FED, Uzun Vadeli Tahvil Faizlerini Baskılamak İçin Negatif Faize Geçmeli mi?
Son zamanlarda ABD’nin uzun vadeli tahvil faizlerindeki artış piyasaları etkilemeye devam ederken Dünya’nın en büyük merkez bankası olan FED uzun vadeli tahvil faizlerini baskılamak için negatif faize geçmeli mi?
Dün, IMF tarafından yayımlanan raporda: “Düşük seviyedeki nötr reel faiz oranları dikkate alındığında, olumsuz yan etkileri olmasına rağmen birçok merkez bankası er veya geç negatif faiz oranı politikasını düşünmek zorunda kalabilir” denmiş ve akıllara; “Acaba, Dünya’nın en büyük merkez bankası olan FED de böyle bir politika izleyebilir mi?” sorusu gelmişti. Esasında, FED’in bunu yapacak olmasından da ziyade; yapıp yapmaması gerektiği konusu çok daha önemli. IMF ve bazı uluslararası yatırım kuruluşlarının temel dayanak noktasında yatan unsur; son zamanlarda ABD’nin uzun vadeli tahvil faizlerindeki artış ve bunun kısa vadeli tahvil faizlerini de atağa geçirme ihtimali. Dolayısıyla, burada istenen de; uzun vadeli tahvil faizlerini aşağı çekmek. Ancak, FED’in uzun vadeli tahvil faizlerindeki yükselişi frenlemek için böyle bir yola başvurmasının faydasından çok zararı olabilir. Peki, nedir bu zararlı etkiler;
- Negatif faiz oranlarına geçmek, bankacılık sektörünün operasyonel kârlılığına zarar vereceği gibi, mevduat kaybına da neden olabilir. Örneğin, Avrupa Merkez Bankası(ECB)’nın Mevduat Faizi’nin hâlihazırda eksi yüzde 0,50(Eksi binde 5) olduğu düşünülürse; her banka ECB’de tuttuğu 1000 Euro için 5 Euro faiz ödemek zorunda. Yine, kredi faizlerinin düşecek olmasının kredi genişlemesini tetikleyeceği varsayımında da; -her ne kadar kredi genişlemesi ile büyüme üzerinde olumlu etkileri olabilecekse de- bir süre sonra sorunlu kredi oranları artabilir ve bankalar mali açıdan zorda kalabilir.
- Düşük banka mevduat faizlerinin ortaya çıkması; bireyleri tasarruf yapmaktan da alıkoyabilir ve harcama dürtüsünü artırabilir. Bu da; elbette büyüme üzerinde olumlu etkilere neden olabileceği gibi, diğer yandan; enflasyonun da artışa geçecek olması ile tahvil faizleri yeniden yükselecektir. Bu durumda da; istenilen tahvil faizi düşüşü için yapılan hamleler kadük kalacak.
- Mevduat kaçışında riskli varlıklara yönelebilecek yatırımcılar ve kredi faiz oranlarının düşmesi kapsamında kredi kullanan şirketler; şirket değerlerini ve dolayısıyla borsa değerini artırarak makul değerlerinden yüksek gösterebilir. Bu da; varlık balonlarının oluşmasına neden olarak, ilerleyen süreçteki ilk sıkılaştırma ve borç çevirememede; çok büyük piyasa çöküşleri ve iflasları ortaya çıkabilir.
- Yine, mevduat kaçışında daha riskli ürünlere yönelecek olan yatırımcılar; kripto varlıklar gibi henüz regülasyona tabi olmayan ürünlere akın edebilir. Bu durum da, bir süre sonra; yeni bir “siyah kuğu” riski olarak piyasalarda büyük bir çalkalanmaya yol açabilir.
- FED’in, negatif faize yönelmesi USD üzerinde de baskıya neden olacağı için; diğer para birimlerini aşırı derecede değerli hale getirebilir. Bu durumun ilerleyen süreçte finansal sonuçları olabileceği gibi; ABD ‘ye ihracat yapan şirketler ve o şirketlerin bağlı olduğu ülkelerin mali yapılarını bozabilir. Zira, bu ülkelerin mallarına olan talep de pahalı kurlar nedeniyle zayıflayacağı gibi, ABD mallarının ucuz gözükmesinden kaynaklı ithalat talebi ile de –her ne kadar ABD ekonomisi açısından olumlu olsa da- enflasyon artışına neden olarak tahvil faizlerini olası bir sıkılaştırma hamlesi beklentisiyle yeniden artışa geçirebilir.
- Yine, uluslararası sermaye akımlarının da; -her ne kadar ABD, ödeme gücü açısından Dünyanın en güvenilir partneri ve ABD Doları da, rezerv para özelliği açısından Dünya’nın en güvenilir para birimi olsa da- ABD yerine daha yüksek faiz ödeyen gelişmiş ülkeler ve hatta bazı gelişmekte olan ülkelere doğru kayması söz konusu olabilir.
Tüm bu gelişmeler değerlendirdiğinde, FED’in Politika Faizi üzerinden yapacağı bir negatif faiz hamlesinin faydasından çok zararı olabilir. Bu anlamda, FED’in uzun vadeli tahvil faizlerini düşürmek gibi bir niyeti varsa, bunu; “Verim Eğrisi Kontrolü” gibi başkaca araçlar üzerinden yapması daha uygun olacaktır. Böylece, kısa vadeli tahvil faizleri eksiye geçecek olsa da; istenildiği zaman hızlıca tekrardan ayarlama yapılacaktır.
*Verim Eğrisi Kontrolü: Belirli vadelerdeki tahvillerin faizlerini düşürmek için tahvil alımlarını kullanmak. Bazen; direkt ilgili vadede alım yapılırken, bazen de; belirli vadede alıma yönelip diğerlerini de aşağıya çekmek mümkün(örneğin kısa vadeli tahvillerde alıma gidilip, uzun vadeli tahvillerin faizi de beklentiler yolu ile aşağıya çekilebilir).
Yusuf Kavak Araştırma Müdürü