CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu: Hükümet ekonomik buhranı aşmak için yeni bir planı Meclise getirmeli
ANKARA (AA) – CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK), CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında parti genel merkezinde toplandı.
Toplantı sonrası açıklamada bulunan Kılıçdaroğlu, koronavirüs salgınında bugüne kadar hayatını kaybeden 4 bin 140 vatandaşa Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diledi.
Günün 24 saati hastanede çocuklarını, ailesini ihmal ederek çalışan bütün sağlık çalışanlarına, herkesin yürekten bir teşekkür borcu olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, bu borcu yerine getirmek istediklerini söyledi.
Bu süreçte şehit olan güvenlik görevlilerine, askerlere Allah’tan rahmet dileyen Kılıçdaroğlu, “Terörün ülkemiz, insanımız için nasıl bir felaket olduğunu hepimiz biliyoruz. 40 yıldır devam eden terörün sonlanması, güvenlik güçlerimizin bu konudaki başarıları takdire şayandır. Başarısı hepimizin ortak dileğidir.” ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu, 11’inci ölüm yılında hayatını sağlığa, bilime, öğrenci yetiştirmeye, aydınlığa veren Türkan Saylan’ı da andı.
“Bir ekonomik buhranın yükünü geniş halk kitleleri çeker”
Türkiye’nin ciddi bir ekonomik krizle değil, ciddi bir “ekonomik buhran” ile karşı karşıya olduğuna dikkati çeken Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“Özellikle 2018’den bu yana hükümetin öngördüğü döviz kuru, enflasyon, büyüme, işsizlik gibi hiçbir hedef tutmamıştır. 2020 başında dış borçlar rekor kırarken, döviz rezervlerimiz kurumuştur. Salgından sonra daha da artan işsizlik, yoksulluk, üretim kapasitesindeki daralma, Türkiye ekonomisi için ciddi tehlike sinyalleri vermektedir. Bir ekonomik buhranın yükünü en fazla işçi, çiftçi, esnaf, emekli, öğrenci, işsiz, yoksul, yani özetle geniş halk kitleleri çeker. Ayrıca reel sektörde faaliyet gösteren tüm namuslu iş insanları da ekonomik buhrandan payını alır. Bu nedenle ekonomik buhrana karşı mücadele, spekülatif kazanç peşinde koşmayan herkesin ortak sorunudur. Buhrandan çıkış reçetelerinin başarısı, her şeyden önce en geniş mutabakatın sağlanmasına, kısa vadeli siyasal hesaplar yerine cesaretli yapısal reformlar için adım atılabilmesine bağlıdır.”
“Kamuda israfa son verilmeli”
Kılıçdaroğlu, her siyasi partinin bir ekonomik programının olduğunu, iktidara geldiğinde bunu uygulamak isteyeceğini belirterek, buhrandan çıkış programlarının, asgari müştereklerde azami mutabakatların sağlanacağı programlar olduğuna işaret etti.
Bu çerçevede, iktidar programı saklı kalmak kaydıyla, mevcut iktidar koşullarında buhrandan çıkış için önerilerini paylaşmayı siyasal ve tarihsel bir görev olarak gördüklerinin altını çizen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“Ekonomi güven ister. Hükümetçe güven verecek adımların kararlılık ve geniş bir destekle atılacağının ve gerekli yapısal reformların yapılacağının kamuoyuna açıklanması hayati derecede öneme sahiptir. Bu bağlamda, önümüzdeki süreçte mevcut ekonomik buhranın aşılması için iktidarın yapısal reformlar konusunda adım atması gereken alanları ve konuları kamuoyunun takdirine sunuyoruz. Hükümet hem güven vermek hem de kamuoyu desteği sağlamak için ivedilik ve öncelikle iki alanda kararlı tavır takınmak zorundadır. Bir, kamuda israfa son vereceğini millete taahhüt etmelidir. Kamuda israfın ve savurganlığın faturasını milletin ödediği bir gerçektir. Hükümet israfı önlemeli, ayrıca tasarrufa hangi alanlardan başlayacağını da somut olarak kamuoyuna açıklamalıdır. Örneğin kamu özel iş birliği çerçevesinde yapılan tüm döviz garantili taahhütlerin Türk lirasına dönüştürüleceğini, gerekirse kamulaştırılacağını, kamuda merkezi idare ve yerel yönetimlerde makam aracı saltanatına son vereceğini taahhüt etmelidir. İki, yeni bir bütçe ve yeni bir orta vadeli programı TBMM’ye getireceğini kamuoyunu açıklamalıdır.”
