'Sahiplenilmemek' ABD'deki siyahileri harekete geçirdi
WASHINGTON (AA) – ABD’de siyahi George Floyd’un polis şiddeti sonucu ölümünün ardından yaşanan süreci değerlendiren Temple Üniversitesinden Prof. Nilgün Anadolu Okur, “Sahipsizlik gerçeği, George Floyd’un ölümüyle birlikte siyahları harekete geçirdi. ‘Sahipsiziz’ diyorlar. İşte bu sahipsizlik ve çırpınış, ‘nefes alamıyorum’ ile birleşince bugünkü durum ortaya çıktı.” dedi.
Floyd’un hayatını kaybetmesinin ardından başlayan gösteriler sıcaklığını korurken, ABD’de siyahlara yönelik polis şiddeti ve ırkçılık bir kez daha gündeme geldi.
Ülkede siyahlara yönelik polis şiddetinin tarihi arka planına ilişkin uzman görüşleri, konunun gündelik siyasetin ötesinde daha derin anlamlar taşıdığını ortaya koyuyor.
Floyd’un ölümünün ardından yeniden gündeme gelen bu yapısal sorunu tarihi bağlamında analiz eden Temple Üniversitesi Afrika-Amerika Araştırmaları Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Nilgün Anadolu Okur, AA muhabirinin sorularını yanıtladı.
Prof. Anadolu, ABD’de son süreçte yaşananları “kusursuz fırtınaya” benzeterek, bu fırtınanın ortaya çıkmasında 4 temel faktöre bakılması gerektiği kaydetti.
“Sahipsizlik ile ‘nefes alamıyorum’ birleşince bu durum ortaya çıktı”
İlk olarak yeni tip koronavirüsün (Kovid-19) getirdiği korku, panik ve belirsizliğin insanların psikolojisini olumsuz etkilediğini anlatan Anadolu, 2. faktör olarak çoğu fakir olan siyah Amerikalıların son birkaç ayda ellerindeki işlerini de kaybettiklerine ve devletin vadettiği ekonomik destek çeklerini halen alamadıklarına işaret etti.
Anadolu, 3. faktör olarak polisin konuşulması gerektiğini belirterek ABD’de polisin büyük bölümünün öteden beri yeterli eğitim düzeyine sahip bulunmayan olmayan kişilerden oluştuğunu ve bunlar arasında ırkçılığın yaygın olduğunu vurguladı.
Anadolu, “4. faktör olarak da Başkan Trump’ın taviz vermeyen ve ortalığı yatıştırmaktan öteye kışkırtmaya çalışan tutumu ve konuşmalarını söyleyebiliriz.” ifadesini kullandı.
Trump’ın kullandığı dili eleştiren Anadolu, Amerikan Başkanının en çok da bugünlerde kuşatıcı ve birleştirici bir dil kullanması gerektiğinin altını çizdi.
“Sahipsizlik gerçeği, George Floyd’un ölümüyle birlikte siyahları harekete geçirdi. ‘Sahipsiziz’ diyorlar. ‘Bu ülkede doğduk, büyüdük, atalarımız bu ülkede bedava çalıştılar, bu ülkeyi adam edip bu hale getirdiler ama bugün bize kimse sahip çıkmıyor’ diyorlar.” yorumunu yapan Anadolu, “İşte bu sahipsizlik ve çırpınış, ‘nefes alamıyorum’ ile birleşince bugünkü durum ortaya çıktı.” dedi.
Anadolu, bu olayların en temel sebeplerinden birinin de fakirlik olduğuna değinerek “ABD’de baktığınız zaman gelir seviyesi en düşük grupların siyahlar, Hispanikler ve bazı yeni gelen göçmenler olduğunu görürsünüz.” değerlendirmesinde bulundu.
“Şu sıralar Amerika’da en çok anlayışa ve sevgiye ihtiyaç var”
ABD’nin bugün toplumsal bir güven krizi yaşadığına işaret eden Anadolu, “Sevgi ve şefkat herkesin ihtiyacı. Ancak şu sıralar Amerika’da en çok anlayışa, saygıya, sevgiye ve şefkate ihtiyaç var. Başkan Trump eğer yatıştırıcı konuşmalar yapabilirse çok güzel şeyler olabilir. Ben hala ümitliyim.” yorumunu yaptı.
Amerikan kriminal sisteminde ciddi sorunlar olduğunu da vurgulayan Anadolu, hem polisin hem de kriminal sistemin aynı anda ele alınması gerektiğini bildirdi.
“Başkan dahil yöneticilerin bu konuda eğitime ihtiyacı var. Bunun Türkiye’de çok güzel örnekleri var. Başkan Erdoğan kriz dönemlerinde ‘bunları hep birlikte aşacağız’ diye çok güzel açıklamalar yaptı. Mesela insanların acı çektiği anlarda onların cenazelerine gitti.” diyen Anadolu, ABD’nin de bu yolda ilerleyebilmesi gerektiğini dile getirdi.
