Herkes konuşuyorsa zamanı gelmiştir susmanın ve çekilmenin….
Dünya ekonomisine baktığımızda, ABD’de başlayan ve tüm dünyada yaşanan 1929 krizini hatırlatıyor herşey nedense…
Borsalarda balon oluşmadan kriz yaşanmaz, diğer türlü yaşananlara da kriz denmez çünkü uzun sürmez. Asıl krizi ancak borsa balonları sonrasında yaşarız. Şu an aslında pandemi sonrasında hala çökmeyen, direnen ekonomilere de yapılmak istenen şeylerden biri de bu belki. Devletlerin ve Merkez Bankalarının yaşadığı bu kadar fazla korku, bunun sonucunda devletler tarafından bu kadar fazla paranın hak etmeyen değerlere, şirketlere akması ,üç kağıtçı ve piyasaya hiç bir katkısı olmayacak insanların cebine transfer olan paralar…
1929 yılında neler yaşanmış bakalım… 1929 yılının Ekim ayında yaşanan borsa çöküşü, Büyük Buhran’ı başlattı. Hisse senetlerinde parası yok olan yüzbinlerce kişi ve kurum battı. Bir kaç sene içinde, işsizlik yüzde 25’e çıkmış ve 4.000’den fazla banka iflas etmiş, onbinlerce şirket batmıştı. İşsiz kalan Amerikalılar, hayırseverler ve devlet tarafından dağıtılan uzun yemek sıralarına girdi, sokaklarda, çadırlarda yattılar.
Her şey nasıl başladı? Bugünkü gibi ne pandemi, ne de mikrop vardı. Asıl mikrop insanın bitmek bilmeyen kazanma hırsıydı, hala da öyle. Hisse senetleri hiçbir gerekçeye dayanmayarak, sadece bir üst fiyata başkasına satma umudunda olan milyonlarca insanın bir araya gelmesi ile oluşan bir çılgınlık içinde yükselmekteydi.
Amerika Birleşik Devletleri’nin 35. başkanı John F. Kennedy’nin babası borsacı, Joseph P. Kennedy, New York borsa binası önünde Wall Street’te ayakkabılarını boyattığı çocuğun borsa bilgisine hayran kaldı ve sorular sordu. Boyacı ona hangi hisse senedinin kazanacağını, hangisinin kaybedeceğini, hangi şirketin bilançolarının iyi geleceğini anlattı. Bir sürü yalan dolan yorumu da dahil ederek. Kennedy eğer bir ayakkabı boyacısı çocuk borsa ile bu kadar ilgileniyorsa ve bilgi sahibiyse Amerika’da daha fazla hisse senedi alacak kimse kalmamıştır ve talep bitmiştir diye düşündü. Yani üst fiyatlardan alacak kimse kalmamıştı, demek ki yükseliş devam edemeyecekti. O gün başlayarak bütün hisse senetlerini sattı ve büyük düşüşe yakalanmadı.
“Borsalar için en tehlikeli zaman, cahillerin para kazandığı zamandır.” bu dönemin sonunda çok büyük düşüşler görülür. Yemlenen balıklar artık olgunlaşmış ve sofraya çıkma zamanı gelmiştir.
Hisse senedi nedir ? Anonim şirket ne demektir? Borsa nedir ? İnsanlar bunu bilmeden hisse senedi alıyorlar. Bu insanlar bitcoin ve sanal paralara da yatırım yaptı. Kaç tanesi ne aldığını biliyordu? Satanlarsa herşeyin farkındalar sizce kim kazanır ? Sistem her zaman oyunu kurana çalışır, bazıları çok fazla kazanmış görünmeli sadece…
Bazı Twitter hesapları görüyorum, kendisine üstad vs diye hitap eden bir sürü insanlar toplamışlar çevrelerine ve iddialı paylaşımlar yapıyorlar. Tabii övgüler, alkışlar ve yalakalıkla tüyo peşinde bir çok kişi…Şunu bilin ki bu piyasada kimse kimseye mal toplarken, ucuzken bilgi vermez. Hareket başladıktan sonra, malı dağıta dağıta, önce fiyatı yukarı çekip sonra aşağı, sonra gene yukarı derken (eliot dalga teorisine de uyar çoğu hareket) malı satmaya çalışırlar. Bu arada pazarlamacı ekipler çalışıyor, yani üstadlar, reisler, başkanlar SPK bunlara sosyal medya dolandıcıları diyor. Tanımadığın binlerce insana hisse önererek, iyilik yapamazsın, o kadar kendine güveniyorsan bir şirket kur, ortak olarak gelsinler sana, borsa bilgine çok güveniyorum diyorsan fon kur parayı sana yatırsınlar, aracı kurum aç, portföy yönetim şirketi kur…SPK yakalıyor işte adamlara al demişsiniz, kendiniz satıcı olmuşsunuz. Manipülatör bile hissede fiyat hareketi yapıyor, alana da bana mı sordun? Sen benim üzerimden uyanıklık yapıp para kazanmak, malı benden alıp gene bana satmak, cebimdeki parayı almak için geldin, kaybettin diyebilir, çünkü sana al dememiş. Ama öbür adam al demiş satmış, SPK yakalamış aç tazminat davasını kaybettiğin paranı ondan geri iste işte, daha ne bekliyorsun?Bu konuda örnek teşkil edecek pilot dava açmak isteyenlere Finansal Yatırımcılar Derneği olarak destek oluruz.
Bu arada tavana çok alıcı geldiği için tavan yapıyorlar. Biz eskiden ağırlıklı ortalama yukarıda oluşan hisse senetlerinde yarın kısa tavan yapar derdik. Yani Bist tarafından küçük hisselere getirilen %10 sınırı aslında manipülasyon yapana yarıyor.
