İstanbul barajları alarm veriyor
İSTANBUL (AA) – İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSKİ) verilerine göre, kente su sağlayan barajlardaki doluluk oranı 65,13 olarak ölçüldü. Geçtiğimiz son 10 yılda mart ayı sonu itibariyle barajlardaki doluluk oranları yüzde 90’larda olurken bu yıl yüzde 65 seviyesinde kaldı.
Su miktarı, 6,2 milyon metreküp kapasiteye sahip Istrancalar’da yüzde 34,26, 162,2 milyon metreküplük Terkos’da yüzde 60,25, 88,7 milyon metreküplük Sazlıdere’de yüzde 43,18, 34,1 milyon metreküplük Alibeyköy’de yüzde 37,84, 148,9 milyon metreküplük Büyükçekmece’de yüzde 40,95, 235,3 milyon metreküplük Ömerli’de yüzde 97,80, 107,5 milyon metreküplük Darlık’ta ise yüzde 100 olarak ölçüldü.
İstanbul’a su sağlayan baraj ve göletler azami 868 milyon 683 bin metreküp su biriktirme hacmine sahipken, su miktarı yaklaşık 570 milyon metreküp seviyesinde bulunuyor.
Barajlardaki doluluk oranı, geçmiş yıllarla karşılaştırıldığında ise 30 Mart 2014’teki yüzde 35,5’lik orandan sonra en düşük seviye olarak gerçekleşti.
30 Mart tarihi baz alındığında, 2011’de yüzde 94,34, 2012’de yüzde 92,14, 2013’te yüzde 90,41, 2014’te yüzde 35,5, 2015’de yüzde 94,90, 2016’da yüzde 87,73, 2017’de yüzde 89,20, 2018’de yüzde 90,32, 2019’da yüzde 93,91, bu yıl ise yüzde 64,51 seviyeleri görüldü.
Bu kaynaklar dışında İstanbul’un kullandığı suyun yüzde 35’i ise Melen ve Yeşilçay’dan karşılanıyor.
“Kurak bir süreç geçirme ihtimalimiz var”
İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Deniz Demirhan, AA muhabirine yaptığı açıklamada bölgenin genelinde yağışların normalin altında gerçekleştiğini söyledi.
Şubat ayında Marmara Bölgesi’nin aldığı yağışlarda mevsim normallerine göre yüzde 6 azalma olduğunu ifade eden Demirhan, şunları kaydetti:
“Mart ayı aylık yağış normallerine göre beklendiği kadar yağış gerçekleşmedi. Mevsimlerde kayma değil, fakat ekstrem değerlerde ve ortalamalarda değişiklik söz konusu. Genel bir ısınma sürecindeyiz. Sıcaklık yükseliyor, yağışlar azalıyor, fakat bunun yanı sıra ekstrem yağışların sıklığı ise artıyor. Kış aylarında kar örtüsüyle az karşılaşıyoruz ama ani dolu olaylarının, çığların, hortumların sayısında artış gözleniyor. Şu anda bahar aylarında da doğal olarak bu değişiklikleri hissediyoruz. Yağışlar mevsim normallerinin altında, sıcaklıklar ise yüksek. Önümüzdeki günlerde de benzer şekilde kurak bir süreç geçirme ihtimalimiz var.”
Son yıllarda özellikle yaz aylarında belirli bölgelere çok kısa sürede büyük miktarlarda yağış düşmesi sonucu sellerin meydana geldiğini hatırlatan Demirhan, bu tarz yağışların toprağın verimli hale gelmesine ve yer altı sularına katkı sağlamadığını belirtti.
Barajların doluluk oranının 2019 haziran ayında yüzde 80’ler seviyesinde iken aralık ayında yüzde 30’lara indiğini dile getiren Demirhan, “Bugünden yaz dönemini tahmin etmek çok zor, özellikle İstanbul gibi aynı anda pek çok hava kütlesinin etkisinde olan bir bölge için… Ancak iklimin genel eğilimine bakacak olursak, geçen seneden bugüne kadar önemli bir iyileşme olmamıştır. Bu nedenle bu sene de benzer bir şekilde kurak bir sonbahar ve kış dönemi geçirme ihtimalimiz yüksektir.” ifadelerini kullandı.
