Salgın koşullarına rağmen yaptıkları nakillerle böbrek hastalarını diyalizden kurtardılar
İSTANBUL (AA) – Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi Böbrek Nakli Sorumlusu Doç. Dr. Melih Kara ve ekibi, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını sürecinde böbrek nakli bekleyen hastaları, sağlıklarına kavuşturmak amacıyla yoğun mesai harcayarak, Türkiye’nin organ naklindeki başarısını kanıtlar nitelikte 3 ay içerisinde biri pediatrik, ikisi yurt dışından olmak üzere 10 böbrek hastasının diyalizden kurtulmasını sağladı.
Çin’in Vuhan kentinden dünyanın en ücra köşelerine kadar yayılan Kovid-19, ortaya çıktığında bilinmez birçok yönü bulunması ve hızlı yayılım göstermesi nedeniyle sosyal hayatın yanı sıra sağlık hizmetlerinin de hızlı bir dönüşüm geçirmesine yol açtı.
Türkiye’de salgınla etkin mücadele yürütülmesi amacıyla Sağlık Bakanlığına bağlı hastaneler, üniversite ve vakıf hastaneleri ile tüm özel sağlık kuruluşları pandemi hastanesine çevrildi.
Sağlık Bakanlığı’nın, Koronavirüs Bilim Kurulu’nun önerisiyle sağlık kuruluşlarındaki yoğunluğun en aza indirilmesi, sağlık personeli üzerindeki yükün azaltılması ve halkın bulaş riskinden korunması amacıyla aldığı karar doğrultusunda acil ve kritik sağlık sorunları dışındaki rutin muayeneler, acil olmayan ameliyat ve tedaviler bir süre askıya alındı.
Enfeksiyon kontrol önlemleri kapsamında bir süre ertelenmesinin gerekli görüldüğü sağlık hizmetlerinden biri de organ nakilleriydi.
Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi Böbrek Nakli Sorumlusu Doç. Dr. Melih Kara ve ekibi de ameliyat yapamadıkları bu süreçte hastalarına tek tek ulaştı ve uzaktan takiplerini gerçekleştirdi.
Ayrıca ekip, pandemi öncesinde nakil yaptıkları ve daha sonra Kovid-19’a yakalanan hastalarında da salgının nasıl seyrettiğini gözlemledi.
Normalleşme süreciyle yeniden başlanan böbrek nakli ameliyatları kapsamında hastanedeki sterilizasyon önlemleri dahilinde hasta kabulüne ve cerrahi operasyonlarına devam eden ekip, salgın koşullarında imza attıkları başarılı nakillerle böbrek hastalarını sağlıklarına kavuşturmayı başardı.
Salgın tedbirlerine adapte olmakta zorlanmadılar
Doç. Dr. Melih Kara, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bir bilinmezlikle karşılaşılan salgın sürecinin başında hastaları riske atmamak için cerrahi işlemleri yapamadıklarını, Kovid-19 şüphesiyle hastanelere başvuracak hasta boyutu bilinmediği için standart hastalara hizmet verilemez hale gelindiğini, bu durumun sağlık çalışanlarında psikolojik ve fiziksel yorgunluğa yol açtığını, özellikle mart, nisan, mayısta ciddi şekilde psikolojilerinin bozulduğunu söyledi.
Salgın başladığında hasta kabulünün, tedavi protokolünün ve böbrek nakli ameliyatlarının değişikliğe uğradığını hatırlatan Kara, nakil bekleyen hastaların viral enfeksiyon kapmalarının en korkulan durumlardan olması ve salgının başında Kovid-19’un bu hastalara nasıl etki edeceğinin bilinmemesi nedeniyle onları tehlikeye atmamak için martın ilk haftasından sonra nakil işlemlerinin bir süre durduğunu, acil ameliyatlar dışında hiçbir cerrahi müdahalenin yapılmadığını ifade etti.
