Osmanlı para vakıfları, faizsiz finans sisteminin temelini oluşturuyor
İSTANBUL(AA) – FURKAN GENÇOĞLU – İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Bulut, Osmanlı para vakıfları kurumunun günümüz faizsiz finans sistemlerinin öncüsü konumunda olduğunu belirterek, "Para vakıflarının parayı işletirken kullanmış olduğu yöntemler günümüz faizsiz finans enstrümanlarının temeli niteliğinde. Murabaha ve mudarebe gibi yaygın faizsiz finans enstrümanları vakıflarca da kullanılmış. Vakfın sermayesi nakit ihtiyacı olan müteşebbislere verilmiş ve sonrasında gelen gelir vakfın amaçları doğrultusunda harcanmış." dedi.
Bulut, AA muhabirinin Osmanlı Para Vakıfları'nın ve günümüz faizsiz finans kuruluşları arasındaki ilişkilerine yönelik sorularını yanıtladı.
Para vakıflarının sermayesinin tamamı veya bir kısmı nakit paradan oluşan vakıflara verilen isim olduğunu vurgulayan Bulut, "Bu vakıflar, vakıf kurucusunun vakfettiği nakit paranın “helâl” usullerce işletilerek gelir elde etmesiyle faaliyetlerini sürdürüyorlar. Yani vakfın geliri nakit paranın işletilmesinden elde ediliyor. Bu vakfı kuran kişi, parasını vakfettikten sonra o para ile bir aidiyeti kalmıyor. Paranın mülkiyeti komple vakfa geçiyor. Mütevellî de vakfın kuruluş beyannamesi diyebileceğimiz vakfiyede yazan şartlar ile parayı değerlendiriyor ve yine vakfiye şartlarına göre vakfın amaçları doğrultusunda kullanıyor. İslami finansta bu anlamdaki model oluşan fazlalığın (kârın) vakfeden kişiye değil de kuruma (vakfa) ve hayri hizmetlere kullanılması sistemsel açıdan çok önemlidir." şeklinde konuştu.
Bulut, para vakıflarının günümüz faizsiz finans anlayışının temeli niteliğinde olduğunu ifade ederek şunları söyledi:
"Murabaha ve mudarebe gibi yaygın faizsiz finans enstrümanları vakıflarca da kullanılmış. Vakfın sermayesi nakit ihtiyacı olan müteşebbislere verilmiş ve sonrasında gelen gelir vakfın amaçları doğrultusunda harcanmış. Görüldüğü gibi günümüzde bankalardaki kaynak aktarım mekanizmasının bir benzeri para vakıflarında da var. Tabi arada farklılıklar var. Bankaların nihai gayesi ortaklarının kâr elde etmesi yani kâr belli kişilere aktarılıyor. Para vakıflarında helal usul ve yöntemler ile nakit paranın işletilmesinden elde edilen kâr ise vakfın kurucusuna gitmiyor. Vakfın hayrî amaçları doğrultusunda harcanıyor.
Bu bağlamda para vakıfları gerek işleyiş mekanizması gerek kullandıkları yöntemler gerekse de fon fazlası olanlar ile fon ihtiyacı olanlar arasında kurduğu köprü ile günümüzdeki faizsiz finans sisteminin öncüsü ve bir nevi ilk örneği konumunda. Ayrıca burada belirtmekte de fayda var. Para vakıfları zikredildiği üzere hayrî amaçlar ile kuruluyorlar. Adeta Osmanlı coğrafyasını saran vakıf sisteminin finanse ettiği yapılar günümüze İslam kültür ve mimari mirasının aktarılmasını sağlamış. Şimdi de katılım finans kurumlarımız elde ettikleri gelirlerin bir kısmını bu eserlerin restorasyonuna harcıyor yahut yine vakıf geleneğine bağlı olarak birçok öğrenciye burs temin ediyor. Bu bağlamda katılım finans kurumlarımızı da takdir etmek gerekiyor. Onlar bu sosyal sorumluluk faaliyetleri ile devraldıkları mirası sürdürmeye çalışıyorlar."
