Atopik Dermatit hastalığı son yıllarda hızla artıyor
İSTANBUL (AA) – 14 Eylül Atopik Dermatit Farkındalık Günü öncesinde, Dermatoimmünoloji ve Alerji Derneği ile Alerji ile Yaşam Derneği, Sanofi Türkiye’nin koşulsuz desteğiyle, bu konudaki farkındalığı artırmak amaçlı bir basın toplantısı düzenledi.
Toplantıda konuşan Dermatoimmünoloji ve Alerji Derneği Başkanı Prof. Dr. Nilgün Atakan, her egzamanın aynı şey olmadığını belirterek Atopik Dermatit’in, her yaşta ancak özelikle çocukluk döneminde sık görülen, kronik, uzun soluklu, tekrarlayan çok kaşıntılı bir deri hastalığı olduğunu vurguladı.
Söz konusu hastalığın gelişmiş toplumlarda görülme sıklığının her geçen gün arttığını kaydeden Atakan, “Atopik Dermatit, şiddetli kaşıntının eşlik ettiği yaygın egzamatize, kaşıntı izleri ve belirgin bir deri kuruluğu ile seyreden ve özellikle belirtmek isterim ki bulaşıcı olmayan bir hastalık. Etkilenen bölgeler ise yaşlara göre farklılık gösteriyor. Bebeklerde daha çok yüzde, yanaklarda, kulak arkalarında, boyunda, çocuklarda yüzün yanı sıra kol ve bacaklarda, bileklerde el ve ayakların dış kısımlarında görülüyor. Yetişkinlerde ise daha çok yüz, ense, boyun, sırt ile el ve ayaklarda rastlanıyor. Şiddetli kaşıntının eşlik ettiği bu ekzamatize bölgelerde de kolayca enfeksiyonlar gelişebiliyor.” diye konuştu.
Atopik Dermatit’in çocuklarda görülme sıklığının ortalama yüzde 20-25 seviyelerinde olduğunu ve çocukluk çağında başlayan hastalığın yine yüzde 20-30’unun yetişkinlikte de devam ettiğini aktaran Atakan, “Hastalık 5-6 aylık bebeklik döneminden itibaren görülebiliyor ve hastaların yaklaşık yüzde 80’i 5 yaşın altında. Atopik Dermatit bazı hastalarda yaşam boyu devam eden bir hastalık olsa da çocukluk çağında başlayanların yüzde 70’i ergenlikte kayboluyor. Erişkin yaşlarda başlayan Atopik Dermatit ise yüzde 2-10 sıklıkla daha az görülüyor ve farkındalığın daha az olması nedeni ile daha zor tanınmakta.” ifadelerini kullandı.
– “Ciddi uyku ve konsantrasyon problemlerine neden oluyor”
Dermatoimmünoloji ve Alerji Derneği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Başak Yalçın da konuşmasında Atopik Dermatit’in kişinin hem kendi hem de ailesinin sosyal hayatını önemli oranda etkileyen bir hastalık olduğunu vurgulayarak, “Bu hastalık, kronik, tekrarlayan ve zaman zaman çok şiddetli ataklarla seyredebilen bir hastalıktır. Hastalardaki şiddetli kaşıntı, ciddi uyku ve konsantrasyon problemlerine neden olmakta, kişinin hem sosyal hayatını hem de iş ve okul performansını olumsuz yönde etkilemektedir. Bu nedenle bu hastalara en kısa sürede tanı konup uygun tedaviye başlanması gerekmektedir. Böylece hastalık önemli oranda kontrol altına alınmış olur ve hastaların normal bir yaşam sürdürmeleri sağlanır.” değerlendirmesinde bulundu.
Alerji ile Yaşam Derneği Başkanı Özlem Ceylan ise en büyük sıkıntının hastanın tanıya erişiminde olduğunu kaydederek, şunları söyledi:
“En küçük bir sıkıntı yaşadığımızda hemen yakınlarımıza soruyoruz ve onlar da ‘şunu sür, böyle yıkan, bu deterjanı kullan, biraz kaşıntıdır dert etme, geçer’ gibi akıllar veriyor ve hastanın tanıya ulaşması gecikiyor. Aslında ilk belirtileri gördüğümüzde uzmana başvurup tedaviye başlasak ciltte yaralar şeklinde deformasyon belki hiç oluşmayacak. Hasta ve hasta yakınlarının şunu da kabul etmesi çok önemli. Bu bir süreç ve bir tedaviye başladığınızda bunun doktor kontrolünde sürekli olması gerekiyor. Biz tedavinin çok ani sonuç vermesini bekliyoruz ve tedavi süresi beklenenden uzun sürünce sağlık sistemine olan güvenimizi yitiriyoruz. Oysa Atopik Dermatit gibi kronik hastalıklarda tedavinin uzun sürebileceğini kabul etmemiz ve kontrolleri aksatmamamız tedavi başarısını önemli oranda etkiliyor.”