Kılıçdaroğlu, TBMM’de kabul edilen 2020 yılı bütçesi ve daha önce açıklanan 2020-2022 Orta Vadeli Programın artık milletin derdine derman olma vasfını yitirdiğini ifade ederek, “Hükümet, yaşanan ekonomik buhranı aşmak için, salgın nedeniyle kapanan iş yerlerinin, bu iş yerlerinde çalışanların, ürünleri tarlada kalan çiftçilerin, üretim faaliyetleri duran KOBİ’lerin yitirdikleri gelirlerin telafisine çözüm getiren yeni bir bütçe ve yeni bir planı Meclis’e getirmelidir.” dedi.
“Yeni bir merkez-yerel dengesi kurulmalı”
Gerçekçi ve güven veren yeni bir bütçe ve planın, ekonomide normalleşmenin ilk adımı olacağına işaret eden Kılıçdaroğlu, “Hükümet yeni bir bütçe ve yeni bir planla birlikte Türkiye’nin içeride ve dışarıda saygınlığını artırmak, güvenilirliğini pekiştirmek için ayrıca bir dizi reform sürecini de başlatmak zorundadır.” ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu, yeni bir “merkez-yerel dengesi” kurulması gerektiğini vurgulayarak şu değerlendirmede bulundu:
“Ekonomik buhrandan çıkış sürecinde devletin tüm kapasitesini en verimli şekilde kullanması çok önemlidir. Bu nedenle yeni bir merkez-yerel dengesi kurmak zorunlu hale gelmiştir. Hükümet, merkezi yönetimin kapasitesi ile yerel yönetimlerin halka doğrudan ulaşabilme kapasitesini birleştirerek, hizmetin milletimize daha etkin bir şekilde ulaşmasını sağlamalıdır. Bu çerçevede, yerel yönetimlerin gelirleri artırılmalıdır. Merkezi yönetimin denetimi, belediyelerin çalışmalarını engelleme amaçlı olmamalıdır. Seçimle gelen belediye başkanlarının ancak seçimde gidecekleri güven altına alınmalıdır. Bu maddeyi bir kez daha vatandaşlarımın takdirine sunmak istiyorum. Çünkü demokrasiden söz ediyorsak, seçimle gelen belediye başkanlarının ancak seçimle gidecekleri güvence altına alınmalıdır.”
“Verimsiz kamu yönetimi anlayışı terk edilmeli”
Kemal Kılıçdaroğlu, devlet yönetiminde liyakat sisteminin hakim kılınmasının önemli olduğunun altını çizerek, hükümetin, “kamusal alandaki bütün atama ve işlemlerde liyakati esas alacağını, sadakate dayalı verimsiz kamu yönetimi anlayışını terk edeceğini” taahhüt etmesi gerektiğine dikkati çekti.
İşin ehline verilmesi gerektiğine vurgu yapan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, “Sayıştay gerçek işlevine kavuşturulmalıdır. Hükümet, TBMM adına denetim yapan Sayıştayın denetim alanının uluslararası normlara uygun olarak genişletmeli ve bu konuda gerekli yasal düzenlemeleri derhal parlamentoya sunacağını açıklamalıdır. Böylece hesap verebilirliğin kapısı açılacaktır.” diye konuştu.
Hükümete, “Merkez Bankası başta olmak üzere Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Sermaye Piyasası Kurulu, Kamu İhale Kurumu, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu gibi kurumların bağımsızlığını yeniden sağlayacağını, bu kurumların araçlarına siyasi müdahale etmeyeceğini kamuoyuna açıkla” çağrısı yapan Kılıçdaroğlu, hükümetin, kamuda israf ve kayırmacılığı engellemek amacıyla Kamu İhale Yasası’nın değiştirileceğini, tüm kamu ihalelerinin saydam, kamuya açık, kayırmacılıktan uzak bir anlayışla yapılacağının garantisini millete vermesi gerektiğini belirtti.
“Hükümet, kesinleşen bütçe harcamalarını gösteren Kesin Hesap Kanunu’nun sağlıklı bir zeminde tartışılmasını sağlamak için TBMM’de Kesin Hesap Komisyonu kurulacağını ve bu Komisyonun Başkanlığının da muhalefet partisine verileceğini kamuoyuna açıklamalıdır.” diyen Kılıçdaroğlu, iktidarın, gücün denetlendiği ortamda demokrasinin büyüyeceğini vurguladı.