Ameliyatların durduğu dönemde, önceden nakil yapılan hastaları takip ettiklerini, Kovid-19’a yakalananlarda hastalığın nasıl seyrettiğini gözlemlediklerini anlatan Doç. Dr. Melih Kara, zamanla ne gibi şartlar sağlanması ve tedbirler alınması gerektiği, hangi hastalara nakil yapılabileceği konularında bilgileri arttıkça nakil protokollerinin tekrar başladığını dile getirdi.
Organ nakli biriminde çalışanların salgın sürecindeki tedbirlere adapte olmakta zorlanmadığını aktaran Kara, “Bizim çok yabancı olmadığımız bir hayat. Hatta diyorum ki, insanlar şimdi bizim gibi yaşamaya başladı. Organ nakli yapıyorsanız kliniğinizin hijyen koşullarını en üst düzeyde tutmak zorundasınız. Hastayla da gerekli kişiler temas eder. Nakil servisi yönetiyorsanız zaten bunları yaşıyorsunuz. Bizim için adaptasyon çok zor olmadı.” dedi.
Hastalara tek tek ulaşarak, uzaktan takiplerini yaptılar
Doç. Dr. Kara, salgın sürecinde Kovid-19’a yakalanma korkusuyla hastaların hastaneye gelmemeye başladıklarını, bunun Kovid-19’dan korunmaları için iyi ama hastalıklarının takibi için kötü olduğunu belirterek, hasta takiplerine ilişkin şu bilgileri verdi:
“Hastalara biz ulaştık çünkü bazen rapor, ilaç yazdırması gerekiyor yazdıramıyor, ilacını almıyor. Başka bir sebeple hastaneye gelip tetkik yaptırması gerekiyor, gelmiyor. Sonra takipsizlik başladı. Koordinatörlerimiz vasıtasıyla hastalarımıza tek tek ulaşarak o takipsizliği aşmaya çalıştık. Erken dönem hastalarımızın kan vermesi gerekiyordu. Hastaneye gelemiyorlardı. Aile hekimlerimize ‘Tüpleri alır mısınız?’ diye rica ettik. Bu konuda İl Sağlık Müdürlüğü de bize yardımcı oldu. Böylece hastaların evinden kanlarını aldırıp takip etmeye çalıştık. Herkesi tabii ki takip edemedik ama büyük bir çoğunluğunu evden takip etmeye çalıştık. İlaçlarını düzenledik, kan düzeylerine göre ilaç tedavileri planladık. Gelmesi gerekiyorsa da çağırdık.”
10 hastayı diyalizden kurtardılar
Doç. Dr. Melih Kara, haziranda göreve başladığı Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi’nde böbrek nakli ameliyatlarını temmuzdan itibaren yapmaya başladıklarını aktararak, “3 aylık süreçte 10 nakil yaptık. Önemli olan başarıdır, uygun hastaya nakil yapmaktır, hastayı diyalizden kurtarmaktır. 10 hastamızı diyalizden kurtardık çok şükür.” dedi.
Bu süreçte, 1 pediatrik naklin yanı sıra Kazakistan ve Cibuti’den 2 hastaya canlı nakil yaptıklarını belirten Kara, pandemide yurt dışındaki hastanın sadece tıbbi anlamda değil hukuki anlamda da eş olduğunu kanıtlaması gerektiğini, evraklar için kendilerinin gelip gidemediklerini, yazışmaların uzun sürdüğünü ancak buna rağmen Türkiye’nin sağlık turizmi ve hastanenin alt yapısı sayesinde yazışmaların hızlı yürütülmesiyle ameliyatı gerçekleştirdiklerini ifade etti.
Türkiye’nin organ nakli konusunda özellikle Türki Cumhuriyetler, Orta Asya, Afrika, Arap Yarımadası ve Balkanlarla ciddi şekilde iletişimde olduğuna işaret eden Doç. Dr. Kara, “Türkiye, dünyada organ naklinde çok iyi yerde. Özüne baktığınızda organ nakli kadavradan nakildir. Tek eksiğimiz bu. Bu da zamanla eğitimlerle bir şekilde düzelecek. Nakil başarısı, takibi, hazırlığı anlamında Türkiye dünyada ilk 5’tedir. O yüzden cazibe merkezidir. Yurt dışına ciddi derecede hizmet verebilecek yapıya sahibiz.” diye konuştu.