“George Floyd’un öldürülmesi bir linçtir”
Anadolu, “Bu insanlar 246 yıl boyunca köle statüsündeyken hep ezildiler, öldürüldüler, linç edildiler. İlaveten ben George Floyd’un öldürüldüğüne değil, linç edildiğine inanıyorum. Bu bir linçtir. Çünkü o üç polis sadece onun ölümünü izliyordu, etrafta da seyirciler vardı. Bizim kültürümüzde linç yoktur, bu Amerika’ya ait bir şeydir. George Floyd’un o andaki ‘nefes alamıyorum, beni öldürmeyin’ feryadı bile onları durduramadı.” yorumunu yaptı.
Floyd’un öldürülme anındaki alt metne dikkat edilmesi gerektiğini vurgulayan Anadolu, “O beyaz polis esasen şu mesajı da veriyor: Ben sana dokunmam ama ben seni ellerimde dokunmadan öldürebilirim. Kibrin derecesine bakar mısınız?” dedi.
“Siyahların Hayatı Önemlidir” (Black Lives Matter) hareketine de değinen Anadolu, “Biz de önemliyiz diyorlar. Bakın biz üstünüz demiyorlar. Biz de önemliyiz, bize de kulak verin diyorlar.” şeklinde konuştu.
Anadolu, gelecekten umutlu olduğunu ifade ederek “Evet çok büyük sorunlar var ancak siyahlara destek veren çok sayıda genç beyaz Amerikalılar da var. Bu, daha yenilikçi ve adaletli bir düşünce devrimine yol açacak, ardından yeni bir paradigma ortaya çıkacak. Ben buna inanıyorum.” vurgusu yaptı.
“Reagan ile Trump’ın teması aynı”
Kaliforniya Üniversitesi Öğretim Üyesi Hatem Bazian da 1960’larda sivil hakların, oy kullanma ve göçmenlik haklarının verilmesi ile ABD’de özgürlükler alanında kısa sürede bazı gelişmeler kaydedildiğini anlatarak, ancak bu hakların uygulanmasında büyük sorunlar olduğunu kaydetti.
1979’da Amerikan Yüksek Mahkemesinin sivil haklar yasalarının uygulanmasında bazı girişimlerde bulunduğunu, ancak başarılı bir sonuç alamadığını aktaran Bazian, Ronald Reagan yönetimi ile ABD’de siyasal sağın etkin olmaya başladığını ve sivil haklara yönelik yaklaşımın büyük ölçüde negatif yönlü değiştiğini söyledi.
Bazian, “İlginç bir şekilde bu durum aslında Donald Trump’ın ‘Amerika’yı yeniden büyük yapalım’ teması ile aynı. Reagan’ın geldiği tema da aynıydı.” yorumunu yaptı.
Bazian, ABD’deki ırkçılık ve polis şiddeti konusunun 50 yılı aşkın bir temele dayandığını ve bir günde de çözülemeyeceğini vurgulayarak, “Her değişim ve dönüşüm, siyasette değişim maksatlı bir çalışma gerektirir. Bugün bu parçalar var mı elimizde? Bence yok. Mevcut yönetim, beyaz milliyetçiliğine ve ‘ülkemizi geri alacağız’ diyen beyaz üstünlükçülerine borçlu. Ülke çok ciddi anlamda bölünmüş ki artık değişim yapalım diyecek bir pozisyona gelmek oldukça zor. Ancak bu tür protestoların en nihayetinde bir değişimi getirmesini ümit ediyorum.” değerlendirmesi yaptı.
“Yaşananlar, birikmiş acıların tezahürü”
Bazian, bugün yaşanan olayların patlak vermesinde siyahların maruz kaldığı polis şiddetinin yanı sıra, Kovid-19’dan en çok etkilenen toplumsal kesim olmalarının da etkili olduğunu belirtti.
ABD’de yaşanan olayları “birikmiş acıların tezahürü” olarak yorumlayan Bazian, bu olayların şiddete de kalıcı değişime de götürebilecek potansiyel taşıdığını kaydetti.
– “300 şehirde büyük protestoların yaşanması benzersiz bir durum”
Bazian şöyle devam etti:
“Bugün 300 şehirde büyük protestoların yaşanması benzersiz bir durumdur. Modern Amerika tarihinde bunun dışında Martin Luther King’in suikastle öldürülmesinden sonra bu denli büyük protestolar ve sokağa çıkma yasakları olmuştu. Ancak burada zorluk şu: Biz caddelerdeki bu kitlesel hareketi siyasi bir değişim için etkili bir şekilde kullanabilir miyiz? Burada en zor konu, bir protesto hareketinden bir yasa veya politika çıkarmak oldukça yavaş ve belirli yöntemlerle olabiliyor.”
ABD Başkanının olayları ele alış biçimini de eleştiren Bazian, Trump’ın sadece kasımda yapılacak başkanlık seçimlerine odaklandığını ve ağırlıklı olarak beyaz ve Evanjelist tabanına mesaj vermeye çalıştığını savundu.
Bazian, “Trump’ın ciddi bir empati eksikliği var, dolayısıyla açıklamaları olayları daha da körükledi ancak o bunun stratejik olarak kendisine yarayacağını düşünüyor. Trump ülkeyi bir araya getirmek yerine ayrıştırmayı, 3 Kasım seçimlerini kazanmasının tek yolu olarak görüyor.” dedi.