Halktan toplanan vergilerin nerelere harcandığının hesabının verilmesinin demokrasinin olmazsa olmazları arasında yer aldığına işaret eden Kılıçdaroğlu, “Hükümet, vergi politikalarındaki çarpıklıkları gidermek ve adaletli bir vergi politikası uygulamak amacıyla Ulusal Vergi Konseyi kurulacağını ve bu Konseyin her yıl düzenleyeceği raporları Resmi Gazete’de yayınlayacağını taahhüt etmelidir.” ifadesini kullandı.
“Tek başına karar alınmayacağını taahhüt etmelidir”
İktidarın, sorunlara birlikte çözüm üretmek için Anayasal kurum olan Ekonomik ve Sosyal Konseyi belli aralıklarla toplayacağını, ilgili tarafların görüşü alınmadan dar bir kadroyla ya da tek başına karar alınmayacağını kamuoyuna taahhüt etmesini de isteyen CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Tarih bize göstermiştir ki, adaletin olmadığı yerde devlet yoktur. Adalet, devletin, yani mülkün temelidir. Bu bağlamda hükümet, kuvvetler ayrılığını sağlayacak, denge ve denetim mekanizmalarını kuracak adımların atılacağını taahhüt etmelidir. İktidarın yargı üzerindeki tahakkümüne derhal son verilmeli, adalete erişimin önündeki bütün engellerin kaldırılacağı açıklanmalıdır. Ayrıca orta vadede yargı bağımsızlığını sağlayacak kurumsal, anayasal değişiklilere gidileceği de millete taahhüt edilmelidir. Düşünceyi ifade, örgütlenme ve basın özgürlüğü, koşulsuz güvence altına alınmalıdır. Hükümet, meslek örgütleri, demokratik kitle örgütleri ve sivil toplum örgütleri üzerindeki her türlü baskıya son vereceğini ve evrensel ölçülerde medya özgürlüğüne uyulacağını kamuoyuna açıklamalıdır. Bu bağlamda tutuklu gazetecilerin serbest bırakılması, hükümetin samimiyetini ortaya koyacaktır.”
“Seçim barajının kaldırılması” çağrısında da bulunan Kılıçdaroğlu, demokrasilerde asıl olanın milletin iradesinin olduğu gibi parlamentoya yansıması olduğuna işaret etti.
Kılıçdaroğlu, hükümetin 12 Eylül darbecilerinin eseri olan “Siyasi Partiler Kanunu”nun değiştirileceğini taahhüt etmesi gerektiğini belirterek, “Darbeye, darbecilere karşıysak onların getirdiği yasalara da karşı olmak zorundayız. Darbecilerin yasalaştırdığı seçim barajının, seçime değil demokrasiye, yani millet iradesine darbe olduğu unutulmamalıdır.” değerlendirmesinde bulundu.
“IMF ile yeni düzen netleştirilmelidir”
Siyasetin kirlilikten arınarak “duru” ve “temiz” olması gerektiğinin altını çizen Kemal Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
“Hükümet, vatandaşla siyasetçi arasındaki güveni sağlamak, siyasetin ve siyasetçinin itibarını tesis etmek için TBMM’ye derhal Siyasi Ahlak Yasası teklifinin getirileceğini taahhüt etmelidir. Güçlü bir Stratejik Planlama Teşkilatı kurulmalıdır. Üreten ve çalışan ülke, güçlü ülkedir. Ekonomide, ihracat odaklı ve katma değeri yüksek üretime öncelik veren bir planlama ve teşvik politikasının yaşama geçirileceği, bunun için de güçlü bir Stratejik Planlama Teşkilatı kurulacağı kamuoyuna açıklanmalıdır. IMF ile yeni düzen netleştirilmelidir. IMF ile ilişkiler kesilecekse, ortaklıktan çekilmeli ve IMF’deki sermaye payının Türkiye’ye getirileceği kamuoyuna açıklanmalıdır. Biz CHP olarak önerilerimizi önce halkımıza, devleti yönetenlere, iktidar ve muhalefet partilerine, bürokrasiye, sivil toplum ve meslek kuruluşlarına, üniversitelere, yani bilim dünyasına sunuyoruz. Bunu, tarihin bize yüklediği bir sorumluluk olarak düşünüyoruz. Önerilerimiz, Türkiye’nin içine sokulduğu girdaptan sağlıklı bir çıkış yakalayabilmesinin reçetesidir.”