Bulut, Kovid-19 küresel salgını neticesinde sağlık sisteminden eğitime, ulaşımdan turizme kadar sadece belirli kişi ve odaklara hizmet eden bir sistem inşa eden kapitalizme artık insanların daha gür ses ile karşı çıktıklarına dikkati çekerek "Müslümanların dönüp tarihlerine bakması gerekiyor. Zira İslam’ın altın çağından Osmanlılara, Müslümanların kurmuş olduğu devletlerde uzun süre toplumsal huzur sağlanarak vatandaşların insanca yaşayabileceği bir ekonomik ortam inşa edilmişti. Bu sürdürülebilir ve dengeli iktisat sisteminin temelinde ise kurumlar vardı. Örneğin ticaret konusunda fütüvvet teşkilatı ile başlayan ahilik ve lonca sistemi ile devam eden ticaret sektöründe kurulan otokontrol-kendi kendine denetim mekanizması sayesinde vatandaşlar hem ucuz hem kaliteli mala her daim ulaşabilmişlerdir.
Osmanlıların, Merkantilizm'in en parlak döneminde bu sistemin tam tersi bir şekilde ithalat kısıtlamasına gitmemesi de tamamen vatandaşlarının ucuz ve kaliteli ürünlere ulaşmasını temin etmek yatmaktadır. Bu hedefi ibadullah’ın terfi-i ahvali kavramı ile analiz edebiliriz. Yani Allah’ın kullarının hallerinin iyileştirilmesi. Bu bağlamda Osmanlılar finans sistemini dahi insan merkezli kurmuşlardır. Para vakıfları temelinde inşa edilen finans sistemi hayır/hasenat temellidir. Yani ana gaye kâr elde etmek değil vakfın amaçları doğrultusunda toplumsal ihtiyaçları gözetmektir. Bugün bu anlayışa sadece biz Müslümanlar ihtiyaç duymuyoruz. Böyle bir anlayış kapitalizmin yol açtığı sorunlara tüm dünyanın arzu ettiği insanî bir çözüm sunuyor." diye konuştu.
İstanbul Sebahattin Zaim Üniversitesi'nin “Osmanlı’da Para Vakıfları” isimli 12 ciltlik bir eser hazırladığını kaydeden Bulut sözlerini şöyle noktaladı:
"10 yıla yakın ve 20 kişilik bir çalışma grubunun ürünü. Balkanlar’da kurulan Osmanlı para vakıflarının vakfiyelerinin transkripsiyonunun yapıldığı bu eserde aynı zamanda bir de analiz cildi bulunuyor. Analiz cildi de 3 farklı dilde hazırlandı. Ayrıca her vakfiyenin başında üç dilde, Türkçe, İngilizce ve Arapça, özetler bulunuyor. Bu eser neredeyse 500 yıllık bir dönemde Osmanlıların Balkanlarda bıraktığı tarihi mirası gözler önüne serdiği gibi Osmanlı finans zihniyetinin de tarihsel süreçteki serencamını bizlere gösteriyor. Uzun dönemde üç kıtaya yayılmış geniş Osmanlı dünyasında finans ve para piyasasında istikrarı sağladığını görüyorsunuz. Ayrıca tabiatıyla bir çok sosyal ve kültürel hizmetin geniş coğrafyada devamını sağlamış muazzam bir sistem. Ciltlerde incelenerek transkripsiyonu yapılan her bir vakfiye ayrı bir inceleme konusu. Her vakfiyede ayrı bir hususu görüyorsunuz. Osmanlı insanının hayata, ekonomiye, topluma, dünyaya ve bu dünya sonrasına bakışını, dünya görüşünü değerler sistemini tanıyorsunuz."