İçişleri Bakanı Soylu: Ocak 2021 itibarıyla e-devlet kullanıcı sayımız 52,1 milyon
TBMM (AA) – İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, AK Parti Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman’ın başkanlık ettiği TBMM Dijital Mecralar Komisyonunda, bakanlığının dijital alandaki çalışmaları hakkında bilgi verdi.
Bugünün Avrupa 112 Acil Çağrı Günü olduğunu dile getiren Soylu, 2009’da Antalya’da tüm acil çağrıların 112 altında toplanması konusunda adım atıldığını ve 2016 sonuna kadar 24 ilde bunun gerçekleştirildiğini.
Bu konuda yerli, yeni nesil bir yazılım oluşturduklarını belirten Soylu, 155-156-157 gibi acil çağrı numaralarını kendi numarası altında toplayan başarılı bir çalışmanın yürüdüğünü kaydetti.
Soylu, maliyeti düşürmek ve sistem entegresi için veri merkezlerinin kaldırıldığını ve gerekli güvenlik tedbirlerini alarak “bulut”a yükleme yaptıklarını vurgulayarak, hem ayrılan ödeneğin düşürüldüğünü, hem de yeni nesil yazılımla ilgili önemli bir adım attıklarını söyledi.
Önemli bir proje olduğunu ve çok çaba sarf edildiğini vurgulayan Soylu, “30 Haziran itibarıyla tüm Türkiye’de 112’ye geçmiş olacağız.” dedi.
Soylu, bu projeyle bir bölgede en fazla nerede kaza olduğunu, nedenlerini, saatlerini ya da orman yangınlarının en çok hangi bölgelerde çıktığı, ne kadar zaman diliminde müdahale edildiği, ambulansların acil müdahalede ne kadar zaman dilimi içinde olay yerine ulaşabildikleri gibi bilgileri de analiz edebileceklerini aktardı.
“Devlet rekabet edemezse itibar kaybeder”
Özel sektörün hizmet alanında önemli atılımlar gerçekleştirdiğini ifade eden Soylu, “Eğer devlet, özel sektörle bu alanlarda rekabet edebilme kabiliyetine sahip olamaz ise itibar kaybeder.” dedi.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, devlet ve özel sektör arasındaki rekabeti çok iyi dengelediğini düşünenlerden biri olduğunu dile getiren Soylu, devletin bir çok noktada çok başarılı işlere imza attığını gördüğünü vurguladı.
Pandemi döneminde, üretim ve tedarik zincirindeki insanların kurumlara gitmeden, birbiriyle uyumlu uygulamalar üzerinden izinler alabildiğini de anlatan Soylu, dünyada bu sistemi ortaya koyabilen olmadığını söyledi.
Soylu, teknoloji ne kadar etkin kullanılırsa vatandaşın zor dönemlerinde hayat standardının en yüksek noktaya taşınabileceğini dile getirdi.
Çatı projesinin e-devlet kapısı olduğunun altını çizen Soylu, BM’nin her yıl yayınladığı araştırma raporlarına göre e-devlet hizmetlerindeki kapsayıcılık ve kalite sıralamasında Türkiye’nin, ilk kez hizmete girdiği 2008’de dünyada 76’ncı sıradayken, 2020’de 53’üncü sıraya yükseldiğini anlattı.
Hedefin en kısa sürede ilk 10’a çıkmak olduğunu dile getiren Soylu, “Türkiye’de Ocak 2021 itibarıyla e-devlet kullanıcı sayımız 52,1 milyon, bu platformda hizmet sunun kurum sayımız 722, platformun tamamında vatandaşa sunulan hizmet sayısı ise 5 bin 450’dir.” dedi.
Soylu, 2020’de İçişleri Bakanlığının e-devlete entegre edilen hizmet sayısının 152 olduğuna işaret ederek, 2021’de 45 hizmeti daha entegre etmeyi planladıklarını kaydetti.
Bakanlık bünyesinde dijitalleşme adımları atarken hizmetleri vatandaşa, kamuya ve özel sektöre dönük olarak 3 başlıkta topladıklarını anlatan Soylu, İçişleri Bakanlığının tüm kurumlar arasında e-devlet üzerinden vatandaşa ve kamuya sunulan hizmet sayısı bakımından 2, özel sektöre sunulan hizmet sayısı bakımından da 4’üncü sırada olduğunu aktardı.
