'Burada bir gün geçirseler halkımız eminim tedbirlere uyacaktır'
ŞANLIURFA (AA) – Şanlıurfa’da yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının ilk gününden bu yana yoğun çaba gösteren, bu süreçte yakalandıkları hastalığı yenerek görevlerinin başına dönen Mehmet Akif İnan Eğitim ve Araştırma Hastanesinde görevli sağlık çalışanları, yaşadıklarını anlattı.
Anestezi uzmanı Dr. Ercan Siyahkoç, AA muhabirine, salgının ilk gününden bu yana yoğun bir çalışma temposuyla insanların hayatını kurtarmak için gece gündüz çalıştıklarını söyledi.
Yeni tip koronavirüsle mücadelede yer alan birçok arkadaşı gibi kendisinin de hastalığa yakalandığını belirten Siyahkoç, eşinin de kendisi gibi anestezi uzmanı olduğunu, hastalara müdahale ederken şikayetlerinin başladığını, aynı anda babasında da Kovid-19’un görüldüğünü aktardı.
Nefes darlığı, eklem ağrıları yaşadılar
Karantina sürecini evde geçirdiklerini belirten Siyahkoç, “Eşimle birlikte hastalandığımız için çocuklarımızı bile izole edemedik çünkü karı-koca birlikte çalışıyorduk. Çocuklarımız hastalığı hafif geçirdi ancak eşimle birlikte bir ay süreyle hastalığın etkilerini yaşadık. Nefes darlığımız kısmi olarak oldu. Eklem, kas ağrıları yaşadık. Zor bir dönemdi ve iyileşir iyileşmez de eşimle birlikte yine görevimizin başına döndük, hastalarımıza şifa vermeye devam ettik.” dedi.
Siyahkoç, salgının kendilerini hem fiziksel hem de psikolojik olarak çok yorduğunu ifade etti.
“Boğuluyorum doktor bey’ sözleri çok etkiliyordu”
Hastaların tüm tedavi sürecini yakından takip ettiklerini, hastaların solunumunu sürekli izlediklerini aktaran Siyahkoç, şunları söyledi:
“Burada ilerleme kaydedemediğimiz ve hastayı kaybettiğimizde bu bizim için psikolojik olarak çok yıkıcı oluyor. Zaten bütün sağlık çalışanları bu süreci, zorluğu eminim yaşıyorlar. Yakın zamanda 47 yaşında genç bir hemşire arkadaşımızı sorumlu olduğumuz yoğun bakımda kaybettik. 20 günden fazla arkadaşımız için büyük bir efor sarf ettik ve maalesef solunum sıkıntısı günden güne arttı, tedavilere istediğimiz yanıtı alamadık, görev şehidi oldu. Yine genç bir teyzemiz yoğun bakım ünitesinde yatıyordu, her kontrol yaptığımda, dolaştığımda ne kadar oksijen desteği versek de ‘boğuluyorum doktor bey, ben öleceğim galiba’ diyordu. Bu sözler beni çok etkiliyordu. Akşamları görevden çıktığımızda eve gittiğimizde hep aklımızdaydı ve o hastamızı ne kadar uğraştıysak da kaybettik. Gerçekten halkımızın bu konuda çok duyarlı olması gerekir. Burada bir gün geçirseler, insanların zorluklarını ve ilerlemelerini görseler halkımız eminim tedbirlere uyacaktır, daha da dikkat edeceklerdir.”
“Herkesin üzerine düşün sorumluluğu yerine getirmesi lazım”
Yoğun bakım ünitesinde görevli hemşire Neriman Demir de hastalarla birebir ilgilendikleri için kendisinin de Kovid-19 olduğunu belirtti.
Dört gün hastanede tedavi gördüğünü, yaklaşık 10 gün de evde karantinada kaldığını anlatan Demir, hastalık sürecinde şiddetli baş ağrısı, öksürük, iştahsızlık, tat kaybı, vücut ağrısı, solunum sıkıntısı yaşadığını kaydetti.
Demir, şöyle konuştu:
“Süreci biraz zor atlatıyorsunuz ve psikolojik olarak kötü etkileniyorsunuz. Herkesten uzaksınız ve telefonda durumunuzu anlatmak zorunda kalıyorsunuz. Durumunuz kötü ise bile bunun ancak yüzde 20-30’unu anlatabiliyorsunuz anlattıklarınız üzülmesin diye çünkü isteseniz bile kimse yanınıza gelemiyor. Öte yandan, meslektaşlarımız da teker teker arkamdan hastalanınca diğer arkadaşlarımızın iş yükü arttı onları düşünüyoruz. Onların da motivasyonu düşüyor.”
Sürecin hem sağlık personeli hem de vatandaşlar açısından sıkıntılı geçtiğini vurgulayan Demir, herkesin gerçek manada salgını ciddiye alması gerektiğini ifade etti.
Hastalığa yakalanan ve durumu kötüleşen bütün hastalara virüsün yaptıklarına yakından şahit olduklarını belirten Demir, şunları söyledi:
“Yoğun bakıma gelen hastalarımız solunum sıkıntısı yaşayarak geliyor. Biz cihazlarla onlara yardımcı olmaya, destek vermeye çalışıyoruz ama bu belli bir yere kadar olabiliyor. İnsanların o çaresizliğini hissettiği anda biz onlara çare olmaya çalışıyoruz ama bu çok zor oluyor. En son 47 yaşında oksijen sıkıntısı yaşayan bir hasta gelmişti. Saatlerce uğraştık en son entübe ettik, küçük yaşlarda çocukları da vardı. Sonrasında nöbette olmadığım bir zamanda vefat ettiğini duydum çok üzüldüm. İletişim kurduğum saatlerce iyileşsin diye çaba gösterdiğim, desteklediğim bir insanın kaybının üzüntüsünü yaşıyoruz.” diye konuştu.
Herkesin artık hastalığı neredeyse sağlıkçılar kadar öğrendiğini belirten Demir, şu görüşlerini paylaştı:
“Sadece herkesin üzerine düşün sorumluluğu yerine getirmesi lazım. Biz istesek de istemesek de aktif çalıştığımız için elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Bu nedenle bizim hastalığı kapma riskimiz çok fazla ama vatandaşlarımız mecbur kalmadıkça kalabalık ortamlara girmesinler, keyfi misafirliklere, taziye, düğün gibi yerlere gitmeden, bunları geride bırakarak hastalığın bulaşma riskini önleyebilirler.”