta karantinadayız”
Zürih Üniversitesi Sosyoloji Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Katja Rost, koronavirüs salgınından dolayı evde kalınması ve sosyal temasın en aza indirilmesi yönünde alınan tedbirlerle insanların alışkanlıklarından vazgeçmek zorunda kaldıklarını belirtti.
“Biz adeta karantinadayız.” ifadesini kullanan Rost, bu durumun uzun sürmesi durumunda insanların üzerindeki etkisinin ne olacağının şimdilik tam olarak söylenemeyeceğini kaydetti.
Rost, “Ancak en kötüsü, bir belirsizlik hakim. Ardı ardına felaket haberleri geliyor. Herkesin tamamen bu yeni duruma alışması gerekiyor. Gelecekte ne olacağı da bilinmiyor.” dedi.
İnsanların bu durumu şimdilik kabul ettiklerini aktaran Rost, kurullara uyulduğunda bu durumun geçici olduğunun bilindiğini de ifade etti.
Rost, bu önlemlerin getirdiği olumlu yönlere de dikkat çekerek, insanların evde kaldıkları süre içinde çocuklarına daha fazla zaman ayırabileceklerini ve toplumda dayanışmanın artabileceğini kaydetti.
Kültürel farklılıklara da değinen Rost, Avrupa’nın güneyindeki ülkelerde yaşayan insanların birbirilerine daha yakın davrandığını, bunun selamlaşmada görüldüğünü dile getirerek, “Elbette bu ülkelerdeki insanlar için uzun bir dönem bu alışkanlıklardan uzak durmaları zor.” şeklinde konuştu.
“İnsanlar yalnızlaşıyor”
Göttingen Üniversitesi Öğretim Üyesi Psikolog Prof. Dr. Borwin Bandelow ise insanların sevgiye, konuşmaya ve eğlenmeye meyilli olduğunu ifade ederek, “Alınan önlemlerle bunlar artık yok. Bu durum ne kadar uzun sürerse insanlar için de o kadar zor olur. Zaten yalnız olan insanlar daha da yalnızlaşıyor. Bu, toplum içinde krizlere de yol açabilir.” görüşünü paylaştı.
Bandelow, sosyal faaliyetlerden uzak durulduğunda insanların umutlarını da kaybedebileceklerini belirterek, “İnsanların çoğu, ev karantinasına girdiğinde sosyal tecritten dolayı aniden ortaya çıkan öfke patlaması veya korku yaşayabilir.” ifadesini kullandı.
Koronavirüs salgını sürecinde çocukların yaşlılardan uzak durmaları istendiğine işaret eden Bandelow, yaşlıların böylelikle daha da yalnızlaştıklarına dikkati çekti.
Aile içi gerginlikler
Evde birlikte oturmanın avantajlarına ve dezavantajlarına değinen Bandelow, “Diğer taraftan aynı ortamda olmayanlar bir araya gelebilir. Birlikte oturmak zorunda kalan aile fertleri arasında kavgalar da yaşanabilir.” diye konuştu.
Bandelow, alınan tedbirlerden dolayı toplumda dayanışmanın da artacağını vurgulayarak, “Üniversiteye gidemeyen öğrenciler yaşlılar için alışveriş yapıyorlar. Ben de bir korona merkezinde çalışmak için müracaat ettim.” dedi.
Gelişmelerden dolayı paniğe kapılmamak gerektiğini ifade eden Bandelow, insanların bir süre sonra bu duruma alışacaklarını belirtti.
Bandelow, insanların sosyal faaliyetlerden uzak durduğu bu dönemde internetin olumlu rol oynadığına işaret ederek, “Başkalarıyla temasta kalmak açısından sosyal medya, görüntülü telefon görüşmeleri çok önemli.” değerlendirmesinde bulundu.
“Belirsizlik, stres faktörü”
Potsdam Üniversitesi Sosyal Psikoloji Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Barbara Krahe de, koronavirüsten dolayı insanların doğrudan birbirleriyle temasa geçme ihtiyacının kısıtlandığını ancak insanların öngörülebilir bir süre için sosyal hayattaki alışkanlıklardan vazgeçebileceğini belirtti.
Krahe, “Burada başka bir faktör daha önemli. İçinde bulunduğumuz mevcut durumda insanlar için büyük bir belirsizlik var. Bu, psikolojik hassasiyeti daha fazla zorluyor.” dedi.
Durumun uzun bir dönem sürmesi halinde insanların alışkanlıklarından vazgeçmek zorunda kalacağını vurgulayan Krahe, “Bu strese yol açlar. Stres ruh ve vücut sağlığı için iyi değil. Bir diğer stres faktörü de belirsizlik.” değerlendirmesinde bulundu.
Tedbirler kapsamında insanların evde kalmasıyla ilgili olumlu yönlerinin de bulunduğunu aktaran Krahe, “İnsanlar gerçekten neye önem vereceğini düşünür. Çocuklarıyla daha fazla zaman geçirir.” şeklinde konuştu.
Bencillik ve dayanışma
Krahe, bu kriz durumunun insanları bencilleştirip bencilleştirmediğine ilişkin bir soruyu ise şöyle yanıtladı:
“Burada iki gelişme paralel ilerliyor. İnsanların bir yandan kendi maddi durumu tehlikeye girdiği veya böyle bir tehlike bulunduğu için bencilleşebileceğini görebiliyoruz. Önce kendisinin ve en yakınlarının hayatını düşünüyor. Bununla beraber insanların, bu krizde toplumda zayıf olan kişilerle dayanışma içinde olunduğunu da görüyoruz. Karşılıklı yardımlaşma konusunda inisiyatifler oluşuyor. Bu tür krizler insanların en iyi ve en kötü yönlerini ortaya çıkarıyor. Sonunda hangi eğilimin daha güçlü olacağını söylemek zor. İki eğilim yan yana da var olabilir. Bunu da görüyoruz.”