166 hizmet e-başvuru sistemi üzerinden sunuluyor
Vatandaşların herhangi bir birime gitmeden başvurularını elektronik ortamda yapabilmesini sağlamak amacıyla 27 Ocak 2020’de e-başvuru sistemini hayata geçirdiklerin ifade eden Soylu, 194 hizmetin entegrasyon takvimini hazırladıklarını, halihazırda 166 hizmetin e-başvuru sistemi üzerinden sunulduğunu bildirdi.
Soylu, dijital dönüşüm sürecinin bir diğer ayağını oluşturan yalınlaştırma çalışmalarında, vatandaşlardan zorunlu haller dışında belge istenmemesi, vatandaş beyanının esas alınması, kamu kurumlarının bilgi sistemlerinin entegrasyonu ile bilgilerin elektronik ortamda temin edilmesi, vergiler, harçlar dışında başvuru ücreti alınmaması ve elektronik ortamda başvuramayacaklar için hizmetin yerinde ifası şeklinde ilkeler belirlediklerini aktardı.
Vatandaşı poşet içinde evrak taşımaktan kurtarmak için gerçekleştirilen yalınlaştırma çalışmalarında, 2017’den bu yana, belge yalınlaştırma çalışmalarının 656 hizmet ve 3214 belge üzerinden yürütüldüğünü anlatan Soylu, “2018’den itibaren 2020 belge yalınlaştırılmıştır. 2021’de ise 350 belgenin daha yalınlaştırılması hedeflenmektedir.” dedi.
Soylu, dijital dönüşümün kamu yararına tasarruf da sağladığını vurgulayarak, “İçişleri Bakanlığı dijital dönüşüm çalışmaları neticesinde 2020’de e-devlet hizmetleriyle 4,1 milyar lira, yalınlaştırma çalışmaları sonucunda 1,4 milyar lira ve e-başvuru sistemine dahil edilen hizmetlere yönelik başvurularla 280,3 milyon lira tasarruf sağlanmıştır. Bunlarla birlikte bakanlık olarak dijital dönüşüm kapsamında uygulamış olduğumuz tüm projelerle 2020’de toplamda 9,1 milyar lira tasarruf sağladık.” diye konuştu.
Nüfus defterleri ve dayanak belgelerinin de dijital ortama aktarıldığını bildiren Soylu, 2017’de başlatılan proje kapsamında 392 milyon 69 bin 870 arşiv belgesinin de dijitalleştirildiğini, 2020’de 96 bin 174 sayfa, toplamda 768 bin 46 sayfa nüfus defterinin restore edildiğini kaydetti. Soylu, projenin 2021 Ağustos ayında tamamlanmasını hedeflediklerini belirtti.
Biyometrik Veri Sistemi’nin de başta parmak izi olmak üzere ihtiyaç olan tüm biyometrik verileri bir araya getiren önemli proje olduğunu ifade eden Soylu, İçişleri Bakanlığı görevine geldiğinde bu konu üzerine önemle gittiğini anlattı.
Dünyada bu konuda yazılım üreten 6-7 ülkenin bulunduğunu anımsatan Soylu, Türkiye’nin de BİYOTEKSAN adı altında bir şirket kurarak göç, nüfus, emniyet, jandarma ile bu kapsamda anlaşmalar imzalandığını ifade etti.
Soylu, biyometrik verilerin bu sisteme alınması işlemine mart ayında Göç İdaresi Genel Müdürlüğü ile başlanacağını açıkladı.
Niteliksiz parmak izi alınması konusunda da milli ve yerli yazılımla bir ürün ortaya koyduklarını ifade eden Soylu, niteliksiz parmak izleri konusunda da iyi bir noktaya geldiklerini söyledi.
Noterlik ve bankacılık işlemlerindeki sahtecilik olaylarının önüne geçmek için de çalışma yaptıklarını anlatan Soylu, kimlik doğrulama sistemi konusunda noterlerle anlaşmaya vardıklarını ifade etti. Soylu, “Notere gidip işlem yapacağınızda bir POS cihazına kimlik kartınızı gösterip, parmak izinizi verdikten sonra bütün kimlik bilgileriniz orada çıkacak. Bu, noterlerin en çok arzu ettiği meselelerden birisiydi. Bu sistemin en önemli işi, sahtecilik çözülmüş olacak. Ülkemiz yerli ve milli olarak özelikle parmak izi alanında dünyada kendi işini yapabilen 7 ülkeden birisi olmaktadır. Bu sayede dışa bağımlılığımız ortadan kalkmaktadır. Bu dijitalleşme faaliyetlerinin önemli faydası da dolandırıcılık, benzeri suç türlerine engel olunmasının sağlanmasıdır.” dedi.
