Ali Koç ve Murat Ülker Ortak Röportaj Verdiler
Murat Ülker ve Ali Koç röportajlarında neler konuştu? Detaylar haberin devamında…
Fenerbahçe Başkanı Ali Koç, iş insanı Murat Ülker ile gerçekleştirdiği röportajda, kulüp başkanlığından iş dünyasındaki deneyimlerine kadar birçok konuda samimi açıklamalarda bulundu. Ali Koç, başkanlık sürecinin kendisine kattıkları ve Türk futbolundaki zorluklara değinerek, Fenerbahçe’nin maruz kaldığı haksızlıklardan duyduğu üzüntüyü ifade etti. Ayrıca kulübün diğer spor branşlarındaki başarılarına ve kadın futboluna verdikleri desteğe de dikkat çeken Koç, Türk spor ekosisteminin daha iyi yönetilebilmesi için köklü değişimlerin gerektiğini vurguladı.
Koç, spor ve iş dünyasındaki liderlik farklarını da ele alarak, taraftarlara hesap verme sorumluluğunun önemine değindi. Kulübün mali yapısını düzeltmek için gösterdikleri çabaları aktaran Koç, finansal dengeyi sağlamanın zorluklarını ve devletin borç yapılandırmasına verdiği katkıyı anlattı. Ailesine ve geleneklerine bağlılık konusundaki görüşlerini de paylaşan Koç, genç kuşaklara Atatürk’ün izinde ilerlemeleri ve kültürel değerlere sahip çıkmaları yönünde tavsiyelerde bulundu.
1.Bir süredir Fenerbahçe maçlarında görünmüyorsun, sözcü olarak da ortalarda yoksun. Bu yeni bir strateji mi, yoksa...?
Bu sezon tüm maçları izliyorum. Bazen işlerimin yoğunluğu sebebiyle katılamadığım maçlar oluyor, fakat bu sezon mümkün olduğunca içerideki ve dışarıdaki maçlara katılım sağlıyorum.
Artık bu sezon Acun Bey, futboldan sorumlu yönetici olarak sözcülüğümüzü üstlendi. Medya sektöründeki deneyimiyle bu anlamda bize oldukça faydalı oluyor ve daha çok onu görüyorsunuz. Yeri geldiği ve gerektiği zaman tabii ki ben de konuşacağım.
2. Fenerbahçe sizin başkanlığınız sırasında başta Basketbol olmak üzere sporun nerdeyse her dalında başarıdan başarıya koştu. Bu başarılar bize yetiyor mu? Amaç tabii futbolda şampiyonluk. Bu bir tür takıntımız mı? Yoksa bunu kaşıyan spor kamuoyu mu? Başarıyı sadece futbol ligi şampiyonluğu olarak mı görüyorlar?
Biz Fenerbahçe Spor Kulübü olarak, “Dünyanın en büyük spor kulübü” mottosunu kullanıyoruz. Faaliyet gösterdiğimiz tüm branşlarda, olması gerektiği gibi, şampiyonluğu hedefliyor ve bunda da çoğu zaman muvaffak oluyoruz. Dünyada bizim kadar çok amatör branşı ve bu branşlarda istikrarlı bir şekilde üst düzey başarısı olan bir spor kulübü daha olduğunu düşünmüyorum.
Ülkemiz adına son üç olimpiyata en çok sporcu yollayan kulübüz.
Futbolda başarı olmadığı zaman ne yazık ki diğer branşlardaki başarımız yeterince değer görmüyor. Diğer bir deyişle, hiçbir branşta olmayan, olimpiyatlara çok sınırlı katkı sağlayan bir kulüp futbolda başarı sağladığı zaman çok başarılı kabul edilebiliyor. Kısacası, ülkemizde futbolda başarılı iseniz yeterli oluyor.
Aslında, futbolumuzdaki son 5 ve 10 sezon istatistiklerine baktığınız zaman Fenerbahçe gayet başarılı ve bu istatistiklere rağmen şampiyonluğu yoksa işte bu durum bahsettiğim haksız rekabetin diz boyu olduğu futbol iklimimizden kaynaklanıyor.
3. Daha önce de Fenerbahçe’de Yönetim Kurulu’nda yer aldınız ama son 7 yıldır Avrupa’nın sayılı büyük kulüplerinden, büyük bir tarihe sahip Fenerbahçe’nin başkanlığını yapıyorsunuz. Spor kulübü liderliği ile iş dünyası liderliği arasındaki büyük farklar ve benzerlikler nelerdir? Hangi alanda daha fazla duygusal zeka hangisinde ise stratejik akıl gerekiyor?
Spor Kulübü ve iş dünyası liderliği arasında pek çok benzerlik olduğu gibi siyah-beyaz kadar farklılıklar da vardır.
Futbol dünyası iş dünyasına nazaran çok daha dinamik ve günlük anlamda değişken. Bununla beraber ülke nüfusunun çoğunluğunun ilgi ve dolayısıyla takibinde olduğu için büyük taraftar kitlelerine sahip kulüplerin başkanları ve yöneticileri siyasette bile görülmeyen bir baskı altındadır.
Milyonlar ile ifade edilecek eşsiz bir taraftar gücüne sahip olmanın büyük avantajları olmakla beraber yanında çok büyük sorumluluklar barındırmaktadır. Yani şirketler sadece hissedarlarına hesap verirken bizler milyonlara hesap veriyoruz.
İstikrarlı ve sürdürülebilir başarı için her iki alanda da sağlam ve sağlıklı finansal yapıya sahip olmak ve efektif marka yönetimi bence en önemli benzerliklerdir.
Duygusal zeka bence son derece önemli ve değerli bir kişilik özelliğidir ve hayatın her alanında doğru kullanımı çok büyük fayda ve avantaj sağlar.