Salgının tetiklediği aşırı kaygıdan tedbir alarak kurtulabilirsiniz
İSTANBUL(AA) – Çin’in Vuhan kentinde ilk kez aralık ayında ortaya çıkan ve birçok ülkenin yanı sıra Türkiye’de de görülen yeni tip koronavirüsle ilgili sosyal medya aracılığıyla hızlı şekilde paylaşılan bilgiler, insanların sürekli salgın korkusuna maruz kalmasına, doğru bilginin yanlış bilgiden ayırt edilmesinin zorlaşmasına neden oluyor.
Küresel anlamda maruz kalınan bu durumun olumsuz psikolojik yansımaları, bireyleri Kovid-19’la ilgili daha çok bilgi edinmeye ve korunma yollarını araştırmaya yöneltirken, uzmanlar salgın karşısında psikolojik dayanıklılığı korumanın önemine işaret ediyor.
Virüse yönelik farkındalığın artmasının yaşanan aşırı kaygı, korku gibi olumsuz psikolojik durumların kontrol altına alınmasını sağlayacağını belirten uzmanlar, bu gerçeği kabul ederek panik halinden çıkılması, gerekli önlemleri alarak bilinçli şekilde adım atılması önerisinde bulunuyor.
“Mücadelemizi güçlendirecek en önemli şey panik olmamaktır”
Sağlık Bilimleri Üniversitesi (SBÜ) Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Ruh Sağlığı Derneği Başkanı Dr. Ömer Akgül, AA muhabirine, belirsizliğe karşı tahammülün az olduğu kültürlerde hastalıklarla psikolojik mücadelenin en önemli faktörlerinden birinin, topluma yetkililer tarafından düzenli ve sağlıklı bilgi verilmesi olduğunu söyledi.
Yeni tip koronavirüsle mücadelede dünyaya örnek bir tutum sergileyen Sağlık Bakanlığının önerilerini dikkate almanın önemini vurgulayan Akgül, bu konuda kamu kurumlarının gerekli tedbirleri aldığını, bundan sonra işin vatandaşlara düştüğünü söyledi.
İnsanın yaşamına yönelik bir tehditten korkmasının normal olduğunu dile getiren Akgül, “Varoluşumuza yönelik herhangi bir tehdit algılandığında buna kaçınma veya mücadele tepkisi veririz. Mücadele de bilgiyle ve devlet-millet birlikteliğiyle olur. Mücadelemizi güçlendirecek en önemli şey panik olmamaktır. Doğru ve eksiksiz bilgiyle soğukkanlı hareket etmektir. Kriz, krizden önce yönetilir, kriz anında yönetilmez. Panik olur. Tıpkı insanların birden maskeye, dezenfektana, alkole, gıdaya hücum etmesi ve yanlış kullanımlara başlaması gibi. Birçok insanımız yanlış kullanımlardan ve bilgi eksikliğinden riskli duruma düşebiliyor. Bu panik havası zarar verebilir.” diye konuştu.
“Güvenilir bilgilerle hareket edilirse güven iklimi oluşacak”
Akgül, sosyal medya, televizyon, telefon mesajları ve arkadaş gruplarından sürekli virüsle ilgili farklı içeriklerdeki bilgi karmaşasına maruz kalmanın kaygıyı tetiklediğine dikkati çekti.
Virüs kaynaklı olumsuz psikolojik durumların kontrol altına alınması için öncelikle doğru ve yetkili haber kaynaklarına ulaşılması gerektiğini belirten Akgül, “Virüsten korunma hakkında Bakanlık çok güzel bilgilendirme formları, kamu spotları hazırladı. Eğer vatandaşımız bu güvenilir bilgilerle hareket ederse, toplumsal bir ahenk ve bütünlük olacak, mücadele kolaylaşacak ve psikolojik olarak güven iklimi daha kolay yakalanacak.” değerlendirmesini yaptı.
