Suudi Veliaht Prens babasından sonra aile üyelerinin iktidarını reddetmesinden endişeli
İSTANBUL (AA) – Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın baskıcı hamleler, muhalifleri sessizleştirme, üst düzey devlet yetkilileri de kapsayan tutuklama ve gözaltılarla iktidar yolunda ilerleyebileceği düşünülürken diğer yandan babasından sonra iktidar ailesinden önde gelen prensler tarafından reddedilmenin endişesini taşıdığı ifade ediliyor.
Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdulaziz, ağabeyi Kral Abdullah’ın ölümüyle 23 Ocak 2015’te göreve gelmesinin ardından 30’lu yaşlardaki oğlu Prens Muhammed’i savunma bakanı, özel danışmanı ve kraliyet divan başkanı olarak vazifelendirdi.
Kral Selman daha sonra, 29 Nisan 2015’te Veliaht Prens Mukrin bin Abdulaziz’in yerine Prens Muhammed Bin Naif’i getirirken oğlu Muhammed’i de; ikinci veliaht prens, başbakan ikinci yardımcılığının yanı sıra ekonomi ve kalkınma konseyi başkanı olarak atadı.
Takvimler Haziran 2017’yi gösterdiğinde Kral Selman, Veliaht Prens Muhammed bin Nayif’i (mart ayından bu yana gözaltında tutuluyor) görevden alarak yerine oğlu Muhammed’i veliaht olarak görevlendirdi.
Meseleye, ülkedeki temel sistem ve eski Kral Abdullah tarafından 2006 yılında kral ve veliahtın seçilme yöntemlerini ortaya koyan maddelerde önemli değişikliklere giderek kurduğu biat heyeti sistemi açısından bakıldığında, 34 yaşındaki Muhammed bin Selman’ın veliaht prens olmayı, kraliyet ailesinin diğer kıdemli üyelerinden daha fazla hak ettiği görülmüyor.
Veliaht prensin imajını düzeltme girişimleri
“Veliahtlık” makamı, Muhammed bin Selman’ı, kralın tahttan çekilmesi, ölümü, sağlık koşulları nedeniyle görevini yerine getirememesi ya da vatana ihanet gibi nedenlerle görevden alınması durumunda tahtın bir adım kadar uzağında olmasını sağlıyor.
Gözlemciler, Kral Selman’ın oğluna tanıdığı geniş yetkiler aracılığıyla ve mart ayından bu yana gözaltında tutulan Prens Ahmed bin Abdulaziz gibi aile içinde daha kabul edilebilir, daha az tartışmaya yol açacak ve epeyce popüler olduğu düşünülen isimleri dışlayarak krallığı “kendi soyuyla sınırlama” stratejisi izlediğini ifade ediyor.
Veliaht Prens Bin Selman da imajını düzeltmek ve ülkedeki popülaritesini artırmak için çok sayıda danışmanın yardımıyla “elektronik ordu” olarak bilinen sosyal medya sistemini kurdu.
Ülke dışındaki imajını düzeltmek içinse Arap ve yabancı gazeteler ile televizyon kanallarının sadakatini satın almaya çalıştı, bABD ve pek çok AB ülkesindeki lobicilere yüklü miktarda ödemeler yaptı.
Gözaltılarla anılan veliahtlık dönemi
Krallığın fiili hükümdarı olarak görülen Veliaht Bin Selman’ın dönemi, siyasi yönelimlerine ya da uygulamalarına muhalefet edenlerden hiç kimseyi dışarıda bırakmayan gözaltı hamleleriyle ön plana çıktı.
Bu dönemde ayrıca Suudi toplumunun yüzyıllardır bilinen “muhafazakar” ve “dine bağlı” toplumsal yapısından sapan geniş bir kitle ortaya çıktı.
Suudi Veliaht Prens, İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), Uluslararası Af Örgütü gibi uluslararası insan hakları örgütlerinin defalarca yönelttiği kınamalara rağmen politikasını eleştirenler aleyhindeki gözaltı hamlelerine devam ediyor.
Bu kapsamdaki son çıkışı, merhum Kral Abdullah bin Abdulaziz’in oğlu Prens Faysal’ın mayıs ayında gözaltına alınması oldu.
Bundan yaklaşık iki ay önce de halkı nezdinde halefi olarak düşünülen Kral Selman’ın kardeşi Prens Ahmed bin Abdulaziz (Suudi Veliahtın amcası) ile ABD yönetimi tarafından sayılan eski veliaht prens ve eski içişleri bakanı Prens Muhammed bin Nayif (Suudi veliahtın kuzeni) gözaltına alındı.
Gözaltılar, bakanlığı döneminde Prens Bin Nayif ile çalışan üst düzey yetkilileri ve güvenlik görevlilerini de kapsadı.
Konuya ilişkin yayımlanan bazı haberlerde, hamlelerin, gözaltına alınanaların popülaritesini tamamen bitiremediği ifade ediliyor.
Ülkedeki önemli güvenlik kurumlarında çalışan bazı kişilerin hala Bin Nayif’e olan yakınlığını koruyor olmasının da iktidar için hazırlık aşaması olarak nitelendirilebilecek bu dönemde Veliaht Bin Selman’ı endişelendirdiği, bu endişenin sonraki dönemde artabileceği belirtiliyor.
Suudi eski istihbaratçının Bin Selman aleyhinde dava açması
Veliaht Prensin, muhaliflere yönelik ülke dışında yürüttüğü takip süreci, eski İçişleri Bakanlığı istihbarat yetkilisi Saad el-Cebri’nin Bin Selman aleyhinde ABD federal mahkemesinde dava açmasıyla farklı bir boyuta taşındı.