“Diyaliz merkezlerinden enfeksiyon oranı düşürülmüş durumda”
Doç. Dr. Melih Kara, salgın döneminde diyaliz merkezlerinin bulaş riskini azaltmak için ciddi tedbirler alındığını belirterek, şöyle devam etti:
“Eskiden biraz endişemiz vardı. Sonuçta birçok hastanın gittiği, seanslarla girdiği, aynı yatağa günde 3 kişinin yattığı yerde diyalize giriyorsunuz. Ama diyaliz merkezleri bunu hemen organize ettiler. Bu anlamda diyaliz merkezlerinden enfeksiyon oranı ciddi derecede düşürülmüş durumda. Normal popülasyonda ne kadarsa orada da o kadar. Hastalar orada daha fazla enfeksiyon oluyor diye bir konu yok ama enfeksiyon olabilme ihtimalleri daha fazla. Niye? Sonuçta bir yol mesafesi var, insanlarla temasları var. Bilmediği insanlarla görüşüyor.”
Hastalara her zaman eğer vericileri varsa nakil merkezlerine başvurmalarını, tetkikleri yapıldıktan sonra nakil olmalarını önerdiklerini dile getiren Kara, “altın standart” olarak tanımladığı nakil işleminin yapılamadığı ya da nakil koşullarının oluşmadığı durumlarda diyalize başvurulduğunun, böbrek naklinin tek tedavi olduğunun altını çizdi.
“Nakil olmuş hastalara 6. aydan sonra aşıyı öneriyoruz”
Doç. Dr. Melih Kara, nakil hastalarının Kovid-19 şüphesi varsa kendilerine hemen ulaştığını, test sonuçlarının pozitif çıkması halinde klinikleriyle doğru orantılı olarak immünsüpresif tedavilerinde bazı değişiklikler yapıldığını anlattı.
Kovid-19’a yakalananların Sağlık Bakanlığının önerdiği ilaçları kullandıklarını aktaran Kara, bütün isteklerinin hastalarda sitokin fırtınası olmaması, akciğer tutulumunun minimumda seyretmesi olduğunu, bu anlamda durumun başarılı gittiğini belirtti.
Sağlık sisteminde devlet-özel diye ayırmamak gerektiğini, Türkiye’de sağlık konusunda hiçbir problem olmadığını, tedaviye ulaşımda da sorun yaşanmadığını söyleyen Kara, “Hastalar en küçük bir klinik şüphesi olduğunda bize geliyorlar. Dünyada böyle değil. Akciğer enfeksiyonu ilerliyor, 5’nci 6’ncı günde hastaneye başvuruyorlar. Biz şüphe olduğunda gelin dediğimiz için en ufak şüphede geliyorlar. Saptadığınızda da henüz hiçbir klinik bulgu yokken, hafif ateşi varken müdahale ediyorsunuz.” şeklinde konuştu.
“Nakil olmuş hastalara mümkün mertebe izolasyon, maske, mesafe ve temizlik kurallarına uyuyorlarsa 6. aydan sonra aşıyı öneriyoruz.” diyen Doç. Dr. Kara, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Önce kliniklerini görüyoruz. Zaten izole yaşadıkları için enfeksiyon oranları çok düşük. Beraber yaşadıkları aileleri de onlara göre tedbir alıyorlar. İlk planda biz canlı aşıları zaten önermeyiz. Bu aşılar nakilden 3 ay önce yapılabilir. Canlı aşılar nakil sonrası önerilmez. Rekombinant (DNA, mRNA) aşılar nakil sonrası ideal olan 6. aydan sonra planlanabilir. Pandemi durumlarında ise nakil sonrası 3. aydan sonra yapılabilir.”