Uzmanlardan 'immün plazma' değerlendirmesi: Umut ışığı olabilir
İSTANBUL (AA) – Bilim insanları, Çin’in Vuhan kentinde ilk kez görülmesinin ardından tüm dünyaya yayılan yeni tip koronavirüse (Kovid-19) çare olacak tedavi yöntemini bulabilmek için laboratuvarlara kapandı.
Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu birçok ülkede başta aşı ve ilaç çalışmalarına yoğunlaşan bilim insanları, bu çalışmalar arasında halk arasında “antikor tedavisi” olarak da bilinen immün plazma yönteminin önemine dikkati çekiyor.
Kovid-19’un en geç görüldüğü ülkelerden biri olan Türkiye’de de son günlerde adından sıklıkla bahsedilen bu tedavi yöntemi, “Daha önce hastalığı geçirmiş olan bireylerin kanında enfeksiyona karşı oluşan antikorların hasta bireylere aktarılması” olarak tanımlanıyor.
İlk defa 1890’lı yıllarda uygulan immün plazma tedavisi, daha sonra dünyada 1918 gribi, kızamık, çocuk felci, suçiçeği, SARS ve Ebola gibi salgınlarda da kullanılırken, bu salgınlarda tedavinin etkin olabildiğini bildiren çok sayıda verinin yanında aksini söyleyen yayınların da bulunduğu görülüyor.
Uzmanlar, Kovid-19 ile mücadelede Çin’in yeniden gündeme getirdiği bu tedavinin, çok küçük hasta grubuna ait erken verilerin özellikle ağır hastaların iyileşmesine katkı sağlayabildiğini gösterdiğini bildiriyor.
“Kalıcı bir tedavi değildir, destek amaçlı kullanılan bir tedavidir”
Konuya ilişkin AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Türk Hematoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Güner Hayri Özsan, diğer enfeksiyonlarda olduğu gibi Kovid-19 enfeksiyonu geçiren bireyin kanında bu virüse karşı bazı proteinler oluştuğunu ve bunlara antikor ismi verildiğini söyledi.
Prof. Dr. Özsan, bunların virüs gibi enfeksiyon etkenlerinin ortandan kaldırılmasına yardımcı olduklarını, aynı zamanda bağışıklığın oluşmasını da sağladıklarını aktarırken, antikorların insan plazmasından (kan hücrelerinin bulunduğu sıvı) ayrıştırılıp verilebileceği gibi, antikorları içeren plazmanın da hasta kişiye uygulanabileceğini kaydetti.
Bu plazmanın, Türkiye’de genel olarak immün plazma veya konvaselan plazma olarak isimlendirildiğini dile getiren Özsan, şunları kaydetti:
“Son günlerde medyada oldukça popüler olan immün plazma tedavisi, daha önce hastalığı geçirmiş olan bireylerin kanında enfeksiyona karşı oluşmuş olan bu antikorların hasta bireylere aktarılmasıdır. Bunun en basit yolu iyileşen kişilerin plazması alınarak hastaya verilmesidir. Böylece hastaların kendi bağışıklık sistemlerine virüsle karşılaştıktan sonra antikor üretene kadar dışarıdan virüsleri yok etmek için yardımcı olur. Kalıcı bir tedavi değildir, destek amaçlı kullanılan bir tedavidir. Aslında bu tedavi ilk defa 1890’lı yıllarda uygulanmıştır. Daha sonra dünyada 1918 gribi, kızamık, çocuk felci, suçiçeği, SARS ve Ebola salgınlarında da kullanılmıştır. Bu salgınlarda immün plazma tedavisinin etkin olabildiğini bildiren çok sayıda veri olmakla birlikte aksini söyleyen yayınlar da mevcuttur. Kovid-19 enfeksiyonunda Çinlilerin gündeme getirdiği bu tedavi bizim için de yeniden umut ışığı oldu. Çalışmalar çok küçük hasta grubuna ait erken veriler olsa da immün plazma uygulamasının özellikle ağır hastaların iyileşmesine katkı sağlayabildiğini göstermektedir.”
Prof. Dr. Güner Hayri Özsan, “Bu tedavinin hastalığı tamamen iyileştirdiği gibi bir veri elimizde yoktur. Hastalığı ağır seyreden olgularda diğer tedavilerin yanında destek tedavi amaçlı kullanılmaktadır. Tedavi seçeneklerinin sınırlı olduğu bu hastalıkta veriler olumlu olduğu için bir seçenek olarak gündeme gelmiştir.” diye konuştu.
“Bakanlığımız bu konuyu güncel olarak değerlendirmektedir”
Türk Hematoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Leylagül Kaynar da “İmmün plazmanın temini için öncelikle Kovid-19 enfeksiyonu geçirmiş ve hastalığı atlattığı kesin olarak belgelenmiş ve kanında yeterli antikor olduğu tespit edilmiş gönüllü kan bağışçılarına ihtiyaç bulunmaktadır.” dedi.
İnsandan elde edilmiş bir kan ürünü olduğundan diğer kan ürünleri için standart olarak yapılan tetkiklerin bu plazmalara da uygulanması gerektiğini vurgulayan Kaynar, “Ancak tüm kan ürünlerinin hastaya verilmesinde karşı karşıya olduğumuz başka mikropların bulaşma riski ve alerji riski gibi riskler immün plazma için de geçerli olacaktır. Bakanlığımızın çizdiği sınırlar çerçevesinde ülke olarak uygun hastalarımıza immün plazmayı uygulayabilecek donanım ve alt yapıya sahibiz.” değerlendirmesini yaptı.
Sağlık Bakanlığının bu konuyu güncel olarak değerlendirdiğini, kimlerin bağış yapabileceğini ve hangi hastalara uygulanabileceğini bilim kurullarının desteği ile belirlediğini vurgulayan Kaynar, “Hastaların çoklu ilaç tedavileri altında olduğu göz önüne alındığında bu yöntemin yararının ne kadar olduğu sorusunu yanıtlamak kolay değildir. Bu bağlamda uygulamaların iyi planlanmış olması gerekli olup kıyaslamaların yapılabilmesi uzunca bir süreyi gerektirebilir.” dedi.
Bakanlığın 1 Nisan’da yayımlanan genelgesi ile Türkiye’de immün plazma hazırlanıp tedavi uygulaması için kuralların belirlendiğini ve uygulamaların bu tarihten itibaren başladığını belirten Kaynar, sözlerini şöyle tamamladı:
“Bu genelge çerçevesinde Türk Kızılayı bölge kan merkezleri, süreli bölge kan merkezleri, bünyesinde ruhsatlı aferez merkezi bulunan kamu, özel ve vakıf üniversite hastaneleri, eğitim ve araştırma hastaneleri ile kamu yararı gözeten vakıf hastaneleri olmak üzere çok sayıda kurumda immün plazma hazırlanıp ihtiyaç duyan hastalara verilebilecektir. Yani immün plazma ruhsatlı aferez merkezleri olan hastanelerde hazırlanıp uygulanabileceği gibi, Kızılay bünyesindeki bölge kan merkezlerinden de temin edilebilecektir. Temindeki diğer önemli husus ise yeterli sayıda Kovid-19 enfeksiyonu geçirmiş ve iyileşmiş bireylerin bağış için gönüllü olmasıdır. Hazırlanması konusunda belirli şartlara uyulması gerekirken, kritik ve hayatı tehdit eden hastalığı olan Kovid-19 hastalarına uygulama yapacak merkezler için ise özel bir şart aranmamaktadır.”
Hatice Şenses Kurukız