Cebri, Bin Selman ile hükümetteki bazı üst düzey isimleri, Kanada’da kendisini öldürmek için Veliaht Prens tarafından bizzat denetlenen bir suikast timi göndermekle suçladı.
Batı medyasında yer alan haberlere göre, halihazırda Kanada’da yaşayan Cebri, gözaltında tutulan eski İçişleri Bakanı Muhammed bin Nayif’in en önemli yardımcılarından biriydi.
Veliaht Bin Selman pek çok defa Cebri’nin ülkeye geri dönmesi konusunda çok zorladı. Bu konuda baskıcı önlemler aldı. Öyle ki; Cebri’nin iki oğlu halihazırda Suudi Arabistan’daki bir hapishanede tutuluyor.
Suudi Arabistan yönetimi, 2017’de Uluslararası Polis Teşkilatı’na (Interpol), yaptığı bildirimde, yolsuzluk suçlamasıyla Cebri hakkında yakalama kararı çıkarılması talebinde bulundu. Ancak talep arkasına siyasi etkenler bulunduğu gerekçesiyle Interpol tarafından reddedildi.
ABD Kolombiya Bölge Mahkemesi önünde bekleyen suçlama listesinde Veliaht Prensin “Kaplan Timi” adını verdiği bir suikast timi oluşturduğu, bu ekipten bir grubun Kanada’ya gönderildiği, bir diğer grubun da CIA ve terörle mücadele birimiyle güçlü bağlı bulunan Cebri hakkında ABD’de bilgi toplamak için görevlendirildiği ithamları yer alıyor.
Batı medyasında ayrıca Bin Selman’ın kendi iktidarına tehdit gördüğü kişilere ülke içinde ve dışında suikast düzenlemek üzere güvenlik birimlerinin farklı kollarından sadık ve uzman 50 kişilik “Kaplan Timi”ni 2018 kurduğu belirtiliyor.
Ayrıca Cebri’nin üst düzey CIA yetkilileriyle uzun süreli yakın ilişkileri olduğu ve Bin Selman’ın itibarını tehdit edebilecek yeterli bilgiye sahip olduğu kaydediliyor.
Gözlemciler de Cebri’nin sahip olduğu bilgilerin Veliaht Prensin siyasi geleceği için varoluşsal bir tehdit oluşturduğunu, tahtı devralmak için ABD’li yetkililer nezdindeki itibarını düzeltmeye ihtiyacı olacağını düşünüyor.
Veliaht Prens, ailedeki belirgin memnuniyetsiziliğin gölgesinde, Suudi tahtına ulaşmak için ilk şartın ABD başta olmak üzere büyük ülkelerden; dışarıdan gelecek destek aracılığıyla gerçekleşeceğinin farkında.
Aynı şekilde istikrarlı bir ortam olmaksızın yönetime ve programlarını uygulamaya devam edemeyeceğinin de farkında.
Krallıktaki yönetim değişimlerinin sabitlerine ve ilkelerine göre onu bu makamda yetkin kılan pek çok şeyden yoksun olarak iktidara gelmesi durumunda da bu ortamın olmayacağına inanılıyor.
Veliaht Prensin iktidara uzanan yolu ve endişeleri
Birkaç haftadır, batı medyasında yakın zamanda Suudi Arabistan’daki hastanede başarılı bir ameliyat geçiren Kral Selman’ın kötüleşen sağlığına ilişkin haberler yer alıyor.
Veliaht Bin Selman, pek çok batılı hükümetten, baskıcı uygulamaları, Suudi yazar Cemal Kaşıkçı’nın 2018’deki öldürülme olayından bir şekilde sorumlu olması, muhalif isimlere yönelik gözaltıların devam etmesi, iktidardaki ailenin bazı kıdemli üyeleri ile sivil toplumdan çok sayıda kadının gözaltına alınması veya tutuklanması nedeniyle ciddi şekilde eleştirilere maruz kalıyor.
Bin Selman’ın kraliyet ailesinden önde gelen, kendisinden daha fazla popülariteye sahip ya da bölgesel ve uluslararası ağırlığı olan Muhammed bin Nayif, Ahmed bin Abdulaziz ve tahta çıkma isteğinin önünde engel olarak gördüğü diğer emirler gibi bazı kişilerin alanını daraltması gerekiyordu.
HRW’nin raporuna göre, iktidardaki ailenin gözaltına alınan üyeleri de dahil olmak üzere, tutukluların yakınları genellikle alıkonulma yerleri veya koşulları hakkında bilgi sahibi değiller.
Bazıları, Suudi Veliahtın baskıcı hamleler, muhalif sesleri susturulması, bağlılık satın alınması, üst düzey devlet yetkilileri, güvenlik görevlileri, vaizler, reformistler ve kraliyet ailesi fertlerine yönelik tutuklama ve gözaltılarla iktidar yolunda ilerlemeye devam edeceğini düşünebilir.
Ancak Muhammed bin Selman, kuşkusuz kenara itilmiş, öfkeli yüzlerce prensin çevresinde toplandığı ve babasından sonra kendisinin iktidara gelmesine tepki gösterecek bir ayaklanma hareketine öncülük etmesi beklenen ailenin önde gelen prenslerin reddinden endişe ediyor.
Muhabir: Ehssan Alsharıf,Halime Afra Aksoy