“Karantina sürecinde kendimizi tanımaya, dinlemeye vakit ayırabiliriz”
Sağlık Bakanlığının yurt dışından dönenler için 14 gün karantina uygulamasını hatırlatan Akgül, karantina sürecini daha verimli ve eğlenceli hale getirmek için şu tavsiyelerde bulundu:
“Uzun zamandır aramadığımız dostlarımızı arayıp hal hatır sorabiliriz. ‘Bir insana uzaktan nasıl iyilik yapabiliriz?’ bunu araştırabiliriz. Karantinada hapis gibi hissetmemek için kendimizi mutlu edecek şeylerin listesini çıkarabiliriz. Belki bu karantina sürecinde kendimizi tanımaya, dinlemeye daha çok vakit ayırabiliriz. Bu süreç iç yolculuğumuzda bize yeni kapılar açar ve gerçekten bugüne kadar keşfetmediğimiz bir özelliğimizi güçlendirebiliriz. Mesela, bir sanat dalında kendimizi geliştirmeye çalışabiliriz. Belki o sanat hayatımızda o ana kadar göremediğimiz gerçeklerin farkına varmamızı ve hayatımızdaki önemli bir boşluğu doldurmamızı sağlayabilir. Böylece krizi fırsata çevirmiş olabiliriz. Yaşam sevincimizi eksik etmeyelim, hüznümüzü paylaşalım, hoşlandığımız şeylerle meşgul olalım. Güvenliğimizi ve sağlımızı tehlikeye atmayacak tüm günlük rutinlerimize devam etmeye çalışalım.”
“Psikolojik salgın, biyolojik salgından daha önemli hale gelebilir”
Kim Psikoloji Sosyal Çalışmalar Komisyonu Başkanı Sosyolog Dilara Boynukalın da psikolojik hastalıkların fizyolojik hastalıklara sebep olduğu gibi fizyolojik hastalıkların da psikolojik hastalıkları tetikleyebildiğini dile getirdi.
Fizyolojik salgının psikolojik salgının büyümesine, büyüyen psikolojik salgının da fizyolojik salgının daha da büyümesine sebep olabildiğini belirten Boynukalın, şunları kaydetti:
“Bazen psikolojik salgın, biyolojik salgından daha önemli hale gelebilir. ‘Körlük salgını’ buna çok önemli bir örnektir. Bazen sağlıklı insanlar bile kendilerini hasta zannedebilirler. Bu etkiler kişiden kişiye farklılıklar gösterebilir. Her insanın etkilenebileceği boyutlar ve şiddetleri farklıdır. Geçmişte hastalık veya kayıp öyküsü olanların daha yoğun yaşayacağını düşündüğümüz bu travmatik süreç hayata bakış ve değerlerden de etkilenmektedir. Hatta aynı değerlere sahip insanların inandıkları değerleri yorumlama biçimine göre bile farklılık göstermektedir. Bazı insanlar ‘İnsanı ölümden eceli korur.’ derken, bazı insanlar buna ‘Tedbir ecelin bir parçasıdır.’ diyerek gerekli tedbirleri alarak tevekküllü bırakmazlar.”
“Aşırı korku da hiç korkmamak da istenmeyen bir durum”
Klinik Psikolog Enise Akgül de yeni tip koronavirüs salgının psikolojik etkilerine ilişkin şu değerlendirmede bulundu:
“Yeni tip koronavirüsle ilgili ‘salgın korkusu’ neredeyse bir ‘korku salgınına’ dönüştü. Birçoğumuzu aşırı düzeyde kaygılandırdı ve adeta ‘koronoyak’laştırdı. Öncelikle korkmak anormal bir durum değil, gayet normal. Burada ölçülü olmak esas. Hatta korkmamak bile bir problem aslında. Yapıcı ve yıkıcı 2 tür korku var. İnsanların gerekli tedbirleri alacak kadar korkması sağlıklı, yapıcı bir korku ve olması istenen, beklenen bir durum. Lakin kişinin gerekli tedbirleri almasını engelleyecek kadar korkudan uzak olması veya tam tersi, aşırı korku sebebiyle günlük rutinini de bozması ve uzun süreli olarak bundan aşırı düzeyde etkilenmesi de beklemediğimiz, istemediğimiz bir durum. Yani hiç elini yıkamayan kadar, ellerini yara edecek kadar sürekli yıkayan kişilerin süreci sağlık açısından düşündürücü.”
Aileleri, çocuklarına salgınla ilgili endişe halini yansıtmamaları, doğrudan haber kanallarına ve sosyal medyaya maruz bırakmamaları konusunda uyaran Akgül, tatil sürecinin psikolojik perspektifli oyunlarla, düşünme becerilerini güçlendiren etkinlikler ve egzersizlerle geçirilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.