Dünya borsalarının genelinde hareket genele yayılmadı ama endeksler yukarı gitti. Türkiye’de ise endeksler yukarı gitmedi yani aslında burada balon oluşmadı ancak sığ hisse senetlerinde çok sert hareketler yaşandı. Gelinen noktada yabancı satışları ile karşılaşılan banka ve holding hisse senetleri geride kaldı, BİST 30 hisse senetleri geride kaldı. BİST 100 ona göre biraz daha iyi, Endekse dahil olmayanlar çok yükseldi, batacak diye yakın izleme pazarında olan, piyasadaki hisse miktarı az olanlar 7-8-10 ‘a katladı uçtu…Yani tam bir komedi…Önümüzdeki dönemde endeks üç katına da çıksa, bu şirketlerden bazıları iflas edebileceği için işleme kapatılacak ve yatırımcı mağdur olacaktır. İflas etmese bile manipülasyon yapanlar hisse senetlerini satacak bunları alanlar gene zarar edebilecektir. Yani borsa düşse de çıksa da zarar edeceklerdir. Bu kitle hesaplarıma göre yaklaşık 400 bin yeni yatırımcının büyük bir kısmını kapsıyor. Bunlar dolandırıcılar tarafından tam yok edilmeden önce, devletin halka arza hazır orta büyüklükte karlı şirketleri var, hızlı bir şekilde halka arz etmeleri faydalı olur. Tarım Kredi Kooperatifi iştirakleri ve Tarım Kredi Yem gibi başvuru yapmış olanlar var, bunlar hızlandırılabilir.
Karlı ve gelecek vaat eden, imtiyazlı hisse senedi olmayan KOBİ’ler GİP’ e gelmeli, teşvik edip, hızlandırmalıyız.
Piyasaya gelen yeni yatırımcılar düzgün hisse senetleri alırlarsa en azından uzun vadede darbe almadan bu tehlikeli süreçten sıyırabilirler.
Yurtdışı piyasalar ise ikinci bir 1929 krizi yaşayıp bunu atlatamazlar. Bunu bünyeleri kaldırmaz ve Kapitalizmin sonu olur. Bu yüzden bu parayı akıtmaları, bu yüzden faizler iniyor ve bu yüzden Türkiye’yi de batıramazlar.
İyi senaryo pandemi bitişi ile beraber (muhtemelen nisan ,mayıs 2021) genel ekonomi iyi olurken gelişen borsalar bunu önceden satın aldığı için yükselemez, Türkiye gibi piyasalar yükselir.
Kötü senaryo, pandemi kuvvetlenerek devam eder, petrol ve hisse senetleri piyasaları çöker ve ikinci bir 1929 krizi yaşanır. ABD ekonomisi ve dolar çöker. Dolara yatırım yapan başka ülkelerin kötümser vatandaşları Türkiye gibi çok zarar ederler. Altın ve değerli madenler yükselir. Yeni bir dünya kurulur. Türkiye elinde ABD hazine tahvili olmayan, bol miktarda altını olan ve aslında vatandaşın topladığı doları bile swap ile geri satan bir ülke olarak, DEVLET olarak bu süreçten büyük bir darbe almayacaktır. DEVLET derken hükümet ayrı, devlet ayrı bir kavramdır bunun da herkes bilincinde sanırım. Yoksa yazdıklarımın siyasi olarak algılanması tüm anlam derinliğini bozacaktır. Devlet fiziki altınını da ülke içinde tutmakta ve bu tür ekonomik durumlarda ortaya çıkabilecek savaşlar için de yerli silah teknolojisini geliştirmeye çalışmaktadır. Birleşmiş Türk devletleri pazarı ve ordusunun temellerini ise Türk Kengeşi ile atmıştır. Tarım alanında ise ne kadar engellenmeye çalışılsa da ata tohumlarına ve yerli ırk hayvanlara, köylere geri dönüş başlamıştır. Kooperatif hareketleri içinde başarı hikayeleri de ortaya çıkmaktadır. Diğer taraftan gelecekteki kazançların satıldığı projeler ve doğaya zarar veren her türlü maden, enerji faaliyeti yanlış bana göre… Yani devlet kötü senaryolara karşı hazırlıksız değildir ama iyi çıkarsa tabii ki bahtımıza olacaktır.
Türkiye gibi, 65-70 milyar dolarlık ABD tahvilini satar, 40 milyar dolarlık altını oralardan getirip ülkeye sokar, son üç senede en fazla altın alan ülkeler içinde ilk sırada olursanız, tabii ki kredi notunuzu düşüreceklerdir. Ekonomik olarak bunun yanında yapılabilecek daha bir çok şey söz konusu ama bence yavaş hareket ediliyor.
İyi ve hatta orta senaryolarda devlet yanlış bir şey yapmış olacaktır. Ama bu risk alınmak zorundaydı çünkü asıl var oluş meselesi buydu. Bugün yurtdışında ise henüz toz pembe bir oluşum yok. Fed başta olmak üzere büyük merkez bankaları tarafından sıcak ve maliyetsiz para ile desteklenen bankalar, şirketler, fonlar ve şımartılmış piyasalar var. Gelişmiş ekonomilerde tehlike bize göre çok daha büyük çünkü piyasalarında bir balon yarattılar. Bizde ise bu oluşamadı.
Ekonomi yönetimi olarak, vatandaş ile doğru iletişim kurulamazsa, döviz kuru yükselmeye devam eder. Dolar = Korku halini almış bir durumdayken, siyasete değil liyakata dayalı yeni kadrolar ile halka güven verilmelidir. Devlet, siyasi hareketlerden ve kutuplardan ayrışma politikasını daha da hızlandırmalıdır.
Ali Bahçuvan/ Ekonomist