“Teknolojik imkanları etkin bir şekilde kullanıyoruz”
Sadece kurum ve kuruluş ya da vatandaşlar için değil doğrudan güvenlikle alakalı konularda da teknolojik imkanları etkin bir şekilde kullandıklarına dikkati çeken Soylu şöyle devam etti:
“Polis Özel Harekat Başkanlığına bağlı üç boyutlu Sanal Taktik Eğitim Merkezi (SATEM), özel hareket personelinin operasyonel kabiliyetlerini geliştirmek, personelimizi gerçek anlamda test edilmesi mümkün olmayan senaryolara karşı hazır hale getirmeyi mümkün kılan bir projedir. SATEM geçmişte yaşanan terör eylemlerini tekrardan simüle ederek tecrübe paylaşımı yapmak ve bahse konu olaylardaki muhtemel zafiyetleri tespit etmek amacıyla kurulmuştur. Bugüne kadar SATEM’de tekil olarak 2 bin 300 özel harekat personeli eğitim almıştır. Mİ-17 helikopterlerimizin simülatörlerini, Sikorsky’nin simülatörünü yaptık. Jandarma havacılığımızdaki arkadaşlar şu anda burada binlerce saat eğitim alıyor.”
Soylu, milli kriptolu, dış müdahalelere kapalı, veri iletişimine imkan sağlayan, araç ve kimlik sorgusu yapabilen, yönetim kolaylığı sağlayabilen, analog telsizlerle de uyumlu bir telsiz haberleşme sistemini oluşturduklarını, bu telsizlerin telefondan da aranabildiğini belirtti.
Süleyman Soylu şunları kaydetti:
“Yerli ve milli yazılım ve uygulamalarla bazı güvenlik meselelerinde vatandaşlarımızın doğrudan katkısına başvuruyoruz veya onların yanında oluyoruz. Aile yapımızın temel taşı olan kadınlarımızı şiddetten, yarınlarımızın teminatı olan gençlerimizi uyuşturucudan ve hayvan dostlarımızı tüm olumsuz durumlardan korumak için mobil ihbar uygulamaları geliştirdik. Kadınlarımız, Kadın Acil Destek Uygulaması (KADES) sayesinde, aile içi ve kadına yönelik şiddetin mağduru olduklarında artık tek bir tuşla güvenlik güçlerimize ulaşabiliyorlar. Sadece kadınlar bunu indirebiliyor. Bugüne kadar 83 bin 318 ihbar geldi. Şu ana kadar uygulamayı indiren kişi sayısı 1 milyon 472 bindir.”
Çevre, doğa ve hayvanlara karşı işlenen suçların önüne geçmek amacıyla oluşturulan HAYDİ mobil ihbar uygulamasının da 28 Temmuz 2020 itibarıyla hizmete girdiğini belirten Soylu, “Şu ana kadar uygulamayı indiren kişi sayısı 105 bin 800. Uygulama ihbar sayısı da 9 bin 802’dir. Gelen ihbarlar neticesinde toplam 556 kişiye idari para cezası uygulanmış, 541 olaya müdahale edilmiş, 1381 kişiye de adli işlem gerçekleştirilmiştir.” bilgisini verdi.
AFAD uygulaması üzerinde de çalışıldığını dile getiren Soylu, “Bu uygulamada toplanma merkezi neresidir, bütün bunları kişiselleştirmiş olarak indireceğiz. Deprem olursa bu uygulama vatandaşımızı yönlendirecek. Senin toplanma merkezin burası, bundan sonra yapman gerekenler bunlar… Bir vatandaşımız enkazın altında kaldı, ona enkazın altından konuşabilme imkanı sağlayacağız, en yakın ulaşabileceği telefonu ona santral yapacağız, onun üzerinden mesaj atma ve konuşabilme, konum bildirme imkanı sağlayacağız.” ifadesini kullandı.