“İstanbul’da sıcaklık artışının bu şekilde devem edeceği tahmin ediliyor”
İstanbul’da nüfus ve şehirleşmenin her geçen gün artmasına dikkat çeken Demirhan, suyun bilinçli tüketimi konusunda çalışmalar yapılmadığı takdirde şehrin su fakiri haline gelip önümüzdeki yıllarda çok ciddi sıkıntılar yaşayabileceği uyarısını yaptı.
Sıcaklıkların İstanbul’da genel olarak mevsim normallerinin üzerinde görüldüğünü bildiren Demirhan, Avrupa ve Türkiye’de yüksek sıcaklıklardaki ekstrem değerlerin daha sık, ancak düşük sıcaklıklardaki ekstrem değerlerin ise daha az görüldüğünü aktardı.
İstanbul’da artık birkaç gün devam eden kar yağışlı günlerin yaşanması ihtimalinin azaldığını anlatan Demirhan, Avrupa’da yaşanan verileri de paylaşarak şöyle konuştu:
“Avrupa’da rüzgar hızları konusunda ise genel bir yavaşlama trendi olduğu tespit edilse de bu çok kesin değil. Fakat kış döneminde, bölgesel olarak ekstrem rüzgar hızlarında artışlar olduğu tespit edildi. İstanbul’da da normalden daha sıcak geçen mevsimlerde yer seviyesindeki sıcak hava, bölgesel olarak sellere ve fırtınalara sebep olabiliyor. Meteorolojik verilere İstanbul’da sıcaklık artışının bu şekilde devem edeceği tahmin ediliyor ve dolayısıyla lokal yağış ve rüzgar ekstremlerinin sıklığının da artma ihtimali yüksek.”
Demirhan, “İstanbul’da hemen bugünden başlayarak çok kolay bir şekilde yapabilecek en önemli adımlardan biri ağaçlandırma, diğeri geri dönüşüme hızlı bir geçiş olacaktır. Ardından su kullanımı konusunda ciddi önlemler alınmalı, temiz suyun endüstriyel faaliyetlerde, tarımsal sulamada kullanımı en az seviyeye çekilmelidir.” dedi.
Alınması gereken tedbirler
2019 yılı mart ayında İstanbul’da baraj doluluk oranlarının yüzde 93 civarında bu yıl ise yüzde 65 seviyesinde olduğunu belirten Demirhan, baraj doluluk oranları azalmasına rağmen kullanım miktarında önemli bir azalma görülmediğini ifade etti.
İçerisinde bulunduğumuz 2020 yılı ile geçtiğimiz yıllardaki su oranını karşılaştıran Demirhan, sözlerini şöyle tamamladı:
“2019’da, Kovid-19 salgını olmadığı ve üretimin tam kapasite devam ettiği dönemlerde, İstanbul şehrine verilen ortalama su miktarı mart ayında 2 milyon 731 bin 157 metreküp iken, şu an üretimin kısmen de olsa durmuş olduğu bugünlerde de şehre verilen su miktarı aynı değerlerdedir. Bu demektir ki evlerde olduğumuz dönemde de sanki sanayi üretimi devam ediyormuş gibi su kullanmaktayız. Suyu bu şekilde kullanmaya devam edersek, baraj doluluk oranlarımız bu kapasiteyi kaldıramayabilir ve yazın hijyen bakımından zorluk yaşama ihtimalimiz artar. Günlük yaşantımızda çok basitçe ihtiyacımız olmayan suyun boşa akmasına izin vermemek en önemli kuralımız olmalıdır. Bulaşıkları, sürekli akan suyun altında yıkamak yerine, toplu halde makinede ya da su dolu büyük bir kap içinde temizlemek, çamaşırlarımızı biriktirip yıkamak, duşu biraz kısa tutmak, ev temizliği için kullandığımız suyu biriktirip, tuvaletlerde kullanmak bu günlerde acil olarak alabileceğimiz önlemler olabilir. Ancak uzun vadede geri dönüşüm ve daha az atık üretmek en önemli hedefimiz olmalıdır.”