Soylu, hukukun dışında hiçbir iş yapmadıklarının da altını çizerek, “Bazen ‘dinleme’ iddiaları çıkıyor. Biz mahkemenin dışında herhangi bir dinleme yeteneğine sahip değiliz. İtimat edin, güvenin. Bu kurumlar yılda üç defa denetlenir. Kendi içinde ve dışarıdan denetlemeleri var. Dijital hiçbir mecrayı, hukukun bize verdiği imkanları hiçbir şekilde suistimal edemeyiz, etmeyiz, böyle bir güce sahip değiliz. Kişisel Veriler Kanunu bizim için ‘anayasa’dır. Bütün arkadaşlarımız bu kanuna uygun davranırlar. Yaptığımız işlerin her birisi izli işlerdir, takibi kolay işlerdir. Bu takip gerçekleştirileceği için hiçbirimiz bu konuda kanunun, kuraların dışında adım atabilme kabiliyetine sahip olamayız.” dedi.
Siyaset kurumunun her sistemde vesayet altına alınmaya çalışıldığını ifade eden Soylu, “Ben yeni ortaya çıkan, dijital mecralardaki hegemonyanın, devletlerden ziyade siyaset kurumunu egemenlik altına almaya çalıştığı bir sistem olarak görüyorum.” diye konuştu.
Soylu, şunları söyledi:
“Kendi içimizde bu tartışmalar yapılabilir. Yapılsın, devam etsin. Bunun bir zararı yok. Çünkü kendi içimizde kendi bulunduğumuz güçlerle bu tartışmaları yapıyoruz. Ama bizden daha büyük güçler var bu mecraları elinde tutan, musluğun başında olan. Burada bu güçler oluşturdukları, oluşturacakları iklimlerle bir vesayet mekanizması elde ediyorlar. Bunun farkındayız veya değiliz. Sistematik şekilde siyaset kurumunu ve devleti yönetenlerin üzerine bu süreçte gelindi ama benim öngörüm şu; çok daha fazla gelinecek. Bunun yeni bir vesayet süreci olduğunu ifade etmek isterim. Eksik bir şey söyleyebilirsiniz, fazla bir şey söyleyebilirsiniz, bunun hukuksal bir karşılığı vardır ve hepimiz buna tabiyiz.
Yanlış söylemeyeyim, 2020 yılında toplam 22 bin hakaret aldım. İstanbul’da suçun önemli olduğu bir mahallede büyüdüm. Sarıgöl Mahallesi dediğiniz zaman belli bir mahalledir. Ben ağza alınmamış küfürler duydum. Hayatımda hiç şey yapamadığım küfürlerle karşı karşıyayım sosyal medyada. Ben İçişleri Bakanı’yım. Böyle bir şey olabilir mi?”
“WhatsApp neyin derdine düştü?”
Sosyal mecralarda her şeyin yapılabileceğini belirten Soylu, “WhatsApp neyin derdine düştü? ‘Ben sizin verilerinizi izleme imkanına sahip olabilirim.’ derdine niçin düştü? Sadece o değil. Acaba geçmişte bıraktığı izlerden korkmasının sonucu olabilir mi? WhatsApp’ın çözüm dosyalarının kaç milyon dolara dünyada elden ele değiştiğini hepimiz duyuyoruz, biliyoruz, yaşıyoruz, görüyoruz. Bu bizde yok. Bu bir tekel oluşturuyor ve bu tekel etkili bir sonuç oluşturuyor. Ben bunun bir vesayet oluşturduğu kanaatindeyim. Bu yaşadığımızın da daha işin başı olduğunu düşünüyorum.” diye konuştu.
Kaza olmasaydı Yazıcıoğlu’nun bindiği helikoptere binecekti
CHP Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz’ın, 25 Mart 2009’da Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun hayatını kaybettiği helikopter kazasıyla ilgili sorularına cevap veren Soylu, Türkiye’nin şu anda içinde bulunduğu teknolojik donanım ile o günkü teknolojik donanımın aynı olmadığını dile getirdi.
Ulaşamamak bir kasıtsa bunu mahkemenin yargıladığını ve sonuca varacağını, ihmaller karşısında da gerekli cezaların verildiğini aktaran Soylu, bugün bir kişi kaza yapmışsa teknik koşulların uygunluğuyla ona ulaşılabileceğini anlattı.
Soylu, ulaşılabilememe ihtimalinin bugün de olduğunu dile getirerek, “O seçimde o helikopteri bir sonraki kiralayan bendim. O helikopterle Of’tan Bayburt’a ve Gümüşhane’ye gidecektik. Oraya gidecekti, oradan bize gelecekti. Biz o helikopterle gidecektik.” dedi.